GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:01.12.2016

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bir kez daha, Adana'da ve daha önce bu coğrafyanın her bir köşesinde hayatını yitirmiş olan sabilerimizin, masumlarımızın ailelerine en içten dileklerimle başsağlığı diliyorum.

Sayın Bakan, eminim ki siz de bir baba olarak, belki de bir dede olarak ve eminim ki bu Kurulda bulunan tüm anne ve babalar empati yapmıştır: "Benim evladım böyle bir acı yaşarsa ben ne yaparım, ne hissederim, ne yaşarım?" Ve inanıyorum ki, bu duyguyla bir daha böylesi bir trajedi yaşanmasın, bir daha böyle bir acı hiç kimsenin ocağına düşmesin çabasını ortaya koymak. Sayın Bakan, bu çabayı samimiyetle hayata geçirmenin bir yolu var, o yol da büyük yangını durdurmaktır, neredeyse iki yıldır her bir eve, her bir ocağa düşen o büyük yangını söndürmektir. Eğer biz o büyük yangını söndürebilirsek, emin olun, kaynakları, insani kaynakları, ekonomik kaynakları, düşünsel kaynakları, kin, öfke ve nefretten sıyrılmış bir ülke imkânlarını, sabilerimizin, çocuklarımızın hayratla değil, bu toplumun öz gücü, öz imkânlarıyla geleceğe ve gelecek nesillere, aydınlığa götürme imkânına sahip oluruz ve bu da şu anda temsil etmiş olduğunuz Bakanlığın asli vazifesidir.

Peki, o büyük yangın nasıl durur? O büyük yangını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3'üncü büyük siyasi partisinin eş başkanlarını tutuklayarak o yangını söndüremezsiniz, tam tersine hem Orta Doğu'da var olan ama aynı zamanda Türkiye'ye sıçramış olan yangını büyütmekten başka bu politikanın insanlığa, bu ülkeye sunabileceği hiçbir ama hiçbir katkısı yoktur.

Gelin, bir kez daha... Siyaseten elbette ki eleştireceğiz, birbirimizi eleştireceğiz, siyaset zaten eleştiri üzerine, Parlamento zaten "parle", konuşma üzerine kurulu bir sanattır, bir görevdir, bir icra alanıdır. Ama, aynı zamanda, dün ifade etmiş olduğunuz o iki yıllık Türkiye'nin kazanımı olan o süreç neden heba oldu? Kim nerede ne hata yaptı? Gelin, geçmişle yüzleşelim ve gelin, bugünkü tablonun bu ülkeye kazandırmayacağı konusunda hemfikirliğimizi haykıralım.

Bugün bu Parlamentonun Başkanı... 10 parlamenter tutuklu, konuşmuyor. Çok açık ve net söylüyorum, bu Parlamentonun gelenekleri var, daha önce Parlamento Başkanlığı yapan değerli siyasetçiler var; bugün konuşma zamanıdır, susma zamanı değildir. Eğer bugün konuşmazsak yarın çok daha geç kalmış olabiliriz, yaşamış olduğumuz bu acılara çok daha büyük acılar, bu yıkımlara çok daha büyük yıkımlar eklenmiş olabilir.

Seçim demokrasinin olmazsa olmazıdır. Eğer siyasetçi için bir mahkeme kurulacaksa, demokrasilerde seçilmişler için, liderler için kurulacak yegâne mahkeme vardır, o da halk mahkemesidir. Demokrasilerde halk mahkemesi seçimdir ve onun duruşması da sandığın kurulduğu seçim günüdür ve mahkeme salonu da sandığın ta kendisidir. Halk isterse göreve getirir, halk isterse görevden alır; bunun hakkı ve haddi başkasında değildir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 7 Haziran seçiminde, 1 Kasım seçiminde yok etmeye çalıştığınız bu halkın otuz yıllık, kırk yıllık alın teriyle, emeğiyle, sazıyla, sözüyle, vicdanıyla yetiştirmiş olduğu Selahattin Demirtaş'ı, Figen Yüksekdağ'ı ve arkadaşlarını sandıkta mahkûm etmediniz, şimdi yargıda mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.

Bu coğrafya bu kadar büyük bir zulmü kaldırmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Demirtaş'ın, HDP'nin kaybetmiş olduğu bir Türkiye kazanmaz, kazanmaz. Kürt'ün kaybetmiş olduğu bir Orta Doğu'da Türk kazanmaz. Birlikte kazanabiliriz, birlikte öğretebiliriz, birlikte başarabiliriz. Bu yol, yol değildir. Gelin bu yoldan bir çıkış yolunu birlikte arayalım, birlikte üretelim. (HDP sıralarından alkışlar)