| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2016 |
İLHAN CİHANER (İstanbul) - "24 Aralık 1978 Pazar günü saat on sıralarında mahallemizin Muhtarı Mehmet Yemşen ile Fevzi Görkem'in başında bulunduğu saldırgan bir grup 'Komünistlerin kökünü kazıyacağız. Büyük küçük demeyin, komünistlerin kafasını ezin. diye bağırıyorlardı. Muhtarın elinde silah ve bayrak vardı. Diğerlerinin elinde silah, patlayıcı madde, gaz, benzin sopa gibi saldırı malzemeleri vardı. Evime hücum ettiler, kapıyı kırarak içeri girdiler. Odada oturan kocamı alıp bahçeye çıkardılar. Ben de arkalarından koşarak çıktım. Muhtara 'Aman etmeyin eylemeyin, kocamı öldürmeyin, çoluk çocuğumu meydanda koymayın.' diye çok yalvardım. Muhtar bana dönerek 'Çocuklarını götür, Karaoğlan beslesin, kocanı Karaoğlan'ın yoluna kurban kesiyorum.' dedi. 'Karaoğlan kim?' diye sorduğumda 'Ecevit.' diye cevap verdi. Kocamı gözlerimin önünde işkence ederek öldürdüler. Öldürülürken kocama sarıldım, üstüm başım hep kan oldu. 'Aman muhtar, etme eyleme, sen ne ediyorsun?' dediğimde 'Pişirdik, pişirdik; komünistler gelsin, hep yesinler.' dedi. Saldırganlar bu defa yakınımızda oturan kardeşim Hüseyin Toklu'yu götürmek için evinin etrafını sardılar ve kardeşimi içeriden çıkardılar. Yine muhtara yalvardım, yakardım, 'Kocamı öldürdün, bari kardeşimi öldürme.' diye yalvardım. Muhtar ise 'Hüseyin'i de Karaoğlan yoluna kurban ediyorum. Biz Karaoğlan yoluna bu sene kurban keseceğiz, bayram günü gelmiş.' dedi ve kardeşim Hüseyin'i işkence ederek öldürdüler. Sonra, karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen çok yaşlı Cennet Çimen'in evine gittiler. Bu kadını 'Gel Nene, gel Nene.' diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar. Cennet Kadın gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Sanıklardan Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavidayla Cennet Kadın'ın -80 yaşında- gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler. Yakınında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp üzerine at arabasını devirdiler. Daha sonra hem bizim evi hem diğer evlerin tümünü yaktılar. Fevzi Görkem 'Yürü, hadi seni de kurtarayım.' diyerek beni alıp götürdü. Bir süre yürüdük. Aniden kalbim sıkıştı, yürüyemedim, beni bırakıp gitti." Böyle devam ediyor. Bu, Maraş iddianamesine ve kararına esas alınmış mağdurlardan birinin ifadesi.
Şimdi, özellikle bununla başladım; amacım, ajitasyon ya da birtakım acıları orada geçen kavramlar üzerinden, biraz önce konuşma yapanlar gibi ayrıştırmak değil, tam tersi, bugün yaşadığımız, belki de tarihimizin en kırılgan döneminin dinamiklerinin tam da orada olduğunu tespit etmek. Her şeyden önce bir hakikati bulmamız lazım. Mutlaka siyaseten yaklaşılabilir ama önce bir hakikati inşa edeceğiz, o hakikatin üzerine siyasi yorumu nasıl yapacağız onu tespit edeceğiz. Buna ceza hukuku anlamında "maddi gerçek" de diyebilirsiniz. Yani, önce, kim burada bunu yaptı, bu eylemleri kışkırtan sorumlular kimler?
Şimdi, MHP adına konuşan hatip aslında bu önergeye "evet" oyu vermenin temellerini attı. İddianamede ya da kararda CIA yok, Tahsin Şahinkaya yok, Marksist-Leninistler yok sizin dediğiniz gibi. Bildiğim kadarıyla Garbis Altınoğlu da yok. Zaten, Garbis Altınoğlu bu meşhur "sandık cinayetleri" olduğu sırada, iki ay öncesinden beri cezaevinde bulunan birisi. Ama, tam da bu dili terk etmemiz için belki de bu araştırma önergesine ihtiyaç var. Şöyle ki: Konuşmanızda Marksist-Leninistler hariç rahmet dilediniz. Türkiye'nin artık bu gerilimleri, bu nefret dilini herhâlde terk etmesi gerekir. Ya da "sünnetsiz" kavramını kullandınız. Bu kavramın gayrimüslim yurttaşlarımız üzerinde nasıl bir etki bırakacağını herhâlde tahmin ediyorsunuzdur. Şu anda en son ihtiyacımız olan dil, bu dil.
Aynı şekilde, Sayın Naci Bostancı da burada kürsüde çok güzel üslup üzerine dersler verdi ama bence bu üslup uyarısını, örneğin milletvekillerinden Aydın Ünal'a daha önce yapsa herhâlde daha iyi olur.
