| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 01.12.2016 |
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemizle esasen Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki maarif müfettişleri arasındaki bu ayrıştırıcı, ötekileştirici, siyasi tasarruflara göre onların pozisyonlarını belirleyici uygulamanın adil, hakkaniyetli bir şekilde yeniden tanzim edilmesini hedefliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi de bu mahiyettedir.
Adil olmakta fayda vardır sayın milletvekilleri. Ah almayın, beddua almayın, iyi gün görmezsiniz; tavsiye etmem, istemem. 2 bin civarında maarif müfettişi gözlerini dikmiş Genel Kurulu izliyor. Biz görevimizi yaptık, takdir çoğunluk partisinin ve onun sayın üyelerinin vicdanlarınındır.
Şimdi, iki haftadır bu kanunu görüşüyoruz, bu hafta da sabahlayarak, birbirimize Çin işkencesi ederek burada güya bir iş yapıyoruz, güya yasama faaliyeti yapıyoruz. Biz de diyoruz ki çekincelerimizi koyuyoruz, söylüyoruz ancak her şeye rağmen yasama faaliyetinin belli bir olgunluk içinde geçmesini arzu ediyoruz. Müteaddit defalar söylediğimizi gene söylüyoruz. İktidarın eleştirilere tahammül sınırı önemlidir. Parlamentonun çalışmasının ana koşullarından biri budur.
Değerli milletvekilleri, ikincisi, sahnedeki sanatçı alkış sever. Sahnedeki sanatçı yuhalanırsa mikrofonu bırakır, çeker gider. Siz sahnedeki sanatçı mısınız? Siz siyasetçisiniz. Size övgü de olacak, yergi de olacak. Siyasetçinin yergi karşısında hiddetlenmesinin, celallenmesinin, reflekslerini çok nizami olmayan yollarla yerinden sataşmayı bir yerinden tacize, kürsüdeki hatibi taciz eder noktaya getirmesinin size, bize, Parlamentomuzun itibarına bir hayrı yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanını çok sevdiğinizi biliyorum, sevin. Milletin belli bir kesiminin çok sevdiğini biliyorum, sevsin. Milletin belli bir kesiminin de çok sevmediğini biliyorum, bırakın onlar da sevmesin, bırakın sevmesin, bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani, Sayın Cumhurbaşkanına kimsenin hakaret etmemesi gerekir, evet, ama Sayın Cumhurbaşkanını eleştireceğiz, dün de söyledim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Eleştiriyle hakareti karıştırmayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Arkadaş, üç ay önce burada söyledim, 15 Temmuzdan önce, tutanaklara geçti. Cumhurbaşkanına diktatör demek siyasi bir eleştiridir, nokta.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Değildir.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Böyle yüzlerce tutanak var arkadaşım, yüzlerce. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı da...
HAMZA DAĞ (İzmir) - Ayıp oluyor Engin Bey, sen yapma bari!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ya bunu yüz kere yaptım, sesiniz çıkmıyordu, ne oluyor ben onu anlamıyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Neyi ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu kürsüden Sayın Cumhurbaşkanına çok defa biz bu eleştiriyi yaptık. Diktatöryal bir yaklaşım, diktatöryal bir anlayış, diktatöryal bir tutum içinde iş ve işlem yapıyor dedim, dedim arkadaş, yine derim. Bakın, burayla meşgul olmayın, başka bir yerle meşgul olun, şununla meşgul olun: Avrupa Parlamentosu bir karar aldı, değil mi? Buradan diyorum ki Avrupa Parlamentosuna: Hadi oradan! Siz de deyin hadi oradan! Hiç bunda tereddüt yok. Ulusal meselelerde... Yani, elbette, Türkiye'de biz demokrasi standartlarının Avrupa istediği için değil, bu millete yakıştığı için, bu milletin hakkı olduğu için en maksimum seviyeye... Yani, Finlandiya'daki demokrasi standartları bu milletin hakkı değil mi? Hakkı. E ne güzel, Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuzda milleti sokağa davet etti değil mi, çıkıldı. Niye çıkıldı sokağa? Demokrasiyi korumak için çıkılmadı mı kardeşim? Demek ki sokağa çıkılması lazım. Ama Sayın Cumhurbaşkanına ya da 65'inci Hükûmete yönelik; milletin ekonomik, akademik, demokratik, sosyal talepleri için, demokrasi talepleri için, temel hak ve özgürlükleri için insanlar sokağa çıkınca sen bunu engellersen sana "demokrat" demezler "otokrat" derler işinize gelse de gelmese de. İnşallah, beni dinliyordur Sayın Cumhurbaşkanı. Buradan rica ediyorum: Lütfen, 14 Temmuz ayarlarınızdan çıkın. Ne güzel, 16 Temmuz ayarlarındayken Türkiye'nin ağzının tadı gelmişti. Bedel ödemiştik ama millet geleceğe güvenle bakmaya başlamıştı. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı döndü 14 Temmuz ayarlarına, Türkiye'nin huzuru kaçtı. Ülkenin huzuru kaçarsa o milletin Sayın Cumhurbaşkanına olan sevgisi de onu orada tutmaya yetmez -tutmaya derken sandık marifetiyle tabii- ya da o milletin ona olan sevgisi bir dahaki dönem bu sıraları size vermez. Benden size tavsiye, ister dinleyin ister dinlemeyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)