| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 29.11.2016 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı kanunun 34'üncü maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, öncelikle belirtmek gerekir ki on dört yıllık AKP iktidarı boyunca belki de AKP'nin en çok uğraştığı, en çok değişiklikler yaptığı, neredeyse her yıl yeni bir müfredatla karşımıza çıktığı alan Millî Eğitim Bakanlığı alanı. Tabii, millî eğitim çok önemli bir alan. Zira, AKP'nin burada güttüğü saik, hedef aslında yıllarca "Devletin resmî ideolojisi olmaz."; işte, özellikle iktidara gelmeden önce gündeme getirdiği "Devletlerin resmî ideolojisi olmaz." mantalitesini bir kenara bırakıp, hatta mevcut doksan yıllık resmî ideolojiyi tasfiye edip kendi AKP ideolojisini bugün devletin ideolojisi hâline getirmeye çalışınca eğitim sisteminde de kendi mantalitesini, kendi düşüncesini, kendi ideolojisini en tepeden taşraya kadar tüm alanlarda hâkim kılmaya çalışmakta, böylece hem merkezî bir hiyerarşik yapıyı inşa etmekte hem bu merkezî hiyerarşik yapı içerisinde bütün eğitim alanını, bütün eğitim kurumlarını tek elden dizayn etmeye çalışmaktadır. Kimi zaman müfredatı değiştiriyor, kimi zaman personel yasası, kimi zaman sınav sistemini değiştirerek ama esasında bütünüyle bu alanı bir hiyerarşik yapı içerisinde kontrol etme ve kendi felsefesini halka kadar taşıma amacı içerisinde. Bunu daha önceleri dile getirdiler. Yıllar içinde yapamayacakları birtakım düzenlemeleri OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle bir ay gibi kısa bir süre içerisinde bunu hayata geçirmeye ve bunun hukuksal zemini olan bu yasal düzenlemelerle de aslında o fiilî ve hukuksuz uygulamalara meşruiyet kazandırılmaya çalışılmakta.
Dikkat ederseniz, at izinin it izine karıştığı bir dönemde on binlerce eğitim emekçisi, üniversite öğretim üyesi görevden alındı ve bunların yerine özellikle AKP yerel teşkilatlarının ve AKP yandaşı olan sendikaların sağlamış olduğu istihbaratla yüzlerce, binlerce emekçi özellikle muhalif sendikalara üye öğretmenler görevden alınıp mülakatla yerine yandaş öğretmenler -yine AKP yerel teşkilatlarının ve yandaş sendikaların verdiği bilgiler doğrultusunda- atanarak sistem geliştirilmeye çalışıldı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, millî eğitimi tartışırken, hiç şüphesiz bu ülkede Türkçeden sonra en çok konuşulan bir dil daha var; hani şu yasaklı dil, konuşulunca suç sayılan dil yani Kürtçe. 20-25 milyon insanın bu ülkede konuştuğu bir dil daha var ama bu dile ilişkin bugüne kadar AKP tek bir düzenleme getirmemiştir. Çağdaş dünyada, demokratik sistemlerde ana dille eğitim hakkı bireyin en temel, en kutsal hakkıdır. Kürtçe de Kürtçe konuşan her bireyin temel ve insani bir hakkı, vazgeçilmez bir hakkı ama Kürtçe konuşmanın 21'inci yüzyılda hâlâ yasaklı olduğu... AKP'nin "teröristlerin kontrolünde" dediği o Rojava var ya, Rojava'da bugün Kürtçe, Türkçe, Süryanice, Ermenice, Arapça dillerinde eğitimler verilmektedir, eğitim yapılmaktadır. Bu eğitim müfredatını da konuşulan her dilde o bölgenin yöre meclisleri belirlemektedir. Eleştirdiğiniz, "teröristlerin kontrolünde" dediğiniz bir bölgede bu uygulamalar varken bu ülkede hâlâ Kürtçe yasak, hâlâ Kürtçe eğitim yasak, hâlâ Kürtçe konuşmak suçtur. AKP iktidarının öncelikle bu sorunları çözmesi, çağdaş bir yaklaşımla eğitime yaklaşması gerekmektedir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)