| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 29.11.2016 |
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Adana'da hayatını kaybeden yavrularımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Umarım uzun zaman böyle acılar yaşamayız yeniden.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar döneminde eğitim hızla ticarileşmiş, Hükûmetin iki temel hedefine göre dizayn edilmiştir. Bunlardan birincisi, kamusal eğitimi zayıflatmak ve kamu kaynaklarını paralı özel okullara aktararak paralı öğretimi güçlendirmektir. 4+4+4 öncesi Türkiye'de özel okulların resmî okullara oranı yüzde 10 iken, sonrasında, 2015-2016 öğretim yılında yüzde 18 olmuştur.
İkinci hedefi ise, eğitim sistemini, Necip Fazıl'ın "Gençliğe Hitabe" şiirinde idealize ettiği siyasal, ideolojik çizgide biçimlendirerek eğitimi dinselleştirmektir. Hükûmet bunun için tüm adımları atmış ve atmaya devam etmektedir.
Şimdi biraz geriye dönelim. Cumhuriyet, halkevleri, köy enstitüleri gibi kuruluşlarla, topyekûn, özgür, laik, çağdaş yurttaş yetiştirmek için, aklı rehber, bilimi yol görerek eğitim seferberliği başlatmıştı. Sadece cumhuriyetin yoksul çocuklarına pozitif ayrımcılık yapan, onlara fırsat eşitliği sağlayan, başka bir dünyanın kapısını açan, köyünde çoban olma dışında hiçbir çıkışı olmayan bu yoksul çocuklarını kendi köyünde öğretmen, ziraatçı, sağlıkçı, duvarcı, demirci, terzi yapan köy enstitülerini hatırlayalım. Yaparak, yaşayarak, ezber eğitime alternatif olan bize özgü bu eğitim modeli, ülkemizden dünya pedagoji tarihine giren tek projemizdir. Cumhuriyetin eğitimli, özgür yurttaş, erdemli insan yetiştirme projesiydi köy enstitüleri. Yunus ile Goethe'nin, Pestalozzi ile Tonguç'un, piyano ile bağlamanın, opera ile türkünün kucaklaşmasıydı köy enstitüleri. Mustafa Kemal'in "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." dediği bu ocaktan birçok yazar, sanatçı çıkmıştır.
Eğitim üniversite mezunu olmak değildir. Eğitim, meslek öğrenmenin yanı sıra, ahlak, yol yordam öğrenerek erdemli insan olma yolculuğudur. Yoksa, ülkemizi soyan arsızlar, hırsızlar, doğamızı talan edenler, kentlerimizin mimarisini ucubeye çevirenler, bu Meclisi bombalayan hainler de üniversite mezunu. Maarifin marifeti, köy çocuklarından dünya insanı, eğitimli, özgür yurttaş, bilim insanı, yazar, sanatçı çıkarmaktır. Maarifin marifeti kentliden eğitimli çoban çıkarmak olmamalıdır. Köy enstitülerini kapatan zihniyet bugün tek başına Hükûmet ve bugün yoksul halk çocuklarına eğitim kurumu olarak Ensar Vakfını, TÜRGEV'i adres gösteriyor. Adresi takip edersek yolun IŞİD'e Antep'te eleman topladığı iddia edilen ve 10 Ekim iddianamesinde ismi geçen Genç Ensar Derneği, Genç Muvahhidler Derneği gibi derneklere çıktığını görüyoruz. Aslında millî eğitimimiz adı gibi millî olsa cumhuriyet kuşağındaki Hasan Ali Yücel gibi Millî Eğitim Bakanları, İsmail Hakkı Tonguç gibi eğitimciler olsa bugün eğitim sorunu gibi bir konuyu konuşmaya gerek kalmayacaktı. Ne yazık ki sağ muhafazakâr iktidarlar ve özellikle son on dört yılda AKP iktidarı, eğitim sistemimizi çağdaş ilkelerinden saptırarak din eksenine kaydırdı, eğitimde özgür birey yetiştirmenin yerine eğitimli mürit yetiştirme projesini hayata geçirdi. Dershanelerle de mürit yetiştirme projesine destek sundular. AKP ve cemaat el ele, kol kola, omuz omuza cumhuriyetin özgür birey yetiştiren eğitim sistemini tarumar ettiler, eğitimli mürit yetiştirme projesine çevirdiler.
Cumhuriyet kadroları "Eğitimli, laik, özgür birey güçlü olur, eğitimli özgür bireyden oluşan toplum da güçlü toplum olur." tezini savunuyordu; "Güçlü olan sayıca kalabalık olan kitleler değil, eğitimli kitlelerdir." diyen Konfüçyüs gibi yol yürüdüler. Anadolu bozkırından Nobel Ödülü'ne giden yol cumhuriyetin eğitim yoludur. Bu yoldan yürüyen Aziz Sancar'a bin selam olsun.
Değerli arkadaşlar, özgür, eğitimli birey yerine eğitimli mürit yetiştirirseniz ne olur? Ne olduğu ortada. Özgür birey, yurttaş olarak devletine vergi ödemeyi kutsal görüyor, mürit ise tarikatına himmet parası ödemeyi. Özgür birey "En hakiki mürşit ilimdir." diyor, müritler ise kerameti kendinden menkul şeyhinde arıyor hakikati. Adam profesör, hâkim, savcı, general, akademisyen ama tarikat liderinin emrinde mürit. Sonuç mu? Sonuç, 15 Temmuz.
Hükûmetin olağanüstü hâl KHK'larıyla vakıf üniversitelerini kapatarak, orada çalışan, FETÖ'yle uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan "Akademi hakkımız, soruşturmaya hazırız." diyen akademik ve idari personeli işsizliğe, çaresizliğe, açlığa terk etmesi, belediye kurslarını kapatma denemesi, yandaşlarını rektör ataması, proje okul uygulaması, Orta Doğu ve Boğaziçi gibi aydınlık eğitim ocaklarına yönelmesini, öğretmen kıyımını birbirinden ayrı görmemek gerekir. Gelin, bu yanlıştan hep beraber dönelim arkadaşlar. Laik, parasız, bilimsel eğitimi hep birlikte gerçekleştirelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)