GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:14.12.2016

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer Meclisimizin üyeleri; biraz önce sayın grup başkan vekilinin yanından geçerken dedim ki... Biraz önce çünkü kendisi dedi ki: "Türkiye'nin gündemiyle ilgili olan konular içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin bekliyorduk farklılaşan söylemlerini." Ben, şimdi, Türkiye'nin gerçeklerini anlatacağım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunu istiyoruz, teşekkür ederiz.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - İnşallah, bunları anlarsınız ama cevabını internet, sosyal medya üzerinden istemiyorum. Burada eğer aykırı bir şeyim varsa onu o şekilde verirsin. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hiç yakışmadı, hiç yakışmadı! Hangi cevabı vermedik şimdiye kadar?

VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Milletin de anlayacağı şekilde anlatırsanız iyi olur.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, acının, hüznün, kahpece yaratılan terörün acısının tarifi mümkün değil. O acılara hepimiz hep beraber ortak oluyoruz, acıları paylaşıyoruz. Olmaması için milletvekilleri olarak üstümüze düşen vazifelerin bilinci ve idrakinde, yapmamız gerekenleri de hep beraber burada, bu çatı altında paylaşmamız gerektiğine de yürekten inanıyorum. Toplumumuzun toplumsal uzlaşı, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularıyla, yaşatılan bu ayrıştırıcı, birbirimizden koparmaya çalışan anlayışın ve onların, yönlendirici güçlerin Türkiye üzerine kurduğu senaryoların karşısında dimdik ayakta duracağına yürekten inanıyorum. Acılar hepimizin; acıların bir daha yaşanmamasını yürekten diliyorum.

Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biz bütçe yaparken, burada bütçeleri konuşurken geçmiş yılların kesin hesaplarıyla ve o kesin hesaplarıyla ilgili olarak bizim bütçe hakkından doğan inceleme ve denetim hakkımızı da ortaya koyuyoruz. Bu, zaten, Türkiye Büyük Millet Meclisine hem vergilerin toplanması, toplanan gelirlerin harcanması ve bu denetimi yaparken de -Sayıştaya vermiş olduğu yetkilerle- bu bütçe hakkının kullanılmasında bizi görevlendirdiği kanunlarla da, tanımlarla da açıklanmış bir gerçek. Ancak baktığımızda, biz bugün burada bütçeleri, geleceği konuşurken geçmiş 2015 yılının kesin hesabının ne kadar değerlendirildiğini, kesin hesapla ilgili bir komisyon kurulmasını defalarca dile getirmemize rağmen bu kesin hesap komisyonunun kurulmaması noktasındaki direnci çok net anlamak istiyorum. Neden hesap vermekten, detayıyla hesap vermekten kaçınıldığının açıklaması gerçekten önemli ve gerekli. İşte, burada konuşmamız gereken en önemli başlıklardan biri de bu.

Allah'tan Sayıştay yetkilerini kırptınız, biçtiniz ama yine de bu sene açısından baktığınızda önemli tespitlerle Plan ve Bütçe Komisyonuna ilettiği raporlarda; tabii, bu raporların içinde de yargısal denetime gidecek olan başlıklarla ilgili maalesef kararlar bulunmamakla birlikte, önemli başlıkların altını çizerek bizlere ışık tuttu. Bunlar neydi? Yine diyorum, denetimden, hesap vermekten uzaklaşan anlayışın kurumlar bazındaki yansıması. İç denetim, iç kontrol, mekanizmaların kurulmaması, iç denetçilerin olmaması, raporların hazırlanmaması, birçok kurumda taşınmazların mali kayıtlar içerisinde yer bulmaması, yine, cinsler ve tarihler açısından muhasebe kayıtlarının olmaması, hazineye ait taşınmazların genel bütçeli idareler adına tescil edilmesine karşın burada oluşan yanlışlıklar, yine, yurt dışındaki taşınmazlarımız, yine kamu idarelerinin yönetim ve kullanımında bulunan ancak mülkiyeti hazineye ait bazı taşınmazlarının devirleri ve bunların yanlış kullanımı ve birçok, birçok, birçok tespit... Bu tespitlerin hepsini zaten Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledik. Ancak bunlarla ilgili 2013-2014'ten itibaren daha önceki yıllardan da gelen tespitlere rağmen yine kamu iradesi tarafından ortaya konulan işi savsaklama, işi uzatma ve doğru bir çözümün ortaya konulmaması olarak kendini gösteriyor.

