GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:06.12.2016

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'nın askıya alındığı bir ortamda ve buna Anayasa Mahkemesinin göz yumduğu bir ortamda Anayasa Mahkemesinin bütçesini konuşuyoruz. Olağanüstü hâl kararından sonra Anayasa'nın dışına taşarak, olağanüstü hâlin bile dışına çıkarak çıkarttığınız kanun hükmünde kararnamelerle, bu ülkede heveslediğiniz diktatöryal rejimi adım adım döşüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek bir karar verdi. Biz, bu kanun hükmünde kararnameleri Anayasa Mahkemesine götürdüğümüzde, Anayasa'nın 148'inci maddesini göstererek "Ben bu konuda yetkisizim." dedi. Oysaki Anayasa Mahkemesinin bu yorumu son derece yanlıştı; lafzi yorum yapmıştı ve Viyana Anlaşması'nın da gerektirdiği gibi, uluslararası hukukun da gerektirdiği gibi ve daha önemlisi, Anayasa Mahkemesinin, 1991 içtihadının gerektirdiği gibi mutlaka sistematik yorum yapması gerekirdi. Ne demişti 1991'de Anayasa Mahkemesi? "Senin ne dediğine bakmam, kanun hükmünde kararnamenin adına bakmam, içeriğine bakarım, ne yaptığına bakarım." demişti.

Peki, sizin getirdiğiniz kanun hükmünde kararnameler neler getirdi? İşte, bunları konuşmamız lazım.

Buradan sormak istiyorum Anayasa Mahkemesinin değerli temsilcilerine: Peki, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri Anayasa'ya aykırıysa, bunu kim denetleyecek? Kimin görevidir bu? Siz denetlemeyecekseniz kim bunu engelleyecek? Buna seyirci kalmak, aslında Anayasa'nın ilga edilmiş olması, Türkiye'nin anayasasızlaştırılması anlamına gelmiş olmuyor mu? Ve siz de Anayasa'nın imha edilmesi sürecine göz yummuş, hatta katkı vermiş olmuyor musunuz?

Somutlaştırayım: Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri Anayasa'mızın 15'inci maddesindeki o çiğneyemeyeceğiniz çekirdek insan haklarına dokunduğu zaman -ki bunu defalarca yaptınız- bunu kim engelleyecekti? Veya kalıcı düzenleme yapılamayacağını biliyorsunuz, kanun hükmünde kararnamelerle kanun değiştiremeyeceğinizi biliyorsunuz, ama bugüne kadar 45 ayrı kanunda 150 değişiklik yaptınız; buna Anayasa Mahkemesi nasıl göz yumabilir? Böyle bir ülkeye hukuk devleti denemez arkadaşlar.

Tabii, ilgisiz kararnameler çıkarttınız, ölçüsüz kararnameler çıkarttınız, kanun hükmünde kararnameleri aştınız, Anayasa hükmünde kanun hükmünde kararnameler çıkarttınız.

Peki, bunlar üzerinden Anayasa'da teminat altına alınmış, Anayasa hükmü olmuş kurumlar, kurallar dahi kanun hükmünde kararnameler çıkartılırken, mesela Anayasa Mahkemesi, kaldırılırsa ne yapacaksınız? Yine seyredecek misiniz?

Doğrusu, tabii, şu anda Anayasa Mahkemesinin şu hâliyle kaldırılma ihtiyacı kalmamıştır, çünkü Anayasa Mahkemesi, artık, Saray'a bakan ve onun ne düşüneceğine dikkat eden bir Anayasa Mahkemesi konumundadır.

Değerli arkadaşlar, yine, bizim söz konusu ettiğimiz bu "Ben yetkisizim." kararı, aynı şekilde, oy birliğiyle çıkmış olması açısından da düşündürücüdür. Nasıl olmuştur, anımsayalım: Kendi 2 üyesini sosyal çevre bilgisi üzerinden ihraç etmiştir. Böyle bir Anayasa Mahkemesinden bahsediyoruz. Peki onun yerine kim atanmıştır? Hani o bütün yetkileri eline vermek istediğiniz Cumhurbaşkanı var ya, o, kendi başdanışmanını atadı, bir de Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki AKP'nin uzmanını atadı. Yani tamamen AKP'nin ve kendisinin yakın çevresinden olan ve zaman zaman "Anayasa'ya inanmıyoruz, Anayasa'ya uymayabiliriz." diyen insanları Anayasa Mahkemesi üyesi yani Anayasa'nın bekçisi olarak atamaktan da çekinmedi. Tabii, böyle bir Anayasa Mahkemesinden biz hukuka uygun bir karar da elbette ki beklemiyoruz.

Yalnız şunu da söylemek isterim: Bugün bir Anayasa değişikliği çabasını görüyoruz. Değerli arkadaşlar, anayasalar öyle 3-4 kişinin kapı arkasından konuşarak yapacağı şeyler değildir. Anayasa, tüm ülkenin konuşması gereken kritik bir konudur; çoğulculuğu işletmek gerekir. Bakın, bunu sadece biz söylemiyoruz. Venedik Komisyonu var; anımsarsınız, siyasi partilerin kapatılması konusunda Venedik Komisyonunu tepe tepe kullanmıştınız, anımsatmıştınız. Ne diyor Venedik Komisyonu? "Anayasa yaparken çoğulcu olacaksınız, yeterli zamanı vereceksiniz, tartıştıracaksınız, şeffaf olacaksınız, katılımcı olacaksınız." diyor. Bugün hangisi var bunlardan? Şuralarda imzaya açtınız, görmediği bir taslağın imzasını burada atan arkadaşlarımız oldu. Bu da ayrıca utanç vericidir, ciddiyetsizliktir.

Değerli arkadaşlar, bunun yanında, Anayasa Mahkemesi, işte, eğer geçerse, eğer burada 330'u bulursa önüne gelecek maddeleri de görmek zorunda kalacaktır ve yapılması gereken, hukuk devleti üzerinden, demokratik devlet üzerinden yani değiştirilemeyecek kurallar üzerinden, geçmişte olduğu gibi, o Anayasa değişikliklerini de iptal etmektir; böyle bir tarihî görevle karşı karşıyadır.

Bireysel başvuru sayısı 15 Temmuzdan sonra 40 bin olmuş ve Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısının söylediğine göre kara kara düşünüyorlarmış. İşte Türkiye'yi getirdiğiniz temel durum budur. Temel insan hak ve özgürlüklerinin sürekli ayaklar altına alındığı ve Anayasa Mahkemesinin de buna seyirci kaldığı bir dönemde Anayasa Mahkemesinin bütçesini konuşuyoruz.

Ancak, değerli arkadaşlar, hukukun üstünlüğü hepimizin temel şiarıdır ve bu inançla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)