GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:21.12.2016

ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Başkanım, kıymetli vekil arkadaşlarım: tabii, çok üzücü günler yaşıyoruz. 14 askerimize, geçmiş dönemde ölen polislerimize, askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ama, siz de biliyorsunuz ki ölenler üniforma değil, toprağa verilenler üniforma değil, onlar birer insan ve hepsi birer ana kuzusu.

Şehitleri yalnızca Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ya da buluştuğumuz cami avlularında çelenklerin altında namaz kıldıktan sonra onlara hakkımızı helal ederek uğurlamıyoruz; onları çok genç yaşta ve çok haksız bir biçimde, bir şehit mertebesine ulaşmalarına rağmen, anne ve babalarından kopararak öbür dünyaya yolluyoruz. Canımız yanıyor.

Ben şehitleri sadece uğurlamaya gitmiyorum arkadaşlar, İzmir ve çevresindeki on beş yıl önce, yirmi yıl önce şehit olanların ailelerinin evlerine gidiyorum. Her biri birer odalarını ayırmış, çocuklarının fotoğraflarıyla süslemiş ve her ölüm yıl dönümünde taze çiçekleri fotoğraflarının yanına koyan aileleri biliyorum. O acıyı aileler yaşıyor. Biz gerçek anlamda o acıyı yaşamış olsak ve hissetmiş olsak burada, Türkiye Büyük Millet Meclisini etkin bir görevle ve etkin bir yapıyla bu çocukların ölmemesi için, çocuklarımızın ölmemesi için harekete geçiririz. Bunu yapmadığımız sürece sadece gözyaşı dökeriz.

Türkiye'de insanların yüzü artık gülmüyor. Türkiye'de insanlar mutsuz. Sokağa çıkın, bakın. Ankara sokaklarında yürüyün. İzmir, Çankırı, Artvin, Van, Hakkâri, Şırnak, hangi bölgede olursa olsun insanlar artık gülmüyor ve geleceğe ilişkin kara kara düşünüyor; Türkiye'de can güvenliği açısından düşünüyor, ekmek olarak düşünüyor, elektrik olarak düşünüyor, su parası olarak düşünüyor ve gerçekten, çok büyük ekonomik sıkıntılarla birlikte bir de geleceğe yönelik endişelerini duyuyor.

Sevgili arkadaşlarım, beş gün önce Silivri Cezaevindeydim. Altı yıl gittiğim, beş buçuk yıl gittiğim ama bir daha gitmeyeceğim diye söz verdiğim cezaevine Cumhuriyet gazetesinin çok saygın çalışanlarını ve orada bulunan tutuklu insanları ziyarete gittim, oturduk konuştuk. Size bir isim vereyim: Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Başkanı. Geçen gün o ziyaret anında gelen kâğıdı söyleyeceğim: Tutukluluğuna itiraz kâğıdına verilen yanıtta kaçma şüphesinin yoğunlaşmasından söz ediliyor. Oysaki, Akın Atalay Berlin'den kendi ayaklarıyla İstanbul'a gelen, Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alınan ve "Benim için aslolan Cumhuriyet gazetesidir, ben tutuklanabilirim ama yurduma döneceğim." diyen bir insandır. Diğer gazeteci arkadaşlarımızın da orada iddianamenin hazırlanmasını beklediğini gördüm. Örneğin, FETÖ'ye yardım ve yataklıkla yargılandığı söylenen Murat arkadaşımız için, Atilla Taş için yüz on günü geçmesine rağmen iddianame bile hazırlanmamış, hazırlanmıyor, cumhuriyetçiler için hazırlanmıyor.

Sevgili arkadaşlarım, yarın İzmir'in 9 Eylül gazetesinde bir haber okuyacaksınız ve bu haber gerçekten bizim yüzümüzü kızartacak: 3 engelli genç kızımıza; 20, 21 ve 24 yaşlarındaki genç kızımıza Halk Eğitimden görevlendirilen 61 yaşındaki bir öğretmenin tacizini okuyacaksınız. Yeter artık! Türkiye katillerin, tacizcilerin, adam vuran çetecilerin ülkesi olmaktan çıksın. Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının etkin görev yapması gerekiyor, bu rezilliklere son vermek gerekiyor ama siz başka hesapların peşindesiniz, halkın millî iradesini tek kişiye vermenin peşindesiniz. Türkiye'deki hiçbir sorun ne yazık ki siz ilgilendirmiyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)