Peki, bütçe yapma mantığı açısından baktığınızda; örtülü bütçe yapmak, bütçe disiplini, saydamlığı veya hesaplılığı açısından var mı? Peki, "Nedir bu örtülü bütçe?" dediğinizde isterseniz şöyle bir bütçe tasarısına bakın, bir özel hesaplar kalemimiz var. Bu özel hesaplar kalemimizin içerisinde hesap vermeyle ilgili 5018 sayılı Yasa'ya aykırılıklar teşkil eden, Anayasa'ya aykırılıklar teşkil eden pek çok konu var. Anayasa Mahkemesinin uyguladığı veya aldığı kararlara istinaden gerek 5018'de gerekse -bütçe kanununa bağlı olarak- ihale kanununda bile değişiklik yapma yönünde tercihler gösterildi ancak yine Anayasa'ya aykırı, yine Anayasa'ya aykırı. Yani Anayasa'yı değiştireceğiz mantığının altında, yasamada Anayasa'ya aykırı olarak ortaya koyduğunuz düzenlemelerin herhâlde sizi rahatsız edip kendinize uygun bir zemine oturtma telaşının da var olduğunu görmekten öte gidemiyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz burada bir yasa çıkarttık ve yasanın içerisindeki neydi? Bazı varlıkların Türkiye'ye getirilmesi ve bu varlıklarla ilgili olarak uygulanacak olan sistematik sürecin tanımlanması. O zaman gerek Bakanlığa gerek Meclis çatısı altında sizlere "Bu tehlikeli bir düzenlemedir. Türkiye'yi kara para aklama, terör finansmanı noktasında baktığınızda önemli olarak şaibe altına alır aman çok dikkat edin." dedik. Peki, karşımıza çıkan tablo ne oldu? İşte, sonra buradan bir torba yasa içerisinden geçirdik ve arkasından sevgili bakanımız dedi ki: "Ya, siz bu kadar laf söylediniz; arkasından biz OECD'ye de gösterdik, bakın ne kadar uygun, bazen devletler vergi toplamaktan vazgeçebilirler, o yüzden de sizin bu noktada ortaya koydunuz tepki doğru değilmiş." O bitti, 2 Aralık tarihine geldik, bir tebliğ çıktı. Bu tebliğ, o maddeyle, yani daha doğrusu o kanunla ilgili öyle bir genişletilmiş haklar, öyle bir yetkiler ve öyle uygulamalar veriyor ki, bundan sonra bu tebliğle ortaya çıkacak riskin çok fazla olduğunun altını özellikle çizmek isterim. "Peki, nedir bunlar?" diye de başlıklarını söylemek gerekirse:

Menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasa araçları bakımından kanundan yararlanmak için Türkiye'ye getirilmiş olma şartı kalkıyor. Doğru mu? Türkiye'ye getirmeyip kayıt da yaptırsanız bu tebliğle artık Türkiye'ye varlık getirmiş oluyorsunuz.

İki: Bildirimlere dayanak teşkil edecek belgelerin teyit edilmemesi isteniyor ve o zaman bu belgelerin sahte mi, değil mi noktasındaki sorgulamasının kapısını çok geniş bir şekilde açık bırakıyor.

Üçüncü olarak, baktığınız da, siz diyorsunuz ki: "Bütün aracı kurumlar, bütün bankalar bu işlemi, bu şekilde, bu tebliğle yapın." Ya, karşılarına bir risk çıktığı zaman, onların sigortası veya bunlarla ilgili hukuki süreçteki düzenlemeleri nasıl yapacaksınız, bir de onu değerlendirseniz.

