GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:15.12.2016

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü görüşmelerde de gündeme getirdiğim Halep'teki dram ve saldırılardan biraz bahsetmek istiyorum.

Suriye Türkmenleri, yirmi dört yıl Fransız mandasına, elli üç yıl Baas diktatörlüğünün baskılarına rağmen millî hassasiyetlerini korumuşlar, dil ve kültürlerinde baskılar, devlet yönetiminde yok sayılmak gibi nice acılar yaşamışlar ve millî değerler için ağır bedeller ödemişlerdir. Türkmenler, muhalif olarak Suriye rejimi karşısında saflarını en başından belirlemiştir. Humus Türkmenleri savaşın en başında büyük bir zulme maruz kalmış; Zara, Babı Amr Türkmenleri rejim tarafından etnik temizliğe uğratılmıştır. Şam ve Golon Türkmenleri savaşın başından bu yana tümüyle rejimin ablukası altında büyük bir yaşam mücadelesi vermektedirler. Özellikle Türkmen Dağı'na yönelik yoğun bombardıman nedeniyle bölgenin büyük bir kısmı Türkmenlerin elinden çıkmış, bölgede sivil insan kalmamış, gençler ise hâlen topraklarını koruma mücadelesi vermektedir. Önce DEAŞ'ın, geçen yıl mayıs ayında da PYD/YPG'nin bölgeyi kontrol etmesiyle Rakka Türkmenleri de tehcire maruz kalmıştır.

Son gelişmelerle birlikte aylardır dünyanın en korkunç ablukası ve bombardımanına maruz kalan Halep'te, bugün insanlık tükenmiş, sözler bitmiştir. Halep'teki Türkmen mahalleleri tamamen rejim ve PYD teröristlerinin eline geçmiştir.

Halep'e yağdırılan füzeler, Telafer'de sıkılan kurşunlar, Ankara'da, İstanbul'da patlayan bombalar, aynı sinsi odakların kirli oyunlarıdır. Türkiye'nin güvenlik hattı Kerkük'ten başlar, Musul'dan, Rakka'dan, Halep'ten geçer, Bayır Bucak dâhil Akdeniz'e ulaşır. Bu coğrafyada Türkmenlerin korunması Türkiye'nin millî güvenliğinin garantisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı bütçesi 11'inci maddesi, fonlara ilişkin işlemlerin nasıl yürütüleceğini ve bu kapsamda özellikle Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynaklarının nasıl oluşturulacağını hükme bağlayan düzenlemeler içermektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin stratejik hedef planı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının ihtiyaç planları uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamaların ne suretle karşılanacağına ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Ayrıca Savunma Sanayii Destekleme Fonu aracılığıyla yapılacak alımlar ve Savunma Sanayii Destekleme Fonu'ndan Hazineye yatırılacak tutarların kullanılmayan kısmının bütçeleştirilmesine ilişkin hükümlere yer verilmektedir.

Değerli milletvekilleri; fonu, belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için ayrılmış bulunan, gerektiği zaman kullanılmak üzere belli bir hesapta toplanan ve harcanabilen paralar olarak tanımlayabiliriz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en caydırıcı ordularından biri hâline gelebilmesi, Türkiye'nin jeopolitik, jeostratejik konumunun, tarihî ve kültürel mirasının yüklediği sorumluluk gereğidir. Bu doğrultuda, fiziki, teknolojik ve beşerî kapasitesinin artırılmasına yönelik gelecek planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılması zorunludur ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat yönünden dışa bağımlılığını azaltarak ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesi ve yerli müteşebbisin de silah ve askerî teçhizat üretimine yatırım yapması teşvik edilmelidir.

Malzeme teknolojileri, elektronik harp, havacılık, uzay ve uydu teknolojileri, ağ merkezli savaş, insansız hava araçları, güdüm ve kontrol teknolojileri gibi savunma sanayisi teknolojilerinin AR-GE çalışmaları ve üretimi desteklenmelidir. Savunma sanayisinde bilgi güvenliğini sağlamak amacıyla mutlaka millî yazılım sistemi geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Bu da ancak Türkiye'nin her şeyi yapmaya çalışmaktansa savunma sanayi alanındaki öncelikli alanları belirlemesi bu yolda adım adım ilerlemesiyle mümkündür.

