| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 13.12.2016 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle, sizleri ve televizyon başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle sunumlarını yapan bakanlar, özellikle de ekonomiyle ilgili bakanlar küresel bir krizden bahsettiler ve bunlarla ilgili rakamlar verdiler, hepiniz biliyorsunuz. "Küresel kriz" dendi, bazı rakamlar verildi dünya ekonomisiyle ilgili olarak ama bu rakamların, küresel krizin, kendi bütçelerine yansıdığını ben görmedim yani geçen yılki, ondan önceki yılki, ondan önceki yılki bütçelere benzer bütçeler, benzer rakamlar konulmuş, orta vadeli programdaki anlayışla aşağı yukarı aynı anlayış devam ettirilmiş bir vaziyetteydi yani küresel krizin bütçeye ve OVP'ye yansıması söz konusu değildi; garip bir durum bu.
Bir garip durum da şöyle oldu değerli arkadaşlarım, çok enteresandır: Geçen hafta perşembe günü -bunu sizinle paylaşmak istiyorum- bütçe görüşmelerini takip ediyoruz Genel Kurulda, akşamüstüydü, saat dört sıraları sanıyorum, arkadaşlar dediler ki: "Sayın Başbakan Ekonomi Koordinasyon Kurulu kararlarını açıklıyor." Çok da önemliydi, biz de geçtik şuradaki odadan izlemeye başladık; Sayın Başbakan, yanında bütün, ekonomiden sorumlu bakanlar, açıklamalar yapılıyor. Ekonomiyle ilgili tedbirler açıklanıyor ama -bir ara dikkat ettik, hani biz de kendi aramızda konuşuyoruz- televizyon ekranında bir taraftan da döviz yükseliyor, anbean yükseliyor. Başbakan açıklama yapıyor ekonomiyle ilgili, döviz yükseliyor. Hâlbuki o gün dolar 3,34'e kadar, galiba, düşmüştü. Bakın, o gün sabahleyin o rakama kadar düşüyor ama Başbakan, bakanlarıyla beraber ekonomik önlemleri açıklarken anında tepki veriyor piyasa ve yükseliyor. Bu neyin sonucudur değerli arkadaşlarım? Bu, çok önemli bir hadise değil mi? Başbakan açıklama yaparken nasıl piyasalar tepki verir? Çok enteresan bu, bir anormallik var burada. Hiç unutmayacağım bu hadiseyi. Şöyle bir şey: Şimdi, piyasada sorun nedir, biraz önce Sayın Öztrak açıkladı. Piyasada bir talep daralması var, sorun var, sıkıntı var; herkes borçlu, firmalar borçlu, hane halkı borçlu, şahıslar borçlu. Bu borçluluğu gideren, işçiyle, köylüyle, memurla ilgili, esnafla ilgili bir önlem var mıydı? Yoktu aşağı yukarı. Yani bunların borçluluğunu gideren, bunlarda bir talep artışı yaratan bir açıklama söz konusu oldu mu? Yok. İş dünyasıyla ilgili açıklamalar vardı, teşvikler vardı. Peki, onunla ilgili olarak yapılması gereken neydi? Orayla ilgili olarak da güven verilmesi gerekiyordu, güven duyması gerekir. Güven duyulması için ne yapılması lazım? Yapısal önlemlerin alınması lazım, yapısal önlemler. Yapısal önlemlerin başında da hukuk reformu geliyor. Hukuki güvencesi olması lazım. "Adalet mülkün temelidir." Yatırım yapanın, yatırım yapan iş adamının malına öyle keyfî olarak el konulamaması lazım, yok olmaması lazım malı, mülkü, serveti. Onun için de sağlam bir demokratik anlayış gerekiyor, hukuk reformu gerekiyor ve diğer yapısal reformlar gerekiyor; vergi reformu, sosyal güvenlik reformu. İşte, sosyal güvenlik reformu bugünkü konumuz, özellikle sosyal güvenlik reformu üzerinde duracağım. "Sosyal güvenlik reformu Türkiye'de yapılmıştır." deniyor.
Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik reformunun yapıldığı bir şehir efsanesidir, kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir. "Sosyal güvenlik reformu yapıldı." dendi bundan on yıl önce, o zaman sadece şu yapıldı: SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR lağvedildi ama bugün hepsinin ayrı ayrı mevzuatları var, bir mevzuat birliği yoktur. Bugün bunların ortak bir kurumsal birliği yoktur, ortak bir bütünlüğü yoktur. Sosyal güvenlik açıkları azalmamıştır, tam tersine artmıştır. Sosyal güvenlikte norm ve standart birliği sağlanamamıştır, sosyal güvenlikte sorunlar artmıştır.
