GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:12.12.2016

CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Beşiktaş'taki hain saldırıda katledilen tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun. Bir kez daha burada ifade etmek isterim ki biz milletvekillerinin halkımıza karşı, yasa yapmak ve terörü kınamaktan daha önemli bir sorumluluğu var, bu ülkede huzuru sağlamak.

Değerli milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım fakat Hükûmetin uluslararası değerlendirmelere bakışını ve dün hayretle izlediğimiz Millî Eğitim Bakanının PISA değerlendirmesine bakışını gördükten sonra, dünya standartlarından, kaliteden, ölçme ve değerlendirmeden bahsetmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Onun için, Türkiye'nin yakın dönem dış politikasına birlikte bakalım istiyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin hatırladığı, 2004 yılının Aralık ayındaki o meşhur günü hatırlatmak istiyorum. Hani, Ankara'nın, dünya tarihine gündüz vaktinde havai fişek patlatılan şehir olarak geçtiği gün. İşte o gün dönemin Başbakanı şöyle diyordu: "Bayramımız kutlu olsun. Her şey Türkiye için." Bu sözlerle AB'yle müzakerelerin başladığının müjdesini veriyordu o gün. Bugün, AB karşıtı söylemlerle, devlet yönetmenin ağırlığından ve sorumluluğundan bihaber uygulamalara imza atarak Türkiye'yi hem uluslararası dünyada hem de iç politikada itibarsızlaştıranlar bakın o günlerde ne demişler: "Aydınlık yarınlar için, çağdaş Türkiye için çıktığımız bu yolda AB müzakere süreci için tarih almış bulunuyoruz. Hayırlı olsun." Kuşkusuz o günler Türkiye-AB ilişkileri için kritik günlerdi ve Hükûmet, AB treninden inmeye daha karar vermemişti; aksine, o dönemin Başbakanı yüz elli yıllık modernleşme tarihine referansla Türkiye'nin Avrupalı olduğunu ifade ediyordu hiç çekinmeden. Ne diyordu dönemin Başbakanı: "Türkiye'yi Avrupalı yapan Avrupa'nın temsil ettiği değerleri, katılımcı demokrasiyi, çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, laikliği, düşünce ve vicdan özgürlüğünü benimsemesidir." diyordu, hatta ve hatta Sayın Başbakan AB konusunda yöneltilen eleştirilere de şunu söylüyordu: "AB'nin temsil ettiği hangi değer Türkiye'nin kabul edemeyeceği unsurlar içermektedir? Demokrasi mi, hukukun üstünlüğü mü, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü mü, ekonomik refah mı?" Ben de buradan Sayın Bakana soruyorum: AB'nin temsil ettiği hangi değer Türkiye'nin kabul edemeyeceği unsurlar içeriyor? Demokrasi mi, hukukun üstünlüğü mü, ekonomik refah mı?

Değerli milletvekilleri, Türkiye, kurulduğundan bu yana çok hükûmet gördü ama sanırım, kendini bu kadar hızlı yalanlayanını görmedi. Bir zamanlar "kardeş Esad" vardı, hani bu kardeş Esad'la birlikte televizyon kameraları karşısında aile fotoğrafları veriyordu gülücükler içinde, sonra "kardeş Esad" oldu "hain Esad."

24 Kasım 2015 gecesini hatırlayın, tarihte bir ilk yaşandı ve NATO üyesi bir ülke, tarihte ilk defa bir Rus uçağını düşürdü. Dönemin Başbakanı çıktı "Emri ben verdim." dedi, sonra ne hikmetse, çark etti. Bu krizin faturası da her zaman olduğu gibi vatandaşa çıktı. İktidar, Rusya'dan özür dileyerek işin içinden sıyrıldığını düşünedursun bu ülkenin turizmcileri, çiftçileri hâlâ o sözde restlerin bedelini ödüyor.

Değerli milletvekilleri, "Gazze'ye gideceğiz." dendi ama yıllar geçmesine rağmen bu iddianın sahipleri hâlâ Gazze'ye gidemedi, hatta 2014 yılında "Otorite bizdik, Mavi Marmara'ya biz izin verdik." diyenler, Mavi Marmara'yla Gazze'ye yardım götürenlere "Siz kalkıp da kimden izin aldınız?" diye bir de fırça attılar. Sonunda da Mavi Marmara'yı 20 milyon dolara kapattılar. Biz de böylece Türkiye'nin itibarının ve 9 insanımızın değeri kaç liraymış, kaç milyon dolarmış gördük ne yazık ki.

Değerli milletvekilleri, ben bugün hem Hükûmet yetkililerine hem de iktidara bir zamanlar vatandaşlık sözü verilen mültecileri bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Daha düne kadar Aylan bebeği ağızlarınızdan düşürmüyordunuz ama bugün vicdanınız dahi sızlamadan çıkmışsınız, binlerce, milyonlarca mülteci çocuğu sınırlara sürmekle tehdit ediyorsunuz ve merak ediyorum bu konuda ne düşünüyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) 18 Martta AB'yle birlikte imzalanan anlaşmanın yanlışlarını iktidara en başından beri anlatmaya çalışıyoruz. Bizler, Kayseri pazarlığı yapmakla övündüğünüz bu anlaşmanın insan haklarını hiçe saydığını o gün sizlere söylerken, sizler, "Millete vize serbestisi geliyor." diye müjdeler veriyordunuz ama gördük ki, bugün sonuç ortada, verdiğiniz sözleri de müjdeleri de unuttunuz.

Değerli milletvekilleri, içinden geçtiğimiz bu süreçte bir de "Şanghay" diye tutturmuş gidiyorsunuz, Şanghay aşağı Şanghay yukarı. "Şanghay, AB'ye alternatif olabilir mi?" sorusunu size sormuyorum, onu bir kenara bırakıyorum. Zaten geçen hafta Sayın Başbakan da çıktı, "Şanghay, AB'nin alternatifi değildir." dedi. Bizim haftalardır söylediğimize dönüp gelmeniz tabii ki sevindirici. Ama diğer taraftan da sormak istiyorum: Madem Şanghay alternatif değildi de bu milleti niye oyalıyorsunuz?

Diğer taraftan, sizlerin de çok iyi bildiği gibi, dış politikayı yönetmek bir ciddiyet ve sorumluluk ister. Bu ülkenin çocuklarının ve gençlerinin geleceği üzerinden restleşerek dış politika yönetemezsiniz. Başka bir deyişle, en iyi yaptığınız şeyi yapıyorsunuz, sorumluluğu üzerinizden atmaya çalışıyorsunuz. Ama unutmayın ki, bugün Aladağ'da 11 çocuk yanarak öldüyse bunun sorumlusu sizsiniz, çünkü gerekli denetimleri yapmadınız, bu ülkenin çocuklarını cemaatlerin ve tarikatların kucağına mahkûm bıraktınız. Eğer bugün Türkiye'de çocuklar okuduklarını anlayamıyorsa bunun sorumlusu da on dört yıldır iktidarda olan sizlersiniz. Hiç öyle sizden öncekilere de çamur atmaya çalışmayın. Okuduğunu dahi anlamayan bu çocuklar siz iktidara geldiğinizde sadece 1 yaşındaydı. Eğer bugün bu ülkenin babaları 20'li yaşlarındaki evlatlarını toprağa gömüyorsa bunun sorumlusu da sizsiniz. Böyle bir süreçte "başkanlık" diye tutturan aklınız da, sisteminiz de yerin dibine batsın!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)