| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 24.11.2016 |
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Siyasi iktidarın dış politikada son dönemde yapmış olduğu zikzaklar gerçekten bizi ciddi manada kaygılandırıyor. Dış politikada hiç alışık olmadığımız sert bir üslup kullanılıyor ve üst perdeden konuşuluyor. Esasen, karşılığı olmayan taleplerde bulunuluyor ve beklentiler yaratılıyor ve hayal kırıklıkları yaşanıyor.
Bizim, son dönemde, kendini ABD'den uzaklaştırıp Rusya'ya yakınlaştırması, AB müzakere sürecini sanki önemsizmiş gibi gösterip bu müzakere sürecini bitirmekle tehdit etmesi, NATO'dan ve Avrupa Konseyinden uzaklaşıp ŞİÖ'ye -Şanghay İşbirliği Örgütüne- yaklaşmak istemesi esasen şu anlama geliyor içerideki gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde: "Ben burada bir tek adam rejimi yaratmak istiyorum. Çok fazla işime karışmayın." Maalesef, bu iç hesap, dışarıdaki, dış politikadaki bizim stratejik çıkarlarımızı ve yaklaşımımızı da kökten etkiliyor.
Bugün kritik bir karar alındı Avrupa Parlamentosunda. Esasen kararın hukuki bir bağlayıcılığı yok, karar tavsiye kararı. Ancak, bu siyasi kararın, Aralık ayında yapılacak Avrupa Konseyi Zirvesi'nde hukuki bir bağlayıcılığa dönüşmesi hedefleniyor ve Türkiye'nin üzerine ilave baskılar geliyor ve ilk defa Türkiye üzerinde uygulanacak yaptırımlardan bahsediliyor, ekonomik ve siyasi yaptırımlardan bahsediliyor. Biz, Türkiye hakkında alınan bu kararı yanlış buluyoruz. Türkiye-AB ilişkilerinin devam etmesini, inişli çıkışlı olan bu ilişkilerin sürdürülmesini destekliyoruz. Biz, Avrupa Birliğinin Türkiye konusuna başından beri samimi yaklaşmadığını biliyoruz. Avrupa'daki marjinal bazı grupların, İslamofobik, marjinal ve aşırı uçların Türkiye'yi Avrupa Birliğine istemediğini ve samimi olmadığını biliyoruz ama siz de samimi değilsiniz, siz de Avrupa Birliğini kullandınız, Türkiye'de yargıyı, bürokrasiyi ve siyaseti dizayn ettiniz. Şimdi işinize gelmiyor, bundan uzaklaşmak istiyorsunuz.
Biz, Avrupa Birliğine şu çağrıda bulunuyoruz: Türkiye, sizin AKP üzerinden okuduğunuzdan daha büyüktür ve daha çoğulcudur ve çeşitlidir. Lütfen, okumanızı AKP üzerinden yapmayın, yanlış yaparsınız çünkü bu ilişkilerin devamı sizin de işinize yarıyor ve bu ilişkiler uzun erimli olacaktır.
Bir başka konu, Avrupa Birliğinin yaptırım konusuna değinmesi, Türkiye'ye yaptırım uygulayacağını belirtmesi de yanlıştır. Yaptırım uyguladığı ülkelere bakın: Bir zamanlar İran'a yaptırımlar uygulandı, bir zamanlar Belarus'a yaptırımlar uygulandı, Saddam'a uygulandı, Kaddafi'ye uygulandı ve yaptırımlar her zaman maalesef mevcut rejimleri daha fazla güçlendirdi, içerideki demokratik hareketleri ezdi, tüketti. Bu yanlış yola girmeyin.
