GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:11.12.2016

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bizi televizyonları başında izleyen değerli Türk milleti, böyle acılı bir güne Türkiye Büyük Millet Meclisindeki ilk konuşmacı olarak başlamanın talihsizliğiyle ben de dün vahim bir terör saldırısında kaybettiğimiz şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum, yüce Türk milletine ve şehit ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, işin siyasi tarafına geliyorum, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesiyle ilgili görüşlerimi arz etmek isterim. Kanımca Millî Eğitim Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli bakanlığıdır, bunu her zaman dile getirdim ve isminde "millî" lafı olan iki bakanlıktan biridir ve bence Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, aynı zamanda Dışişleri millî bir politikayla yürütülmelidir yani gündelik siyasi amaçlarla, siyasi çıkarlar uğruna bu politikalar değişmemelidir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, sözümün başında bir eleştirimi de sizlere sunmak istiyorum: Bütçenin sunuşu Hükûmet adına bence Maliye Bakanımız tarafından yapılmamalıydı çünkü Türkiye demokrasi geleneğinde, çok sevdiğim bir laf var sevdiğim bir siyasetçinin lafı "Bütçe, milletin rızkıdır." değerli arkadaşlar, dolayısıyla bu rızkı sunmak durumunda olan rızıktan sorumlu olan en önemli kişidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleneğinde bu, Başbakandır ama belki günümüzün koşullarına göre "Cumhurbaşbakanı" sunsaydı bütçeyi daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine niceliksel olarak baktığınızda fena bir bütçe olarak gözükmüyor yani diyebilirsiniz ki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin bütçesinin yüzde 17'sini kapsıyor; yükseköğrenimle beraber 111 milyar liralık bir bütçe. Eh, fena değil gibi gözüküyor fakat bütçeye niteliksel olarak baktığınızda hiç de öyle değil. Bütçenin yatırım boyutları aşağı yukarı yüzde 8,5'uğunu teşkil ediyor. 1998'de Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 30'u yatırımlara ayrılmıştı, şimdi yüzde 8,5. Ben Sayın Bakanımıza sormak istiyorum, orta vadeli ekonomik programda yapılması istenen tekli öğretim için 80 bin tane dersliği bu bütçeyle nasıl yapacaksınız? Çünkü sorumlu genel müdürlükleri bütçesinin yatırım boyutuna baktığınız zaman 4,2 milyar lira çıkıyor ki beş sene boyunca hiç başka bir yatırım yapmasanız 80 bin derslik ancak oluşabilir diye düşünüyorum. Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, çağı bu Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi ve bu Millî Eğitim Bakanlığı kültürüyle yakalamamız mümkün değil. Yakalayamayacağımız da çok yakın geçmişte ünlü PISA sınavı sonuçlarıyla -gündemden hiç düşmüyor- ortaya çıktı.

Bakın, burada söylemek istediğim bir şey de şu: Millî eğitim uzun erimli bir süreçtir, yani yaptığınız birtakım politik değişiklikler meyvelerini on beş yıl sonra verir. AKP iktidarı olarak aşağı yukarı 15'inci yıla girmek üzeresiniz. PISA sınav sonuçlarından da görüyoruz ki 2003 verilerine göre 2016 verileriyle tam anlamıyla bir fiyaskoyla karşı karşıyayız. Tabii, şu durumda şunu yapabilirsiniz: Çıkıp ortaya "Ey PISA, Pisa Kulesi gibi bize yamuk yapma, haddi bil!" diyebilirsiniz ama ben bunu Millî Eğitim Bakanıma yakıştıramıyorum. Belki bunu söyleyecek bir AKP'li bulunabilir, ekleyeyim.

Değerli arkadaşlar, "çağın projesi" diye isimlendirilen; 8,2 milyar bütçe ayrılan FATİH Projesi ve ilişiğindeki EBA Projesi bana göre sınıfta kalmış bir projedir. Neye dayalı olarak söylüyorum? Eğitim bilimcilerin yaptığı eleştirilere, yazdığı makalelere dayalı olarak söylüyorum. 2014'te bitecekti, hâlâ bitmedi. 2018'de biteceği terennüm ediliyor. Bugüne kadar bütçesinin üçte 1'i harcanmış durumda. Tablet bilgisayarlar öğrencilerin yüzde 10'una ulaşmış ve öğrencilerin bir kısmının bu tablet bilgisayarları sattığı, basında terennüm ediliyor. Dolayısıyla, bu sistemin EBA bölümünün de, öğretmenlerimiz tarafından, çeşitli anketlerde yüzde 80'inin kullanılmadığı ifade ediliyorsa bu oldukça vahim bir durumdur diye düşünüyorum.

Eğitimimiz tam bir yazboz. On dört yıl içinde, Sayın Bakanımız 6'ncı Millî Eğitim Bakanı. Bu kadar güçlü sandalyesi olan bir iktidar on dört yılda 6 kez bakan değiştirmiş ve eğitimle ilgili aşağı yukarı da 12-13 kere ciddi değişiklikler yapılmış.

