| Konu: | İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bütçe üzerine konuşmasına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 10.12.2016 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım, iki hususu zabıtlara geçirmek istiyorum eğer izin verirseniz.
BAŞKAN - Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, Sayın İçişleri Bakanı konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan ifade edilen şu hususlara cevap vermemiştir: Devlet elbette terörle mücadele edecektir, bunu yapmalıdır, müsamaha da göstermemelidir. Ama devletin teröre müsamaha gösterdiği dönemler de olmuştur. Örneğin, 16 Eylül 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aynen şunu söylüyor: "Çözüm sürecinde, tabii ki, valilerimiz, kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı operasyonlara girmiyorlardı. Biz, artık bu eylemleri görmezden gelmeye ne kadar devam edeceğiz?" derken Sayın İçişleri Bakanı o terör eylemlerinin ulaştığı safhayı açıklamaktan niçin kaçınmıştır?
Daha bir başka tabloyu ifade etmek istiyorum bu konuyla ilgili: Diyarbakır eski Emniyet Müdür Yardımcısı -ismini burada söylemeyeyim- aynen şu sözleri söylüyor 18 Ocak 2016 tarihinde: Terör örgütünün çözüm sürecinde güçlendiğini; istihbarat birimlerinin hendeklerin kazıldığından, silahların depolandığından, örgütün şehri ve kırsalı terk etmediğinden haberdar olduğunu söyledi. Sayın Bakan, bunlara cevap vermek gerekmez mi? Bunlar açıkta kalan sorulardır.
Sayın Başkan, son bir cümlem.
BAŞKAN - Lütfen...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın İçişleri Bakanı konuşmasının başında aynen şu cümleleri kullandı: "Evet, parlamenter sistem bizi bir müddet götürdü. Aksak da olsa eksik de olsa bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Şimdi, dünyayla rekabet edecek yeni bir sistemle buluşabilme fırsatıyla karşı karşıyayız." dedi.
Sayın Başkan, Sayın İçişleri Bakanım; 15 Temmuz gecesi burada bombaların altında mücadele ettik, hepimiz vardık, yan yanaydık sığınaklar altında. O sığınaklarda şu bildiriyi kaleme aldık. Tabii, ortada bir darbe teşebbüsü var, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değil. Bütün partiler mücadele ediyor darbe gerçekleşmesin diye ama sabaha akıbetimizin ne olacağı belli değil. O anda herkes birbirine umutla sarılıyor, omuz omuza veriyor ve şu bildiri kaleme alınıyor, deniliyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nı yöneten, Türkiye'nin demokrasiye geçişini gerçekleştiren demokratik parlamenter rejimi..." diyerek darbe gecesi, o karanlıkta, sabahın akıbetinde ne olacağını bilemediğimiz bir zamanda parlamenter rejime vurgu yapılıyor ve onun önemi belirtiliyor.
Aradan beş ay geçiyor. Darbe önlendi, şimdi fırsat; e, fırsat bu fırsattır, öyle mi Sayın Bakan?
BAŞKAN - Sayın Gök, lütfen toparlayabilir misiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Öyle mi? Gelinen nokta bu mu olmalıydı?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Onu sorularda sorarsın.
LEVENT GÖK (Ankara) - O gün omuz omuza mücadele ederken parlamenter demokrasinin öneminden bahsedeceksiniz, bugün gelinen noktada "Hadi o bir kenarda kalsın, şimdi bir başka sistem." derseniz inandırıcı olamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)