GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:06.12.2016

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz sonrası ihraç edilen yargı mensuplarının oranına baktım geçen gün: Yüzde 23,4 yani Türkiye'deki her 4 hâkim ve savcıdan ve yüksek yargıçtan 1'i meslekten ihraç edilmiş durumda. Ve şu anda Yargıtayda 1,5 milyonu aşkın dosya var. Önemli bir travma geçiriyor yargımız. Umarım, bundan olumlu bir şekilde çıkar; tabii ki baştan en büyük dileğim bu.

Fakat, iki üç tane konudan bahsetmek istiyorum. Bir tanesi, geçtiğimiz dönemlere dair olan Mavi Marmara olayıdır. Mavi Marmara olayıyla Türk yargısı kendi hükümranlık hakkından vazgeçmiştir ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi sağlamıştır.

Bakın, Mavi Marmara olayı dolayısıyla yargılanan sanıkların suçlarından bazılarını söyleyeyim: Canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek, mala zarar vermeye azmettirmek, yağma suçuna azmettirmek, eziyet suçuna azmettirmek vesaire; toplam hapis cezası 18.032'şer yıldır. Evet, ne yazık ki bu Meclisin aldığı bir kararla, dolaylı bir afla -çünkü, uluslararası anlaşmalara karşı Anayasa Mahkemesine başvurulmadığından- bu insanlar affedilmiştir. Bu, Türk hukuk tarihi adına kara bir lekedir. Benim için uluslararası anlaşma, ülkeler arasındaki ilişkilerin hiçbir önemi yoktur. 10 Türk vatandaşını göz göre göre öldürenler serbest kalmıştır. Bunun -lütfen- vicdan muhasebesini herkes yapmalıdır.

İkincisi: Vaki 15 Temmuzdan sonra yapılan yargılamalarda bazı hoşumuza gitmeyen yöntemler gözlemliyoruz. Eğer yargı siyasetin daha fazla sultasına girmişse, keza hukuk muhakeme yeteneği çok gelişmemişse hukuk adamında, bir süre sonra karşısındaki sanık ve şüpheliyi düşman olarak görmeye başlar. Bu ciddi bir sorundur. Türkiye'de ne yazık ki bunun izlerini görüyoruz yapılan soruşturma ve yargılamalarda. Bu noktada bütün yargı mensuplarını adil davranmaya davet ediyorum. Lütfen cumhuriyetin savcısı ve milletin hâkimi olsunlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bir noktaya daha değinmek isterim. Yargıtay ve Danıştay Başkanları çok tartışma konusu oldu, o çay may meselesi oldu ama her şeyden öte, en önemli şey, adli yılın açılışının Saray'da yapılmış olmasıdır. Biraz önce Sayın Bostancı, Sayın Cumhurbaşkanı için "Siyasi bir kişiliktir artık çünkü seçimle geldi." demiştir. Yargının orada ne işi var? Yargının Saray'da ne işi var? Salon mu yok bu ülkede? (CHP sıralarından alkışlar) Bütün yargı mensuplarını cübbelerini ellerine verip koştura koştura Saray'a götürmek yargıya gölge düşüren bir davranıştır. Bakın, Nizamülmülk ne diyor biliyor musunuz? "İyi sultanlar, bilginlerle düşüp kalkanlardır. İyi bilginler ise sultanlarla düşüp kalkmayanlardır." diyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, yargıda şöyle bir anlayış vardır: Yargıda bir yeri denetlemeye gelen müfettiş şöyle bir bakar, davası çok olan bir kişiyle haşır neşir olan bir hukuk adamı varsa onun siciline 2 kelime yazar, "Çevresini genişletmiştir." der. "Çevresini genişletmiş" demek, artık onun orada görev yapamayacağı anlamına gelir ve ilk kararnamede o hâkim ya da savcı görevden alınır. Sayın Erdoğan bu ülkenin Cumhurbaşkanı olabilir ama Sayın Erdoğan en az 2 bin davanın tarafı olan bir kişidir. Şu anda kendisine hakaret dolayısıyla yığınla dava var, bunlar yargı aşamasında devam ediyor ve bir gün gelip bunlar yüksek yargıya intikal edecektir. Koştura koştura Saray'a giden o yargıçlardan nasıl adil karar bekleyeceğiz biz? Bu açıdan, keşke bir köy kahvesinde yapsalardı bu adli yılın açılışını, daha makbule geçerdi. (CHP sıralarından alkışlar) O zaman halkın yargısıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünürdük. Danıştayın salonu var, Anayasa Mahkemesinin salonu var, Ankara Adliyesinin salonu var. Salon, yeter ki... Oradaki o ruh önemli ama siz o Saray'a o kadar kişiyi götürürseniz o insanlardan artık adil karar beklemek zorlaşır.

Değerli milletvekilleri, onun için belki bu bütçeye şunu eklemek lazım: Yargıtaya lütfen bir tane salon parası da ekleyelim.

Sayın Mehmet Şimşek Birinci Dünya Harbi'nden bu yana en zor dönemimizi yaşadığımızı söyledi.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Doğru!

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Bunu belki siyasal anlamda söyledi ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak ama ben onu ekonomik olarak algılıyorum. Demek ki İkinci Dünya Savaşı'ndan daha zor durumdayız, demek ki 70 sente muhtaç olduğumuz dönemden daha zor bir durumdayız, demek ki ülkemiz 2001 krizinden de daha zor bir sürece girmektedir.

Şunu öneriyorum: Lütfen başkanlığı bir tarafa bırakın. Başkanlık ekonomide popülizmi beraberinde getirecektir, bu ülke daha çabuk zor durumlara ve batma noktasına gelecektir. Bu ülkenin daha önemli sorunları vardır.

Bu ülkedeki bu sorunlara önem verilmesi dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)