Türkiye'nin şu anda yürütmekte olduğu silah sistemleri projeleri, AK PARTİ hükûmetlerinin söylediği gibi yansıtılanın aksine yüzde 100 millî değildir. Birçok proje yabancı firmalardan alınan parçalar ve danışmanlıklarla yapılmaktadır. Bu projeleri yüzde 100 millî olarak yansıtmak kendimizi aldatmaktan öteye gitmeyecektir. Mesela tank veya helikopter motoru dışa bağımlı olduğumuz sürece Türkiye'nin yeni pazarlara açılması ancak alt sistemleri bize satan ülkelerin rızası olduğu sürece mümkündür. ATAK helikopterini Azerbaycan ya da Pakistan gibi ülkelere satabilmemiz için Amerika Birleşik Devletleri'nden ya da Birleşik Krallıktan izin almamız gerekmektedir. Kısaca, Türkiye'nin pazar payının artması ancak kritik alt sistemlerde bağlı olduğu ortaklarının rızasına bağlıdır, bu da projelerin millî olmasının en büyük engelidir. Türkiye'nin savunma sanayi politikasının öncelikli hedefi Türk Savunma Sanayi şirketlerinin sürdürülebilir hâle gelmesi, belirli alanlardaki ithalatımızın zamanla azaltılması olmalıdır.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak savunma sanayinin tamamen bağımsız hâle getirilmesi gerektiğini ve bağımsız bir millî savunma sanayinin kurulmasını öngörmekteyiz. Savunma sanayi teknoloji transfer eden değil teknoloji üreten bir yapıya kavuşturulmalıdır. Savunma sanayi lojistik ihtiyaçlarda dışa bağımlı olmaktan büyük ölçüde kurtarılmalıdır.

Savunma harcamalarının öncelikle millî tedarik sistemi içerisinde yapılması sağlanmalı ve tedarik ihtiyaçlarının belirlenmesinde ilgili birimlerin eşgüdüm içinde karar almasına önem verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik durum bu bölgede güçlü olmamızı zorunlu kılmaktadır. Ülke olarak güçlü olmamız güçlü ve modern bir orduya sahip olmaktan geçer. Kısaca ordu, millet olmak millî harp sanayi kurmakla mümkün olmaktadır. Türk milletinde yerleşmiş bir ifade vardır: "Ordu, bizim göz bebeğimiz." der, evlatlarını askere gönderirken davulla, zurnayla, kına yakarak gönderir "Vatana kurban olsun." diye. Bana göre ordu, göz bebeğimizden ziyade yüreğimizdir, kalbimizdir. Yürek atmaz, kalp durur ise bütün vücut ceset olur.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarları döneminde birtakım çevrelerin ve özellikle FETÖ yapılanması dolayısıyla Türk ordusu itibarsızlaştırılmak istenmiş, Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Kozmik Oda gibi suçlamalara maruz bırakılmış, birileri de bu davaların savcısı, hâkimi olmuştu. Ancak 15 Temmuzda gördük ki orduyu yıpratmak, itibarsızlaştırmak isteyen zihniyet, çeşitli oyunlar sonucu orduya sızmış, harekât kademelerine, ordunun karargâhına kadar yükselme fırsatını bulmuştur.

Çok şükür ki vatanını ve milletini seven, ordu-millet duygusuyla yetişen Türk ordusu mensupları, kahraman Türk polisleri ve aziz Türk milleti tarafından hain, kalleş darbe kalkışması önlenmiştir.

Bugün kahraman Mehmetçik ve polislerimiz içeride ve dışarıda destanlar yazmaktadır. Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği için hain terör örgütlerine karşı vermiş oldukları mücadelede Rabb'im onları başarılı kılsın. Bu vesileyle, şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize şifa diliyorum.

Bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Halep'te yaşanan insanlık dramını kınıyor ve dualarımızın onlarla olduğunu belirtiyor, Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ahrazoğlu.