GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/392) No.lu Adana'nın Aladağ İlçesinde Kız Öğrenci Yurdunda Meydana Gelen Elim Yangın Vakasının Araştırılması ve Benzer Acıların Bir Kez Daha Yaşanmaması ve Kamusal Eğitim ve Barınma Haklarının Tüm Öğrencilerimiz İçin Güvence Altına Alınıp Yaygınlaştırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergenin ön görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:01.12.2016

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evvelsi gün Adana'da yaşanan -kaza desek kaza değil, bela desek bela değil- 11 öğrencimizi 1 öğretmenimizi kaybettiğimiz, büyük görev kusurları sonucu olduğu çok açık yangın afetinden sonra dün de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün gruplar bu konuyu dile getirdi. Bugün üç saat süren gruplar arasında müzakere neticesinde çok şükür böyle hassas, mühim bir konuda Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan siyasi parti grupları müşterek bir teklifle ortaöğretim öğrenci yurtları başta olmak üzere, Türkiye'de yaşayan bütün öğrencilerin, okuyamayan öğrencilerin, velhasıl, eğitimin en temel sorunuyla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulması inşallah bugün gerçekleşecek.

Bu komisyon, elbette, kaybettiğimiz minik yavrularımızı geri getirmeyecek. Ama umuyoruz ve diliyoruz ki bu komisyon kurulduktan sonra komisyona verilecek üyeler ait oldukları siyasi partilerin mülahazalarına, anlayışlarına, yaklaşımlarına göre değil de, insan haklarına, çocuk haklarına, en temel haklardan biri olan eğitim hakkına saygılı bir yaklaşımla orada birlik içinde bu sorunun çözümünün yolunu, yöntemini bir rapor olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirirler ve ondan sonra -asıl iş ondan sonra başlıyor- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülen bu rapordan sonra, yine umarım ve dilerim ki Hükûmet de -gene yok burada- gerekli tedbirleri alır. Niyetimiz budur, muradımız budur, arzumuz budur. Bu anlayış içinde, şimdiden, çok tarihî bir görev yapacağına inandığım komisyona başarılar diliyorum.

Esasen, değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, bu konudaki yüksek duyarlılığını geriye dönük, yıllara sari hep göstermiştir. Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ahmet Akın, Adana Milletvekilimiz Sayın Elif Doğan Türkmen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Fatma Hürriyet Kaplan, Edirne Milletvekilimiz Sayın Erdin Bircan, Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu, Kırklareli Milletvekilimiz Turabi Kayan, biz 3 grup başkan vekili, İstanbul Milletvekilimiz Onursal Adıgüzel, şu anda Meclis Başkan Vekilimiz -Meclis Başkan Vekili değilken sanırım- İstanbul Milletvekilimiz Mehmet Akif Hamzaçebi, bu konuya Meclisin dikkatini çekmiş, bu konularla ilgili Meclis araştırma önergesi vererek bunun araştırılması ve yeni faciaların olmaması için bir büyük gayret içinde olmuşlar. Maalesef, gözler kör, kulaklar sağır bakılmış meseleye ve Türkiye'de insanlar, yavrularımız ya cinsel istismara maruz kalmış, böyle olmaması gereken, kabul edilebilir sınırların çok üstünde, anlamsız, çok küçük tedbirlerle önlenecek kazalara kurban edilmiş. Bunu da açık söylemek lazım.

Hepimizin sorumluluğu var. Siyaset sorumluluktur. "Ben milletvekili oldum, iyi, işimi yapayım.", "Ben Hükûmet oldum, ne yapayım kardeşim?" Böyle şey olmaz. Madende işçi ölür, Hükûmet der ki: "Güzel öldüler." Çocuklar cayır cayır yanar, "Allah rahmet eylesin." Siyasetin işi bu değil. "Allah rahmet eylesin." demeyin demiyorum ama bu ülkede iyi olan her şeyi üstlenen Hükûmetin olumsuzluklarla ilgili de bir sorumluluğunun olması lazım.

Şimdi, ya, çok garip, üzülüyorum, şöyle bir baktığımız zaman -güya G 20'deyiz, oradan da düştük galiba ama- yani, Türkiye'de yaşanan olaylar Türkiye'yi dünyaya mahcup eden olaylar. Dünyaya karşı utanacağımız manzaralarla karşı karşıyayız. Gelişmiş ülkelerde insanlar tesadüfen ölüyor, Türkiye'de insanlar tesadüfen yaşıyor sayın milletvekilleri. İş kazalarını mı söyleyeyim, hangisini söyleyeyim?

"On dört yıldır biz şunu yaptık, bunu yaptık." Yani, yaptıklarınız var tabii, hele hele 2007'ye kadar eli yüzü düzgün bir Hükûmet vardı orta yerde. Ama şimdi neresinden baksan Taşköprü kebabı gibi dökülen bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Ama şunun altını çizmek istiyorum: Bu yaşananlardan, bu olaylardan Hükûmet sorumludur.

Nasıl sorumludur? Bir kere -biraz sonra söyleyeceğim- ehliyet ve liyakat noksanlığı ve denetimsizlik ve bilinçli ve sistematik olarak eğitimi kimi cemaatlere, tarikatlara havale etmeniz, öğrencilerimizin barınmasını, beslenmesini kimi cemaatlere, camialara havale etmeniz bu yaşananların sebebidir. Bu ölümler o havalenin sonucudur.