Dört: Banka ve aracı kurumlarla gümrük idaresiyle ilgili diğer kurum ve kuruluşların kara paranın aklanmasının ve terör finansmanının önlenmesine yönelik şüpheli işlem bildirim yükümlülüğü yine bu tebliğle kaldırılıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yanlış.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Şimdi -yanlış değil Sevgili Bakanım- şöyle bir baktığınız için...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tebliğde yazmadığımız şeyi söylüyorsunuz.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Düzenlemenin içerisinde belge, bilgi istemeden böyle bir düzenleme yaptığınızda olası risklerin altını biz burada çizmek ve sizi uyarmak zorundayız.

Geçenlerde bir köşe yazısı okudum ve bu köşe yazısı o kadar aslında bugünü anlatan birtakım özellikler taşıyordu ki bakın, 1994 yılında Baltık Denizi'nde bir gemi, bir büyük "cruise" gemi battı ve 900'e yakın kişi, 850 kişi de orada hayatını kaybetti. Şimdi bu gemi hem karaya çok yakın batıyor hem de su almaya başlıyor. İlk 50 santime geldiği zaman kimse dikkate almıyor çünkü bir de kaza sonrası yapılan incelemelerde, gemideki hayatını kaybeden bu yolcuların yüzde 98'inin yüzme bildiği sonucu ortaya çıkıyor. Karşımıza çıkan tabloda o gün oradaki kaptan "Aman, bir şey olmaz. Karaya doğru gidiyoruz, panik yapmayın. Dünyanın en güçlü feribotundasınız." diyor ama feribot yaklaşık iki saat sonra su alması hızlanarak batıyor. O yüzden, burada yapılan her türlü düzenlemede riski, olasılıkları çok iyi görmek de gerekiyor diye de düşünüyorum.

Şimdi, iktisatçılar için -genelde bir huyu varmış- derlermiş ki: Dün öngördüğünün bugün gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen kişiymiş.

Şimdi, bu amaçla baktığınızda, biliyorsunuz iki gün önce bir düzenleme yaptık. Biz küçülürken zenginleşen, çok farklı ve bunu gerçekleştirebilen çok önemli bir değişimi sergileyen ülke hâline geldik. Şimdi, baktık, bir anda millî gelirimiz artmış, yatırım oranımız artmış, harcamalarımız düşmüş, tasarruf olarak... Ya, biz bireysel emeklilik sistemiyle ilgili yeni uygulamaya girecek olan, ekonomiden sorumlu bakanımızın "Tasarrufumuz açık, tasarrufumuz açık, bir an önce başlayalım." dediği bireysel emekliliği uyguluyoruz, kanun çıkarıyoruz, meğer onun da farkında değilmişiz, bizim tasarruflarımız yüzde 25'lere gelmiş. Bu eski rakamlara göre de orta vadeli planlar yapmışız, bütçeler yapmışız, bugün de gelip onu tartışıyoruz. Aslında boşuna tartışıyoruz yani bunların hepsi artık yok hükmündedir; yok hükmünde olduğu için de tartışmamız, işte bugünün içerisindeki rakamlarla... Eskiden elimizde bu vardı, bunun hangisi doğru, hangisi yanlış bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak burada yapılan düzenlemede önemli başlıkların yanlışların önünü açabileceğini sizlerle paylaşmak isterim.

