| Konu: | AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 07.03.2012 |
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkan Vekili olmamın yanı sıra, bir kadın olarak Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı hazırlığında emeği, kararlılığı ve entelektüel birikimlerini cömertçe ortaya koyan tüm ilgili arkadaşlara, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin'in şahsında tüm Bakanlığa tebrik ve teşekkürlerimi iletmek isterim.
Bu anlamda, seçim beyannamemizde, kadının sorunlarını parti olarak çözme yönündeki kararlılığımızı da belirtmiş, kadına yönelik şiddetin önlenmesini öncelikli politikalarımız arasına almıştık. 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu'ndaki boşluklardan ve değişen koşullardan da yararlanarak kadın cinayetlerinin ne boyutlara vardığına hepimiz şahit olduk. Erkekler, her ay onlarca kadını öldürme, onlarcasını yaralama ve tacizde bulunma hakkını kendilerinde bulabiliyorlardı. İşte, bu yeni kanun tasarısının yasalaşmasıyla birlikte, kadının statüsünün güçlendirilmesine yönelik tüm tedbirler bir bütünsellik ve güncellik içinde gündelik hayatımıza girecek ve kadınlara zarar verme hakkını kendinde bulan da en ağır yaptırımlarla cezalandırılacaktır. Türkiye'de kadına yönelik şiddet ile ilgili tartışmalarda çok sık dillendirilen bir eleştiri, bu şiddetin yeni yasalar getirerek önlenmesinin mümkün olmadığı, pratiğe, uygulamaya dönük bir modele geçilmesi gerektiği fikridir. Bu anlamda, söz konusu yasa tasarısında, Batı'nın mevcut en iyi uygulamalarını derinlemesine incelemek suretiyle Avusturya modelinin örnek alınmasını oldukça önemsiyorum. Keza bu model, yasa ile uygulama arasındaki boşlukların, yasalarla paralel çalışan kurumlar getirerek söz konusu boşluğun önüne geçmeyi öngörüyor. Örneğin karakollarda kadın bürolarının açılması ve şiddet gören kadına temin edilen sabit ev içi cihaz, ikaz cihazlarının acil arama tuşuna basılmasıyla birlikte söz konusu büronun devreye girmesi oldukça yenilikçi ve etkin bir çözüm olacaktır.
Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, kadına yönelik şiddeti, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da orantısız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olarak tanımlıyor.
İktidar partisi olarak, şiddeti sadece fiziksel şiddetle sınırlandırmayıp kadının onurunu zedeleyen, haysiyetini kıran her türlü şiddet biçimini de önlemeyi son derece önemsiyoruz. Bu anlamda yeni yasa tasarısında şiddetin tanımını genişleterek şiddet tehdidi, hakaret gibi davranışları da şiddet kapsamına dâhil ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, kadına karşı şiddetle mücadele etmek ve elde ettiğimiz olumlu sonuçları kalıcı hâle getirmek için bir zihniyet devrimini gerçekleştirmeliyiz. Bu anlamda, yeni yasa tasarısıyla da kabul edilen, şiddet uygulayan kişiye zorunlu öfke kontrolüne dair rehabilitasyon programları uygulanması, Diyanet İşleri Başkanlığının cuma hutbelerini kadına yönelik şiddete ayırması bence önem taşıyor.
Dolayısıyla, erkeklerde zihniyet devrimini tetikleyecek ve şiddete yönelimi sorgulayacak bir zihinsel ortam yaratmalıyız. Ailenin korunmasına, kadına yönelik şiddette çocukların varlığını da unutmayarak bu yeni yasa tasarısıyla birlikte korunan kişinin çalışması durumunda çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere varsa çocukları için iki aylık süreyle gerektiğinde ücreti karşılanmak üzere kreş imkânı sağlanabilecektir. Öte yandan, şiddet mağruru kadınların birer yaralı ruh olarak varlıklarını sürdürmesinin önüne geçmek için bu yasa tasarısıyla da birlikte psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilebilecektir. Şunu unutmayalım ki: Türk kültüründe kadın her zaman son derece önemli bir yere sahip olmuştur. Bunun bilincinde olan bizler de gerek bu tür yasal tedbirleri alarak gerekse Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlardan sağlanan hibe programlarından da yararlanıp kadının sosyoekonomik gücünü ön plana çıkartarak bu iradesini en başından beri sergilemektedir.
Şiddete uğrayan kadının sessizlik çemberini kırması için AK PARTİ olarak elimizden gelen özveriyi gösteriyoruz ve göstereceğiz. Bunun için de kadının ekonomik anlamda güçlenerek kocasının karşısında daha dik bir duruş sergilemesi için birçok önemli girişimde bulunuyoruz. Uzun süredir yürütülen mikrokredi projelerinin özellikle kırsal alanda kadının aile içinde statüsünün güçlendirilmesi açısından başarısı aşikârdır. Bunun yanı sıra, şubat ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında imzalanan protokolle İŞKUR'un toplum yararına yürüttüğü çalışma programlarında kadın sığınma evlerinde kalan şiddet mağduru kadınların iş edinmelerine öncelik verilecektir. Kadına yönelik şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesi için yasal ve uygulamaya dönük düzenlemelerin yapılması elbette bir kazançtır ancak yeterli değildir. Bu anlamla ilgili tüm paydaşların bu süreçte ellerini taşın altına koymaları gerekir. Örneğin, barolar ve kadın sivil toplum kuruluşları kanun konusunda bilgilendirme toplantıları düzenlemelidir. Kırsal kesimdeki kadınlara erişmede görsel ve yazılı medya, yasa ile gelen haklar hakkında bilgilendirmelerde bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bütün dünler bugünleri aydınlatan fenerlerdir. Kadına karşı şiddetin önlenmesinde, geçmişte yaşanan cinayetler, şiddet vakaları, intiharlardan ders çıkararak hataları tekrarlamamak adına hangi partiden, hangi ideolojiden, hangi cinsiyetten olursa olsun herkesi bu insanlık görevinde bir rol üstlenmeye davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dağoğlu.