GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:14.12.2016

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Bütçe Tasarısı'nın 8'inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Maddenin (1)'inci fıkrasında kamu idarelerinin geçici hizmet karşılığı yapacakları ödemelere ilişkin esaslar hükme bağlanmaktadır. Bunlar arasında 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak ödemelerin ödenekleri aşmayacak şekilde yapılması da düzenlenmektedir. Ülkemizde milyonlarca işsiz bulunmasına karşın bugün işverenlerimiz aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır. Bu itibarla mesleki eğitim ve çıraklık eğitimi çeşitli araçlarla teşvik edilmeli, nitelikli insan gücüne dönük eğitim-sanayi iş birliği politikaları desteklenmelidir. Bunun için çıraklık ve staj süreleri özellikle sigortalılık yönünden anlamlı hâle getirilmelidir. Çıraklık ve staj sürelerinin emeklilik hizmetine sayılması konusunda çok yoğun ve haklı talep bulunmaktadır, zira çıraklık ve staj süreleri emeklilik yönünden bir anlam taşımamakta, boşa gitmektedir. Çırak ve stajyer olarak çalışanların ellerine sigorta kartı ve sigorta numarası verilerek "sigortalısın" denilmekle birlikte çalıştıkları süreler emeklilikte hiç sayılmamakta, borçlanma imkânı da verilmemektedir. Hâlbuki 5510 sayılı Kanun'un 41'inci maddesinde sayılan sigortalıların borçlanabileceği süreler arasında bir çalışma ya da sigortalılık olmaksızın geçen bazı süreler yer almaktadır ama fiilen çalışılan çıraklık ve stajyerlikte geçen süreler dikkate alınmamaktadır. Sayın Bakan, sigortalı olmaksızın askerlikte geçen sürelere, sigortalı olmaksızın doktora veya uzmanlık sürelerine, sigortalı olmaksızın yurt dışında resmî öğrenci olarak geçirilmiş sürelere, hekimlerin fahri asistanlıkta geçen sürelerine, sigortalı olmaksızın geçen avukatlık staj sürelerine borçlanma imkânı verip emeklilik hizmetine sayarken çıraklık ve staj sürelerinin hizmetten sayılmaması açıkça haksızlıktır, eşitlik ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Anayasa'nın eşitlik ve adalet ilkeleri dikkate alınarak uygulamada yaşanan mağduriyetinin giderilmesinin yanında, mesleki eğitimin ve çıraklık eğitiminin özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla çıraklık veya staj süreleri hizmete sayılmalı, geçmiş süreler için borçlanma hakkı verilmeli ve bu çalışmalar sigortalılık başlangıç tarihinde dikkate alınmalıdır. Hükûmet bu konuda çelişkili bir uygulama da yapmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu hem çıraklık ve staj sürelerini hizmetten saymayıp hem de kadınlara sigortalılık öncesi doğumlarını borçlanma imkânı vermez iken çıraklık ve staj döneminde yapılan doğumlara borçlanma imkânı vermektedir. Bu uygulama kurumun çelişkisini ve tutarsızlığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, staj ve çıraklık sürelerinin hizmete sayılmasına ve kadınlara sigortalılık öncesi doğumları için borçlanma imkânı verilmesine yönelik yasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır. Erkeklere, çalışma hayatından uzak kaldığı gerekçesiyle askerlik borçlanması imkânı verildiği gibi kadınlara da aynı gerekçeyle sigortalılık öncesi doğumlar için borçlanma hakkı verilmesi gerekliliği de mutlaka dikkate alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, maddede, kamu idarelerinin 657 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin (c) fıkrası gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemelerin ödenekleri aşmayacak şekilde yapılması hususu da düzenlenmektedir. 4/C'lilerin çalıştıkları hizmetler süreklilik arz eden kamu görevleridir. Öyle ki "geçici" diye tanımlanmakla birlikte uzun yıllar çalıştırıldıkları ve buradan emekli oldukları yaşanan bir gerçektir. O nedenle, mevcut uygulama kanunun lafzına ve ruhuna aykırıdır. 4/C'liler mağdur edilmekte, üvey evlat muamelesine maruz kalmaktadır. 4/C'liler kendileriyle aynı işi yapan emsallerinin aldığı mali ve sosyal hakları alamamaktadır. Geçtiğimiz yıllarda çıkarılan kanunlarla sözleşmeliler ve bazı vekil statüde çalışanlar memur kadrolarına alınmış, 4/C mağdurları ise boynu bükük bırakılmıştır. Kamu çalışanları arasında ayrımcılık yapılmamalı, çalışanların emeği sömürülmemelidir. Yıllardır mağdur edilen 4/C'lilere hakları muhakkak verilmelidir.