Bir: Biz baz yıl olarak 2009 yılını aldık bu düzenlemelerde. Genelde ekonomik açıdan baktığınızda, bu tür... 2009 neydi? Krizlerin sonrasında, özellikle Batı'dan gelen krizlerin sonrasında en çok etkilendiğimiz yılın içinde olan rakamlar. Biz 2009 yılındaki baz aldığımız rakamlara göre bugün büyüme, bugün yatırım, bugün millî gelir tartışmalarını koyuyoruz. Bu, önemli bir yanlışlıktır, buradaki iyi niyeti sorgulamamızı beraberinde getirir ve çıkan istatistiksel sonuçların sağlıklılığını sorgulamamızı beraberinde getirir. Çünkü, bakıyorsunuz, geçen sene büyümemiz bir anda yüzde 6'ya çıkıyor, hatta yüzde 6,1'e çıkıyor ama bir anda işsizlik artıyor; bu işsizlik artışıyla beraber baktığımızda sanayi üretimimiz düşüyor, bu düşerken enflasyondaki dalgalanmalar büyüyor ama biz zenginleşiyoruz. Nerede? Kâğıt üzerinde. O yüzden, bu rakamların çok iyi değerlendirilip bu rakamlarla ilgili olası sorguların ötesindeki bizden bilgilenme ihtiyaçlarının da doğru bir şekilde karşılanması gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, bakın, biz on aylık bir bütçe yaptık, önümüze bütçe hedefleri koyduk ama yaşanmışlıktan ders alarak gelecekte olabilecek riskleri iyi görmemiz gerektiğine inandığım günlerdeyiz. Çünkü, bugün ekonomiyle ilgilenen çoğu kişi "Acaba FED'ten ne haber gelecek? Yarın ne çıkacak? Önümüzdeki süreçle ilgili hangi tablo çizilecek?" diye merakla bekliyor. Kur sürekli hareketlenirken buradan gelecek olan haberlere kulağını dikmiş beklerken... Peki, "Önümüzdeki sene neler olacak, hangi risklerle karşılaşabiliriz?" diye baktığınızda, bakın, 1990'lara kadar bizim ülkemizdeki ekonomi modelinde iç açık yaratarak, bu iç açığın getirmiş olduğu kolaylaştırıcı ortamdan büyümeler sağlanarak bir ekonomi yönetimi kendini ortaya koydu. 1990'ların ilk yıllarında -1992, 1993, 1994'lerde- bu dış açık çiftleşmeye başladı, iç açık dış açıkla birleşmeye başladı ve Türkiye önemli bir krizle karşılaştı. Daha sonra, 1990'lı yılların sonrasında dedik ki: Biz dışarıdan kendimizi finanse ederek, açık oluşturarak büyümeyi sağlayalım. Ama, büyüme arenasını da veya tablosunu da öyle bir oluşturduk ki üreten, verimlilik artıran ve bu verimlilik artışıyla beraber, dünya rekabetinde öne çıkartacak bir gelişme yapmadan tamamen taşa toprağa yatırarak küreselleşme hegemonyasının, popülizminin esiri olan bir ülke hâline geldik. 1990'dan sonra karşımıza çıkan dış açık finansmanı ve dış açıklı bütçelemenin karşısında bugün iki riskle karşı karşıyayız. Önceden iç açık, sonra dış açık, ona bağlı büyüme derken bugün çifte açıkla karşı karşıyayız. Bu açıkla önümüze gelecek 2017'nin risklerine karşı acilen tedbirlerin alınması gerekmektedir Sayın Bakan. Çünkü, TÜRMOB verilerine de baktım, genel istatistiklere de baktım; en yüksek oranda aldığınız KDV reel artışı da dâhil olmak üzere, vergi gelirinde erime var. Türkiye'nin, OPEC'in almış olduğu petrol üretimi kısma kararı sonrası karşılaşacağı dış açığı körükleyecek faktörlerle baş başa olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir yıl içinde ödemesi gereken 160 milyar borç 35 milyar da cari açıktan kaynaklı nakde ihtiyacının olduğu unutulmaması gerekiyor ve yine baktığınızda biz, biliyorsunuz, aflar çıkardık, son bir af düzenlemesi yaptık, bu düzenleme içerisinde de karşımıza çıkan tabloda neden bu kadar birikim oldu dedik, herhâlde ekonomimiz çok iyiydi, onun için bu hâle geldik.

Bir de, benim özellikle istememle vergi harcamaları raporu geldi. Arkadaşlar, lütfen vergi harcamaları raporuna bir bakın, 102 milyar liralık bir istisna ve vergi toplamaktan vazgeçtiğimiz dönemde açığa doğru giden ekonomimizin katma değeri nasıl yaratacağının sorgusunu hep beraber soralım.

Yine, size söylemek istediğim, ortalaması 1,5 milyon-1 milyon 800 bin arasında geçen KDV, gelir vergisi ve gayrimenkul sermaye iradı mükelleflerinin sayısının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - ...50 milyonu aşan seçmeni olan bir ülkede ne kadar yeterli olduğunu tekrar sorgulayalım diyorum.

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, teşekkür ederim.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Aslında Türkiye'nin gerçeğiyle ilgili daha çok anlatacağımız şey var, onları da inşallah hep beraber paylaşacak ortamlarımız olur.

Yüce Meclisi sayıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)