GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:12.12.2016

CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, kahraman şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terörü bir kez daha lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bütçe görüşmelerinde, aldığımız her kararda, attığımız her adımda 78 milyonun vebalini üzerimizde taşıdığımızı unutmamalıyız. Gerçekten çok büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Millî şairimiz Mehmet Akif, bu büyük sorumluluğu "Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu/Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer'den onu." dizeleriyle ne güzel de anlatmış. Değerli milletvekilleri ama bugün ülkemizde ülkenin nimetlerini sonuna kadar kullanan, külfeti de hep vatandaşın sırtına yıkan, on dört yıldır hesap vermeyen, ülkeyi yönetemeyen bir iktidar var.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda tarihimizin en büyük ihanetini hep beraber yaşadık ancak bu ülkeyi kuranlara "iki ayyaş" diyenlerin, "başimamları" tarafından arkalarından hançerlenenlerin, 15 Temmuzdan ders çıkarmadıklarını üzülerek görüyoruz. Nitekim, ülkemizin her yerini yangın yerine çeviren FETÖ'nün çıkardığı yangının külleri hâlâ sıcak iken Aladağ'daki yangın için uyardığımızda iktidar partisinin sözcüsü "Cemaatler her gün yangın mı çıkarıyor?" diyerek yine başka cemaatlerin avukatlığına soyundu. Aladağ'da yaşanan olay ne yazık ki ülkemizin geri kalmışlığını ve yönetilemediğini bir kez daha yüzümüze vurdu.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz gerçekten iyi yönetilmiyor. Dünyanın en eski ve köklü devletlerinden birisi olan Türkiye'miz, Orta Doğu'nun kukla aktörlerinin bile ayar verdiği bir ülke hâline geldi. Maalesef, Atatürk'ün bize bıraktığı, büyük güçlerle çoklu ve dengeli ilişkiler kurma, Arapların iç işlerine karışmama, sınırlarımızın dışında kalan Türkmenlerin varlığını koruma, ülkemizde ve çevremizde barışı güvence altına alma amacını güden dış politika anlayışı terk edildi. Dış politikadaki bu hatalar, içeride de mevcut terör örgütlerinin yanı sıra yeni terör örgütleriyle Türkiye'yi karşı karşıya bıraktı.

Bütün bu hatalar, al bayrağa sarılı şehit cenazeleri olarak her gün milletimize fatura edilmektedir. İktidarın yanlışlarının faturalarını ne yazık ki Sur'da, Cizre'de, Dağlıca'da, Dolmabahçe'de, 15 Temmuzda, Aladağ'da, Soma'da olduğu gibi aziz milletimizin fedakâr evlatları ödemektedir. Bu yanlış politikalar yüzünden aziz milletimizin fedakâr çocukları, "öz yurdunda garip, öz yurdunda parya" edildi. Bakınız, Kayseri'de Suriyeli bir esnafı ziyaretimizde "Türk çalıştırıyor musun?" sorumuza aldığımız yanıt: "Yabancı çalıştırmıyorum." oldu. Kendi yurdumuzda, Kayseri'mizde yabancı olmuşuz da haberimiz yok. AKP'lilerin sık sık referans aldığı şairin de dediği gibi "Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya/Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!" dizeleri, AKP iktidarının ön dört yılını da özetliyor aslında.

Saygıdeğer milletvekilleri, hepimiz aynı gemideyiz, ülke hepimizin ve Türkiye'nin tek adam anlayışıyla değil, kurumsal bir akılla yönetilmesi gerekiyor. Ne Sayın Cumhurbaşkanının ne de herhangi bir faninin her şeyi bilmesi mümkün değil. İnsanız, yanılırız, hata yaparız, kandırılırız. Bu yanlış politikalar, bu yönetim kusurları Ankara'da düzeltilmediğinde Bağdat'tan, Şam'dan ya da bir telefonla Moskova'dan veya bir beyzbol sopasıyla Washington'dan geri dönmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

Geldiğimiz noktada maalesef ki Sayın Cumhurbaşkanına AKP içerisinde hiç kimse yanlış yaptığı noktada "Bu yaptığımız, yanlıştır." deme cesaretini gösterememektedir. Yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. AKP'nin ekonomi bakanlarından birinin cesaretle çıkıp Sayın Cumhurbaşkanına döviz kuru, faiz, enflasyon, FED faizi arasındaki ilişkileri anlatması lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanının döviz kuru ve faizle ilgili çıkışları, piyasa dinamikleriyle örtüşmüyor, piyasa aktörlerini tedirgin etmekten, hukuk devleti algısını yerle bir etmekten, bu duruma endişelenen sermayenin yurt dışına çıkışına yol açmaktan başka bir sonuç doğurmuyor. Bu gidişat, dış politikada olduğu gibi ekonomimiz açısından da büyük bir tehlikedir.

Değerli milletvekilleri, son olarak, geçtiğimiz günlerde yüce Meclise sunulan Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili Anayasa değişikliği önergesi hakkında birkaç değerlendirmede bulunmak istiyorum.

Verilen önergede yer alan bazı hususların, Tanzimat Dönemi'nden beri büyük çabalarla geliştirmeye çalıştığımız demokrasimiz açısından tehlike oluşturduğunu görüyorum. Özellikle, cumhurbaşkanının parti genel başkanı olabilmesi, demokrasimizi tehdit edecek maddelerden biridir. Bu durum, yasama ve yürütme erkleri arasında güçler dengesini bozacaktır. Hatta, yarısının Meclis tarafından seçilmesi öngörülen HSYK atamaları da tek kişinin elinde toplanabilecektir. Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olduğu bir yönetim sistemi, ülkemizi şahıs devletine, parti devletine dönüştürecektir. Bu sistem, süreç içerisinde, olsa olsa Halep'i kan gölüne çeviren Esad rejiminin kötü bir kopyasına dönüşecektir. Diktatör Esad'a parlamenter sisteme geçmesini tavsiye ederken, Türkiye'yi parlamenter sistemden tek adam rejimine getirme çabası en hafif tabiriyle gaflettir. Ayrıca, "Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık." diyenlerin, bugün milliyetçiler üzerinden başkanlık hayali kurması da anlaşılabilir bir durum değildir. Tarih, tek adam rejimini dayatan ve buna karşı mücadele edenleri de not edecektir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye gerçekten iyi yönetilmiyor. Eğer ki içinde ne olduğunu bilmediği boş bir kağıda 316 milletvekili imza atıyor, dilinden düşürmediği millî iradeyi bir kişiye ipotek ediyorsa Türkiye iyi yönetilmiyor demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Yüce Meclisi ve ekranları başında bizi izleyenleri saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)