| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 01.12.2016 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meclisin 3'üncü büyük partisinin eş genel başkanları ve 8 milletvekilinin tutuklu olduğu bir süreçte doğrusu yasama faaliyetlerini çok içten, çok etik, çok ahlaki olarak yürütmek, yasama faaliyetlerine ilişkin gelen öneri ve tasarılar üzerinde çok içten tartışabilmek maalesef vicdanın elvermediği bir durum.
Milletvekili arkadaşım Sayın Osman Baydemir'in de söylediği gibi, eğer hukuk vicdanı, adalet vicdanı, siyasal vicdan ishal değilse ya da kabız değilse bu Parlamentonun çatısı altında sizler gibi meşru, demokratik yollarla seçilmiş olan ve 3'üncü büyük partinin milletvekili ve eş başkanlarının şu anda cezaevlerinde tecrit altında tutulmalarının sizin vicdanınızı da rahatsız etmiş olması gerekir.
Değerli arkadaşlar, aslında bu Meclisin tarihinde şu anda yaşadığımız durum yeni bir durum değil. 1990'lı yıllarda da milletvekilleri cezaevlerine tıktırıldı. Şu anda Parlamentomuzun içinde yer alan Sayın Mustafa Balbay da cezaevi sürecini yaşadı yine Sayın Mehmet Haberal da benzer süreçleri yaşadı.
Aslında kuvvetler ayrılığının gerçek anlamda ifadesini bulduğu demokratik sistemlerde, çağdaş demokrasilerde yargı erki ile yasama erki arasındaki dengenin çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Her ne kadar maalesef bizde bu erkler arasındaki denge, iktidar çoğunluğu açısından bozulmuşsa da son birkaç yıldır maalesef yargı merci de âdeta siyasal iktidarın çoğunluğu tarafından rehin alınmış durumdadır.
Bakın, değerli arkadaşlar, bağımsız yargı sisteminde aslında içtihatlar, verilmiş kararlar tüm mercileri bağlar. Sayın Mustafa Balbay'ın kararı şu anda elimde. Bakın, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu içtihatlar var. Bir milletvekilinin tutuklu yargılanıp yargılanamayacağına, yasama faaliyetlerinden alıkonulup konulamayacağına ilişkin Anayasa Mahkemesinin ortada içtihadı bulunduğu hâlde, maalesef talimatla, emirle, yine yürütmenin en tepesinde "Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum." diyen Cumhurbaşkanının talimatı doğrultusunda bugün milletvekillerimiz tutuklu durumdadır.
Anayasa Mahkemesinin uzun, 30 sayfayı aşkın içtihadı var. Ben, keşke zaman olsa tümümü okumuş olsam ama sadece bir paragrafını okumak isterim, Sayın Mustafa Balbay'ın başvurusu üzerine bir gerekçesini. Aynen şunu söylüyor Anayasa Mahkemesi: "Seçilme hakkı sadece seçilmişlerde aday olma hakkını değil; aynı zamanda, seçildikten sonra milletvekili olarak Parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva eder. Bu da hiç kuşkusuz kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini gerektirir. Bu bağlamda, seçilmiş milletvekilinin yasama faaliyetine katılmasına yönelik müdahale sadece onun seçilme hakkına değil; aynı zamanda, seçmenlerinin serbest iradesine de yapılmış bir müdahaledir."
Bizim partimiz 6,5 milyon oy almıştır dolayısıyla Sayın Eş Genel Başkanlarımıza ve milletvekillerimize yönelik bu hukuk dışı saldırı aslında 6,5 milyon seçmene yapılmıştır. Unutulmamalı ki adalet ok gibidir, hedefe ulaşır ama adaletsizlik, hukuksuzluk, hukuk dışılık bumerang gibidir, atanı sonuçta döner vurur, tıpkı Ergenekon, KCK davalarındaki FETÖ'cü hâkimlerin hukuk dışı davranışlarının bugün bumerang gibi, kendilerine dönmüş olması gibi.
Sayın milletvekilleri, bu hususta duyarlılık göstereceğinizi umut ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)