Bakın, bu sene Sayıştay raporları daha düzgündü, daha düzenliydi; aralarında da çok iyi raporlar vardı, bir tanesi de Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili rapor. Burada 82 bulgu var; bunlardan 18'i kurum görüşünü etkileyen, diğerleri de etkilemeyen bulgular. Çok önemli bunlar. Yani burada da çok iyi bir şekilde özetleniyor. Konuya ilgisi olanların özellikle bu raporu okumalarını tavsiye ediyorum, arşive kaldırmalarını tavsiye ediyorum. Çok güzel bir rapor, tekrar tekrar ifade ediyorum. Ve sonuç olarak, sosyal güvenlik reformu yok.
Sayın Bakanla bu konuyu konuştuk. Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine bu konuyu ifade ettiğim zaman faz 2'nin hemen başlatılacağını, sosyal güvenlikte 2'nci fazın, hemen sosyal güvenlik reformunun ikinci ayağının devreye sokulacağını söyledi ama Sayın Bakanım, birinci ayağı yok ki ikinci ayağı olsun. İlk ayağı yapılmamıştır, sadece kurumlar lağvedilmiştir, maalesef mevcut kurumlar yok edilmiştir, reformla ilgili katiyen adım atılmamıştır. Keşke o adımlar atılmasaydı, bugün çok daha kolay bir reform yapılabilirdi, bunu özellikle söyleyeyim.
Şimdi, o tarihlerde, geçmişte, reformdan önce -sözde reform- yüzde 1 olan açıklar bugün yüzde 4-5'lere çıkmış vaziyette, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 4'üne, 5'ine çıkmış vaziyette. Kendimizi kandırmamamız lazım, bizim bunlarla ilgili bu önlemleri almamız lazım. Yoksa kısa bir süre sonra, mesela on yıl sonra emekli aylıklarını ödeyemeyecek duruma geleceğiz, gerçekten. Devletin merkezî yönetim bütçesi ne kadar? 2017 için 645 milyar lira. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi ne kadar? 304 milyar lira, yani yarı yarıya olmuş vaziyette. Devletin personel harcamaları ne kadar? 2017 için 162 milyar lira. Sosyal Güvenlik Kurumunun emekli aylıkları ne kadar? 206 milyar lira. Yani bu vaziyete gelmiş, bugün devletten daha fazla aylık ödüyor Sosyal Güvenlik Kurumu ve bu gittikçe artıyor. 2011 yılında -benim Meclise başladığım yıl- yanlış hatırlamıyorsam 73 milyar liralık devlet personel gideri vardı, devletin personel harcamaları 73 milyar liraydı, Sosyal Güvenlik Kurumunun emekli aylıkları da 91 milyar liraydı, sağlık giderleri hariç. Bugün 162'ye 206 milyar lira olmuş vaziyette. Bu, gittikçe de Sosyal Güvenlik Kurumunun lehine ya da Türkiye'nin aleyhine bir şekilde artıyor. Yani on sene sonra emekli aylığı ödeyemeyecek duruma gelebileceğiz maalesef. Göz göre göre bunu görmezden gelebilir miyiz?
Şimdi, raporlara bakarsanız, Sayın Bakanın sunumuna bakarsanız "2017'de 21 milyar açık var." deniyor, 21 milyar lira. Ya, 21 milyar lira açıkla kendimizi nasıl kandırıyoruz? 116 milyar lira transfer var devlet bütçesinden Sosyal Güvenlik Kurumuna, 116 milyar lira. Bu, gerçekleşme -geçen yıllarla kıyaslarsam- 125 milyar lirayı yakalayacak demektir, 125 milyar lira. Bunun altından on yıl sonra kalkamayız, kalkmamız mümkün değil ve emekli aylığı ödeyemeyecek duruma geleceğiz. Bu yapısal reformlar yapılmaz mı? Onun için iş adamı Türkiye'ye güvenmiyor, Hükûmete güvenmiyor, onun için yatırım yapmıyor. Ve son senenin istatistiklerine bakın, gerçek anlamda, Türk iş adamları yurt dışındaki ülkelere Türkiye'den daha fazla yatırım yapmıştır. Sebepler de bunlar; güvensizlik, bu reformların olmaması vesaire.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geleceğimiz değerli arkadaşlarım, geleceğimiz; o kadar önemli, o kadar önemli bir devlet gücünü temsil ediyor. Bugünlerde ben Japon gelecek tarihçisi, gelecekle ilgili bilim adamı Michio Kaku'nun kitaplarını okuyorum. Çok da enteresan, size de tavsiye ederim; özellikle, 2100 yılıyla ilgili bir hikâyesi var, çok enteresan. Yani yakın zamanda robotların devreye gireceğini, ev işlerinde kullanılacaklarını, o robotların insan profilinde, şeklinde olacağını anlatıyor, taksilerin, özellikle otomobillerin insansız kullanılabileceğini -yakın zamanda, 2030'larda- anlatıyor. Çok enteresan. Şimdi, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunumunda diyor ki: "Önümüzdeki yıllarda Almanya mesela iş gücü kaybı yaşayacak ama bizde öyle bir şey söz konusu olmayacak, bizde gençlik var." Sayın Bakanım, yeni vizyonda eğer robotlar devreye girecekse -ki öyle görünüyor; insan kılığında robotlar bunlar, duygu tepkileri de verebilen, yüzlerinde o ifadeleri de verebilen robotlar olacak bunlar- bu istihdam açıkları, bu açıklar onlarla kapatılacak noktalara gelecek.
