GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:26
Tarih:24.11.2016

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergenin müşterek bir önerge hâline getirilmesi ve bu tasarıdaki ek fıkranın değiştirilmesi olumlu olmuştur çünkü fıkranın kitapçıktaki yazan hâlinde Türkçe hatalarından 1 Kasımda yürürlüğe girmeye kadar, tarih hatalarına kadar teknik hatalar da vardı. Ama, bunun yanında, genel, her tarafa hâkim olan bir bakışın buradaki bir tezahürü de burada bulunmaktaydı. Bu nedir?

Goethe'nin çok güzel bir sözü var, diyor ki: "Göz görür ama göz, bildiğini görür."

Buraya gelen kanunlarda, akçalı işlere müteallik konularda bu zamana kadar -ya benim üzerinde söz aldıklarım mı öyle denk geldi- genellikle yapılan düzenlemeler, devletin normal alım usulünden istisna muafiyetler getirilmesi, ihale mevzuatının dışına çıkarılması suretiyle -burada yine FATİH Projesi'ne de benzer hususlar var- ya da belli bir konunun, kendi başına yürüyen bir konunun akçalı hâle getirilmesi hususu var. Bu maddenin önceki hâlinde bulunan biyometrik cihazlarla kontrol böyle bir şeydi. Pilot olarak uygulama yapılan 18 ilde, ilk anda, sistemin tam çalışmamasından kaynaklanan yüzde 30'lar gibi bir tasarruf görünse de zamanla sistemin çalışmasıyla bu tasarruf yüzde 3-5'e inmiş vaziyetteydi ama bu şey, aynı zamanda, hizmet verilen kitlenin özellikleri dikkate alındığında hizmeti yapılamaz hâle de getiriyordu. Benden önceki hatipler de ifade ettiler, 120 kiloluk, 32 yaşında, zihinsel özürlü bir insana bu cihaza elini kıpırdatmadan damar içini okutmanın anlamı da ne, bilmiyorum ama "Çoğu zaman on beş yirmi dakika alıyor." denildi. Bu da oradaki dersten, alacağı eğitimden eksiklik olarak o çocuğa yansıyor.

Ama şunu sormuyoruz: Yani biz bu çocuklarımızı bu eğitim kurumuna ki özel bir ihtisas, özel bir ihtimam, özel bir bilgi gereken eğitimi için emanet ediyoruz, ona inanıyoruz; sadece devamını, orada fiziken varlığı konusunda büyük meblağlara varan bir sistemin konulmasını şart getiriyoruz.

Benzer şey -arkadaşlarımız hatırlar- Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmıştı. Uygulanan iptallerden sonra cihazlar elde kaldı. 2.500 dolara alınan cihazlar 20 dolara bile satılamaz hâle geldi. Bu ısrardan vazgeçmekte büyük fayda var.

İkincisi, arkadaşlar, itimat önemli bir şey. Görev gereği heyetlerle birlikte yurt dışına çıkıyoruz. Acaba yurt dışında bizdeki kadar turnikenin ve dubanın olduğu bir ülke gördünüz mü? Bence yüz karasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile milletvekili olmuş insanın arabasını park etmesini, affedersiniz, hayvanlar bir yerden sokulurken konulan padoklar gibi dubalar dikilerek bizi belli şeylere zorluyorlar. Biz belli yaşa gelmiş insanlarız ama bunun arkasında intizam mı var, yoksa özellikle iktidar partisi belediyelerinin bütün sokaklarında -Bursa'da en ücra mahallelerin sokaklarında bile var- bu duba üreten yere bir şey mi var, bunu da doğrusu merak ediyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Dubai, Dubai...

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Bu şehirlerimiz Dubaik şehirler oldu, doğru diyorsunuz.

Bu bana bir sahneyi hatırlattı. "Uçurtmayı Vurmasınlar" diye bir film vardı biliyorsunuz. Onun bir sahnesinde yasak bir kitabı cezaevi müdürü yaktıracak. İlk önce gardiyan İbrahim'i çağırıyor, diyor ki: "Git bunu yak." Daha sonra, onun yakıp yakmadığından emin olmak için Mustafa'yı çağırıyor, "Git, yakıp yakmadığını kontrol et" diyor. Ondan da şüphe geçmeyince, başka, üçüncü -İsmail diyelim- İsmail'i çağırıyor, "Git, kontrol edip etmediğini kontrol et." diyor.

Arkadaşlar, insanlar itimadı boşa çıkarmazlar. Bu kanun yapımında hem akçalı hususları normal ihale mevzuatının dışına çıkarma aceleliği yaparken hizmet veren kurumlara da böyle şüpheyle bakmayıp daha ucuza kontrol yollarını bulmamız gerekir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)