GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:29.11.2016

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülen Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 31'inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Ekonomik bir girdap içinde çeşitli sorunlarla boğuştuğumuz bir dönemden geçiyoruz. Siyasi söylemlerle, "Döviz satın." telkinleriyle ekonominin yönetilemediğini canlı canlı izliyoruz. Ülkemiz maalesef 2001 krizini bile mumla arar hâle geldi. Genç işsizlik bir yılda yüzde 18,3'ten yüzde 19,9'a yükseldi. Vatandaşlarımız hiç olmadığı kadar borçlu. Borçtan beslenen tüketim anlayışı iliklerimize kadar bizi kemiriyor. Otoyollar, köprüler, çok şaşalı projeler... Yabancı cumhurbaşkanlarını, başbakanları, şarkıcıları ve taşeron işçileri çağırarak kalabalık açılışlar yapıyorsunuz. Renkli kurdeleler kesilirken canlı yayınlarda propagandada zirvelere çıkıyorsunuz ama hatırlatayım: Sizler AVM açılışlarında, köprü açılışlarında zirvelere vardıkça Türk milletinden fersah fersah uzaklaştınız. Bu necip milleti beton rantına maalesef kurban ettiniz.

Sevgili arkadaşlarım, küresel ekonominin de müsaadesiyle sıcak paranın ülkemize oluk oluk aktığı dönemlerde AKP Hükûmetine vatandaşın refahını düşünen bir devletin neler yapması gerektiğini defalarca ifade ettik. "Üretim" dedik, "AVM" dediniz. "Vatandaşlarımız AVM'lerde ancak asgari ücretle çalışabiliyor, ev geçindirebiliyor." dedik; siz "Biz yaratılan ranta bakarız." dediniz. "Fabrika yapalım, gençlerimiz iş sahibi olsun." dedik; "Bizim teşkilatlara üye olanları taşeron işçi olarak alıyoruz, yeter." dediniz. "Bakın, kendi ilacımızı, aşımızı yapalım, başka ülkelere muhtaç kalmayalım." dedik; "Bizden ancak ara eleman olur, biz AR-GE yapamayız." dediniz. "Üretime dayanan bir ekonomi modeli kurarsak insanlar akın akın memur olmaya çalışmaz, herkes hakkıyla kazanabildiği bir işe girer." dedik; "Herkes bize muhtaç olsun, insanlar kapımıza kul olsun." dediniz. Oysa Türk'ten hiçbir fâniye kul olmaz. Türk milleti özgürlüğüne ve kişiliğine ölümü pahasına sahip çıkar, şahsi çıkarları için hiçbir ne idiği belirsize diz kırmaz. Geçmişte olduğu gibi, bugün de Türk milletini ekonomik krizlerle bükmeye, çeşitli çıkarlarla terbiye etmeye kalkanlar var. Bakın, Büyük Önder Atatürk ne diyor: "Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık hâline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar." Atatürk "Şuradan yol geçirin, doğan rantı şununla paylaşın." demedi. Atatürk "Yolları, köprüleri, hastaneleri yabancılara verin." de demedi. Aksine Atatürk bizzat millî ekonomiyi işaret etmiş ve Türk milletini muasır medeniyetler arasında görme arzusunu defalarca dile getirmiştir.

Kıymetli milletvekilleri, bugün "Ticaretinizi Türk lirasıyla yapın." diyenler, daha bir ay önce maç yayınları için dövizle ihale yaptılar ve maalesef o şaşalı açılışlarla yapmış olduğunuz köprüler, tüneller ve benzeri projelerde geçiş ücretlerini bile dövizle belirlediniz ve maalesef bu döviz artışı sonucunda... Örneğin Osman Gazi Köprüsü'ndeki geçiş ücretleri; şu anda oradan araçlar geçmemesine rağmen, bizlerden topladığınız vergilerden almış olduğunuz paralarla işte, o projenin sahiplerine para ödüyorsunuz.

Velhasıl Türk milletinin betona gömülen emeklerinin, alnından akan terlerinin sonuna geldik. 2002'den itibaren Türk milletinin üstüne kara bir bulut gibi çöken rant ekonomisi maalesef bitti. Bundan sonra -bizim önerimiz- üretmek ve üretene sahip çıkmak zorundayız.

Hepinizi, Genel Kurulu sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)