Ben bu Michio Kaku'nun kitabını okurken şunu söylemek istedim: Keşke bir sosyal güvenlik meselesini tartışıyorken önümüzdeki günlerde dünya böyle şekillenecek, işte, robotlar devreye girecek, farklı bir dünya söz konusu olacak yirmi otuz yıl sonra, bunun hazırlıklarını şimdiden yapalım; Çalışma Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu bunlarla ilgili çalışmalar yapsınlar, o robotlarla ilgili neler yapılması gerekir, nasıl bir mevzuat düzenlemesi olması gerekir, bunları keşke tartışabilseydik şu Mecliste. Ama bunlardan çok uzağız; biz daha işin temelini, temelindeki taşları maalesef tartışma noktasındayız; yirmi yıl önce, otuz yıl önce neyi tartışıyorsak hâlen o noktadayız maalesef, orayı aşamadık.
Yine, 2010'da Nobel Ekonomi Ödülü'nü almış Peter Diamond sosyal güvenlikle ilgili ödemelerin kamu bütçelerini, kamu harcamalarını nasıl etkilediğini anlatıyor. Mesela, ben bunu tartışmak isterdim şu bütçede. Geleceğe yönelik olarak kamu açıklarını nasıl azalttığını çok güzel anlatıyor, tartışmak isterdim.
Peki, bütün bunlardan sonra "Bunları eleştiriyorsun, güzel de ne yapılması lazım?" Değerli arkadaşlarım, yapılması gereken, hep söylüyorum, devlet için, Maliye Bakanlığı için, Çalışma Bakanlığı için, Sosyal Güvenlik Kurumu için, Çalışma Genel Müdürlüğü için, Ticaret Bakanlığı için ortak bir kamu veri havuzu oluşturmaktır. Bir iş kuracak kişi, bir şirket önce oraya müracaat edecek, ortak bir numara alacak, orada onun bilgileri hıfzedilecek; Maliye Bakanlığıyla ilgisi olan da Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgisi olan da oradan o şahısla ilgili bilgileri alacak ve bunlar karşılaştırılabilecek. Biz, şimdi, Maliye Bakanlığındaki vergi mükellefi sayısı ile Sosyal Güvenlik Kurumundaki işveren sayısını, iş yeri sayısını karşılaştıramıyoruz bile. Numaraları farklı, bu karşılaştırmayı yapamıyoruz. Çalışma Genel Müdürlüğünün farklı, Ticaret Bakanlığının farklı verileri söz konusu. Kamuda ortak bir veri tabanı yok, bunun ortak hâle getirilmesi lazım; en basit konu bu.
Onun haricinde de özellikle bir sosyal güvenlik bilinci yaratılması lazım.
Acele söylüyorum: Ekonomik ve Sosyal Konsey 2009 yılından beri toplanmadı, bir an önce toplanması lazım, tarafların bir araya gelmesi lazım, sorunlarına sahip çıkmaları, anlatmaları ve sahip olmaları lazım; bunlar yapılmıyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu gibi bir kurumda af olmaz. Bakın, vergide affedersiniz, devlet der ki: "Ben vergi alacağımı almıyorum." Ama Sosyal Güvenlik Kurumunun primi vatandaşındır, işçinindir; onlarınkini devlet affedemez, bu yanlışlıktır. Aktüeryal hesaba dayanan, gelir-gider dengesine dayanan bir konuda af çıkmaz. Bu aflar sık sık yapılıyor, büyük bir yanlışlıktır. 2014'te af çıktığı zaman SGK'nın alacağı 32'ydi; bu afta, 2016'da 68 milyar oldu ve şimdi de çok az müracaat var. Biraz önce Sayın Bakandan geldi, 38 milyarlık müracaat yapılmış. Bunlar yanlış işler, bunların olmaması lazım.
Birçok arkadaşım da belirtti, Sayın Tor da belirtti...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - İş yeri sayısı azalıyor, büyük sıkıntılar var ve kayıt dışılıkla ilgili olarak da anlatmam gereken konular vardı. Bütün bunları da önümüzdeki dönemde tekrar tartışmak üzere çok teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bir dakika, bir teşekkür edecek kadar süre verseniz.
BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, teşekkür etmeniz için mikrofonunuzu açıyorum, teşekkür için sadece.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım size.
Bu vesileyle, değerli arkadaşlarım, 2017 bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını, 2015 kesin hesabının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.