Dün Sayın Bakanımızın doğum günüydü; kendisini kutluyorum, nice mutlu yıllar diliyorum. Ama bakıyorum siyasi geçmişine, 3 ayrı bakanlık, bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevinde bulunmuş kısa bir tarihî geçmişte; bunların hiçbirisi altı aydan uzun değil. Ben kendisine Millî Eğitim Bakanlığında altı aydan -şimdi 6'ncı ayını dolduruyor- daha fazla bir ömür diliyorum değerli arkadaşlarım.

Şimdi, proje okulları konusuna kısaca değinmek istiyorum. 170 tane proje okulu var. Niye proje okulu ortaya atıldı, bunu bilen yok değerli arkadaşlar. Türkiye'nin kamu adına üniversitelere en iyi öğrenci yetiştiren liselerini yazboz tahtasına çevirdik, "Yüzde 15'i geçmeyecek." diyorduk ama biliyoruz ki bugün için yüzde 60 öğretmen sekiz yılını doldurduğu gerekçesiyle sürülüyor. Bizdeki bilgilere göre bu değerli okulların öğrencileri arasına torpille, siyasi torpille sınavlarda başarılı olmayan öğrencilerin de kaydırıldığını duyuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türk eğitim sisteminin en sakıncalı taraflarından biri laik eğitim sisteminden uzaklaştırılmamızdır. Bugün Türkiye'de-bendeki bilgilere göre- 1 milyon 200 bin imam-hatip lisesinde okuyan öğrenci var, 100 bin de ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler var. Bakın, bunun sonucunda ortaya ne çıkıyor biliyor musunuz? TÜBİTAK'ın yaptığı bilim fuarında imam-hatip liseli öğrencilerin -tebrik ediyorum kendilerini- sundukları bazı projeler var. Projelerden biri Antalya Manavgat'tan bir proje. 3 tane saksının içinde fasulye yetiştiriliyor arkadaşlar. Bu fasulyelerden bir saksıya Kur'an-ı Kerim ve ilahiler okunuyor, birisine gürültülü müzik okunuyor, öbürü sessiz bir ortam... İlahi okunan saksıdaki fasulye fidesi yirmi iki günde 33 santime çıkıyor. Ve böyle bir projeyi Millî Eğitim Müdürüyle birlikte zamanın Manavgat Kaymakamı gidip kutluyorlar. Arkadaşlar, bunun adı, hurafedir; bunun adı, İslam diniyle de dalga geçmektir. Yani bitkilerin kulağı mı var ki bitki ilahiyi veya gürültülü müziği veya sessizliği algılayabiliyor? Böyle bir TÜBİTAK projesinin sergilendiği fuarlarla Türkiye millî eğitiminin hiçbir yere gitmesi mümkün değildir.

Yurtlarımızın yükseköğretimde öğrencilere hitap ettiği miktar devlet adına yüzde 14, ilk ve ortaöğretimde hitap ettiği miktar yüzde 1.

Barış akademisyenleriyle ilgili yapılan politikalar -ki OHAL'le hiç ilgisi yok- Türkiye Cumhuriyeti adına bir yüz karasıdır. 50'nin üstünde öğretim üyesi görevlerinden atılmıştır.

Değerli arkadaşlar, sözlerimin son bölümünde bazı kısacık önerilerde bulunmak istiyorum. Sayın Bakanım, size bir önerim var; ben bunu rektörlüğümde, bundan yıllarca önce de önermiştim: Lütfen, bir doğa tarihî ile bir bilim müzesi kurunuz Türkiye'de. Bakın, Batı ülkelerinde her şehirde bir tane vardır, Türkiye'de bir tane bile yok. Bunun kabaca kurulum maliyeti, bir müze için 100 milyon dolar civarında. Eğer biz öğrencilerimizi bu tür müzelerde eğitirsek eğitimde çok daha başarılı noktalara ulaşabiliriz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, mağdur öğretmenleri bir an önce halletmek zorundayız. Şu anda, benim bildiğim kadarıyla, üniversite hocalarıyla beraber 42 bin kişi mağdur. Öğretmenlerin ek göstergelerini 3600'e çıkarmalıyız, vergi indirimleri getirmeliyiz diye düşünüyorum.AR-GE'ye katkı payımızı gayrisafi millî hasılada yüzde 2'ye çıkarmalıyız diye düşünüyorum.

Son olarak değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta, Manisa'nın Turgutlu ilçesinde Ebru Tireli diye bir kardeşimize -biliyorsunuz- saldırı oldu, kaba kuvvet saldırısı ve ünlü bir köşe yazarı soruyor birkaç gün önce "Bunlar kimden cesaret alıyor?" diyor arkadaşlar. Eğer, siz, Burdur'daki Millî Eğitim Müdürünü, "Süslü kadınlarımız sokakta dolaşırken her gün zina yapmıştır o kadar onlara bakan erkekle." diyen bir müdürü vekâleten değil de asaleten atarsanız bu tacizcilerin kimden cesaret almış olduğunun fotoğrafı çok net olarak ortaya çıkar.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akaydın.