Din görevlileri arasında bile ayrımcılık bulunmaktadır. Vekil imamlar aynı şartlarda çalışan kadroluların aldığı maaşın yarısını alabilmektedir. Fahri öğreticiler ise aylık 600-700 liraya çalışmakta ve sigorta primleri on-on beş gün üzerinden yatırılmaktadır. Aldıkları maaşın yarısı yol parasına giden fahri öğreticilerin yanlarında çalışan İŞKUR elemanları kadar hakları bulunmamaktadır. İş güvenceleri olmayan ve sosyal imkânları kısıtlı olan vekil imamlar ve fahri Kur'an kursu öğreticileri kendi kurumlarında ötekileştirilen ve sahip çıkılmayan Diyanetin yetimleridir. Ya ön lisans ilahiyat mezunu ya lisans ilahiyat mezunu veya hafız olan bu kardeşlerimize reva görülen uygulama adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı olup hakkaniyetle bağdaşmıyor. Görev almadan önce liyakat süzgecinden geçen, Diyanet İşleri Başkanlığının bütün yeterlilik sınavlarını ve her sene müftülük mülakatlarını hakkıyla geçerek vazifelerini yapan vekil imam ve fahri öğreticiler Hükûmetin kendilerine sahip çıkacağı günü ümitle beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, maddenin (3)'üncü fıkrasında, kamu idarelerince sürekli işçilerin ve 5620 sayılı Kanuna tabi geçici işçilerin ödenekleri aşmayacak sayı ve süreyle istihdam edilmeleri düzenlenmektedir. Belediyeler, şeker fabrikaları, çay fabrikaları, orman idaresi, tarım işletmeleri ve demir yolları gibi çeşitli kamu idarelerinde geçici işçi, muvakkat işçi, kampanya işçisi ve mevsimlik işçi olarak yıllardır çalışan işçiler bir türlü kadroya alınmamışlardır. Geçici ve mevsimlik işçiler çalışamadıkları dönemde iş bulamamaktadır, çalışmadıkları aylarda işsizlik ödeneği de verilmeyen bu arkadaşlarımız ailelerini nasıl geçindirirler hiç düşünülüyor mu?

Aslında, geçici ve mevsimlik işçilerin çoğu kamunun asil işlerinde çalışmaktadır. Şu garipliğe bakın ki kamu kurumları bu işçileri çalıştırmadıkları dönemde personel ihtiyacını taşeron işçilerle ve İŞKUR elemanlarıyla gidermektedir. Geçici ve mevsimlik işçilerin daimî çalıştırılmaları hâlinde bir taraftan hizmet alımı ihalesine gidilmesine ihtiyaç kalmayacak, bir taraftan da kadro sorunu çözüleceği için iş yerlerindeki verim artacaktır. Yıllardır başarılı olarak çalışan, bilgi, beceri ve deneyimleriyle iş yerine faydalı olan bu işçilerin daimî çalışmaları mutlaka sağlanmalıdır.

30 Mayıs 2015 tarihinde dönemin Başbakan ve Çalışma Bakanı, işçilerin huzurunda geçici işçilerin çalışma sınırının kalkacağını müjdelemiştir. Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü'nün 9'uncu maddesine de bu amaçla hüküm konulmuştur. Bu konunun Parlamentoya sunulacağı ve hızlı bir şekilde yasalaştırılacağı açıklanmıştır. Seçimler öncesi müjde verilmiş, söz verilmiş ama seçimler geçince geçici işçiler görmezden gelinmiştir. Geçici ve mevsimlik işçiler sürekli arıyor, "Bizi unuttular." diye dert yanıyor ve hayal kırıklığına uğradıklarını söylüyorlar. Hükûmeti geçici ve mevsimlik işçilere verdiği sözün arkasında durmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)