"Efendim, bunlar bilerek mi yaptı?" Elbette kimse kimseyi bilerek öldürmez. Ama, işte, yurt ve barınma hizmetleriyle ilgili düzenleme, Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği, amacı; amaç net ortaya konulmuş. "Özel öğrenci yurtlarının tabi olacakları esaslar, iş ve işlemleriyle ilgili denetim esasları düzenlenir." diyor. Ayrıca, anaokulu ve ilkokul çocukları için yurt açılmasına yönelik bir mevzuat yok. Ben dün çok şaşırdım sayın milletvekilleri, siz de şaşırın, Millî Eğitim Bakanı dedi ki: "5'inci sınıf öğrencileri de mevzuata göre bu yurtlarda kalabilir." Yani, sayarız ederiz, koskoca Bakan "Yalan söylüyorsun." desem, bana ayıp; demiyorum ama Millî Eğitim Bakanı Genel Kurula yanlış bilgi veriyorsa, bu olmaz. Bu mevcut yönetmelik sadece ve sadece kapasite müsaitse 6, 7 ve 8'inci sınıfların bu yurtlarda kalmasına imkân veriyor.

Bu 5'inci sınıfa, 4'üncü sınıfa giden çocuklar bu yurtlarda, bu evlerde kalıyor. Şimdi, ben soruyorum: O ilçenin kaymakamı raf elması mıdır? O ilçenin millî eğitim müdürü raf elması mıdır? O ilçenin cumhuriyet başsavcısı raf elması mıdır? Böyle şey olabilir mi? Devlet yetkisini kullanan insanlar haddini bilecek ve devlet yetkisini kullanan insanlara haddini bildirecek olan Hükûmettir sayın milletvekilleri. Bizlerin milletvekili olarak Hükûmete riyakârlık ve işgüzarlık yapmaktan başka hiçbir işe yaramayan kaymakamla, ilçe millî eğitim müdürüyle sizin bizim muhatap olmamız da doğru değil. Onlara haddini bildirecek olan Hükûmettir.

Şimdi, bakın, ben size bir şey daha söyleyeyim: Ben bu kürsüden 13 Aralık 2005'te konuşuyorum millî eğitimle ilgili: "Daha vahimi değerli arkadaşlar, Türk millî eğitim sistemimizdeki önemli sorunlardan birisi de ortaöğretim öğrenci yurdu sorunudur." demişim, devam etmişim. "Şimdi, Sayın Hükûmete soruyorum: Bu ciddi ihtiyaca yönelik ne yaptınız? Fazla bir şey yapmadınız. Niye? Çünkü Türkiye'nin 850 ilçesinde ilçeye hâkim bir tepede yurt vardır, her ilçede vardır." demişim. "Bu yurtlar, aslında özeldir, Millî Eğitim Bakanlığının denetimindedir ama sağ olsun millî eğitim müdürleri ve kaymakamların tümüne yakını -tümünü itham etmiyorum- büyük çoğunluğu bu yurtlara denetime gitmeden üç gün önce bunlara haber veriyorlar. Bu iddianın altını çizerek bunu söylüyorum ve Hükûmeti uyarıyorum." demişim, "Hükûmet burada, üzerinde başka hiçbir gücün olmadığı Parlamento burada." demişim, "Bu yurtların tümünü demiyorum ama bu yurtların büyük kısmında karşı devrim gerillaları yetişiyor." demişim; haklı çıkmışım. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bu DAEŞ, işte bu FETÖ terör örgütü mensupları bu yurtlardan çıkıyor. Tümünü kastetmiyorum. Benim de ziyaret ettiğim yurtlar var ama bunlar da var.

Bugün bu araştırma komisyonunun huzurunuza dört saat geç gelmesi bizim tekliflerimizin metniyle ilgili. "Efendim, metinde şu ifade olmasın, bu ifade olmasın." Arkadaşlar, niye olmasın? Cemaatler inançlarını özgürce yaşasın, hiçbir itirazımız yok, nasıl istiyorlarsa, nasıl ibadet etmek istiyorlarsa; din ve vicdan özgürlüğü var, düşünceyi ifade özgürlüğü var, inanç özgürlüğü var, laiklik bu zaten, cemaatler inançlarını özgürce yaşasın ama siyasi kaygılarla bir siyasi partinin Türk millî eğitim sistemini cemaatlere delege etmesi, onlara taşero etmesi kabul edilemez Doğan Bey. Sen de kabul etmiyorsun, biliyorum ama yapıyorsunuz.

"Efendim, bu önergeyi Adana'yla sınırlı tutalım, fazla açmayalım." Niye açmayalım? Yani, bugün Adana'da, yarın Edirne'de, öbür gün Sinop'ta, öbür gün -Allah esirgesin- Hakkâri'de; hepsi bizim sayın milletvekilleri. Bu işlere, bu tür meselelere, çocuklarımızın geleceğine, çocuklarımızın bir damla kanına siyaseti alet etmek, siyasi kaygılarla bu işe bakmak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - ...bizim kabul edeceğimiz bir yaklaşım değildir. Size tavsiyem: Siz de bu işlere bu yaklaşımla bakmayın. Cemaatler işini yapsın, inançlarını tatbik etsin, Allah kabul etsin ama bırakın artık şu eğitimden cemaatler elini çeksin. Cumhuriyet Halk Partisinin kurulacak bu komisyondaki üyelerinin öncelikli risk grubu olacaktır. Bir de, bununla beraber -bitiriyorum- yurtların dışında kaçak evler var. Bu Meclise bomba atanlar o kaçak evlerde eğitiliyor. Bugün FETÖ, yarın bilmem ne. Bu evlerle ilgili de bu komisyona tarihî bir görev düşüyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)