Bakın, bir yandan millîlik söylüyorsunuz; bir millîlik kavramı, yerlilik kavramı üzerinden, hoşgörü üzerinden, işte Yenikapı ruhundan bahsediyorsunuz, bir araya gelmemiz gerektiğini söylüyorsunuz; doğrudur, bir araya gelmemiz lazım. Cumhuriyet Halk Partisi belki de kendi tabanını, hatta siyasi aklını riske edecek kadar bu konuda sizin yanınızda durduğu hâlde, sizin milletvekilleriniz Cumhuriyet Halk Partisini sürekli bir terörizmle... Bu, zaman zaman FETÖ oluyor, zaman zaman PKK oluyor, hatta giderek herhâlde yavaş yavaş IŞİD'e de getirirsiniz bunu, oraya getiriyorsunuz. Ama bilin ki şu anda Orta Doğu'daki yıkımların kökeninde tam da bu dil var. Burada söylevin ya da yazdığınız bir yerde şehvetine kendinizi kaptırıp bunu söyleyebilirsiniz ama daha iki gün önce Rus Büyükelçinin katline giden yol, işte tam da bu dille döşenmiş bir yoldur. Onun için, bir kere tutarlı olun. Eğer sahiden Türkiye'de birlik istiyorsanız, burada bu tarz söylemler kullanıp, maaşlı trollerle sosyal medyada ya da maaş verdiğiniz akademisyenlerin diliyle Alevi düşmanlığı, Kürt düşmanlığı yapamazsınız.
Ya da bir bomba patladığı zaman arkasından Cumhuriyet Halk Partisinin çelenklerini, Cumhuriyet Halk Partisinin binalarını, hatta legal siyaset yapan HDP'nin binalarını da kundaklayamazsınız. Kundaklanıyorsa da bunun bir adım sonrasının lütfen Suriye olduğunu, Halep olduğunu kabul edin.
Halep demişken, bakın, Halep'te çocuklar 2011'den beri ölüyor ama ne hikmetse Halep birdenbire sizin birincil önceliğiniz oldu. Daha önceden ele geçirilmesi noktasında bir ilişki kurmuştunuz Halep'le. Ama Halep üzerinden inanılmaz bir ayrımcı, nefret ve düşmanlaştırıcı dil kullanılmaya başlandı. Bunun gerekçesinin arkasında Halep'teki birtakım savaşçıların Fırat Kalkanı için El Bab'a çekilmesi olduğunu falan biliyoruz. Bu suçu örtmek için de yapıldığını biliyoruz. Ama, bunun içeriye nasıl yansıdığını, nasıl yansıyabileceğini, şimdi, tam da bu araştırmanın konusu olan, araştırma önergesinin konusu olan Maraş'ta yaşanan vahşet ile bu potansiyelin Türkiye topraklarında değişik eksenlerde var olduğunu görerek, bilerek yapın lütfen. Çünkü eğer bu kontrolsüz şiddet bir şekilde kaşınırsa, önüne geçilemezse çok daha vahşi olayları yaşarız. Bunun bir örneği de tam da Maraş'ta -HDP adına konuşan hatip söyledi bunu- Terolar köyünde, daha doğrusu Terolar bölgesinde Sivricehüyük köyünde kurulan kamp. Şimdi, burada bu kadar yurttaşın hassasiyeti varken, böyle bir olayın arka planı ortaya çıkarılmamışken 25 bin kişi gibi orada hem nüfus yapısını hem demografik veya sosyolojik yapıyı dönüştürecek bir nüfus enjeksiyonunun ileriye dönük neler yaşatabileceğini en azından görmeniz gerekirdi.
Şimdi, bir başka Türkiye'yi okurken en çok kullandığınız kavramlardan birisi de, anahtar kavramlardan birisi de son zamanlarda "Fetullahçı yapılanma". Fetullahçı yapılanmayı neredeyse cumhuriyetin kuruluşuna kadar götüreceksiniz ki çok çok gerilere gittiği, ben de o kanaatteyim. Ama, mademki böyle her şeyin altında bu aranıyor... Örneğin Rus Büyükelçinin yaşamını yitirmesi nedeniyle Rusya'ya soruşturmada ortak olmaları için bir ekip bulundurmasına izin verdiniz ki bunun yasada karşılığı yoktur, ceza hukukunun mülkilik ilkesine aykırıdır ama ona rağmen verildi, olabilir, siyaseten güven vermek için bu kabul edilebilir. Yasal dayanağı olmamasına rağmen bir boşluktan faydalanılmış "Gelip siz de bilgileri paylaşın." falan demişsinizdir. O kadar millîsiniz ki bu milletin oylarıyla Parlamentoya gelen milletvekilleriyle 78 yılında meydana gelmiş bir katliamın ortak olarak incelenmesine, soruşturulmasına izin vermiyorsunuz ama daha düne kadar düşmanlaştırdığınız, hatta ortak yavaş yavaş yeniden yer bulmaya başlayan komünizm üzerinden düşmanlaştırdığınız Rusya'ya bu olanağı tanıyorsunuz. Millîlik anlayışınız buysa daha çok büyük sorunlar yaşayacağız demektir.
Ben, burada -Türkiye'nin cezasızlık pratiği, Türkiye'de sizin çok kullandığınız bu "üst akıl" kavramı, bu ayrımcı dil- Türkiye'yi olası bir etnik ve inançsal çatışmaya götürecek dilin önüne geçilmesi için, gerçekten bir birlik ruhu oluşturmak için bu araştırma önergesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sahiden CIA'in rolü olduğu konusunda ben de hemfikirim. Ortaya çıkaralım, ne güzel bir fırsat işte. Üst akıl orada, üst akıl Maraş'taydı, birilerini kullanmış olabilir ısrarla. Örneğin, Ökkeş Şendiller gibi -Kenger'di galiba- isimler burada geçirilmek istenmiyor olabilir, belli bir siyasi hareketin ismi geçirilmek istenmiyor olabilir. Doğrudur, şu anda buna da ihtiyacımız yok ama mademki bu kadar inanıyorsunuz bunun böyle olduğuna, gelin araştıralım, her şey açığa çıksın, bunun üzerinden yeni bir birlik ruhu inşa edelim.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)