Bir başka konu: Bugün maalesef El Bab'da şehitlerimiz var, Allah'tan rahmet diliyoruz. Bu kürsüden defalarca uyardık, siz stratejik olarak hesaplayamadığınız bir coğrafyaya balıklama gidiyorsunuz dedik. Daha fazla sarkarsanız orada Esat'la karşılaşacaksınız, daha fazla sarkarsanız Esat'ın arkasındaki Rusya'yla karşılaşacaksınız. Başka bir alana giderseniz PYD'yle karşılaşacaksınız, daha giderseniz onun arkasındaki Amerika Birleşik Devletleriyle karşılaşacaksınız dedik. Ama plansız programsız, sanki düğün bayram, Suriye arazisine ve çölüne hücum edildi ve maalesef şehitlerimiz var.
Şunu söyleyeyim: iki üç gün önce Amerika Birleşik Devletlerinden bir yetkili açıklama yaptı. O açıklamanın satır aralarında şu deniyordu: "Bize danışmadınız, bizimle koordine etmediniz." Bu, sanki burada başka bir el varmış gibi, bir şeyler bekleyin demek istiyor ama siz onu da okuyamadınız. Bu konuda lütfen temkinli olalım, olayı iyice araştıralım ve Hükûmet gelsin, burada bilgi versin. Bunu gerçekten Esat rejimi mi yapmıştır, başkaları mı yapmıştır? Kim yapmıştır, bunu açıklasınlar.
Kıbrıs konusunda, biliyorsunuz, Cenevre-2 görüşmeleri de çöktü. Görüşmelerden önce söyledik; siz bir taraftan Amerika'ya posta koyuyorsunuz güya, Avrupa Birliğine posta koyuyorsunuz ama diğer taraftan da Kıbrıs'ı çözüme zorlamak için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Bir taraftan Lozan'ı beğenmiyorsunuz size az toprak bıraktı diye, ya, diğer taraftan KKTC'nin topraklarının yüzde 37'den yüzde 29,2'ye düşmesine razı oluyorsunuz. Bir taraftan Lozan'ı beğenmiyorsunuz, diğer taraftan Ege'de ada, adacık ve kayalıkların Yunanistan'ın işgalinden kurtarılması için adım atmıyorsunuz. Bu çelişki değil mi sizce? Bu ciddi bir çelişkidir.
Biz Kıbrıs'ta kapsamlı çözümün olmasını destekledik ama kapsamlı çözüm şu anlama gelmemeli: Siz bütün ara bölgeyi veriyorsunuz, Güzelyurt'u veriyorsunuz, Dipkarpaz'ı veriyorsunuz, Maraş'ı veriyorsunuz, KKTC'nin gerdanlıklarını, kollarını koparıyorsunuz, çözüm diye masaya oturuyorsunuz. Böyle bir çözüm olmaz. 100 bin Rum'u getirip yerleştirdiğiniz zaman kuzeyde o kurucu Türk devleti olmaz. Rum'lar ile kurucu Türk devleti olur kuzeyde, güneyde de saf bir Rum devleti olur. Sizin tezleriniz çökmüştür, iflas ettiniz, lütfen bunu artık anlayın. Bu politik yaklaşım bizi bir yere götürmüyor. Buradan uyarıyoruz, KKTC'ye dikkat edin diyoruz.
Bakınız, Dışişleri Bakanlığı açıklama yapıyor. Ne diyor açıklamada? "Bir şans kaçırıldı. Garantörlerin de katılımıyla gerçekleştirilecek 5'li konferansın tarihinin gecikmeksizin belirlenmesinde ve bu arada görüşmelerin devamında fayda görüyoruz. Acilen, hemen belirlensin. Türkiye'nin Kıbrıs meselesinde yaşanabilir bir çözüm bulunması yönündeki kararlılığı sürmelidir ama sürecin kritik aşamasında çok değerli bir fırsatın kaçırılmış olduğunu düşünüyoruz." diyor. Ya, bir kelime, şu Rumları kınayan bir cümle yok mu? Niye koymuyorsunuz? Adamlar masadan kaçıyor, niye koymuyorsunuz? Bu, dış politikanın iflasıdır. Bir kelime koyamıyorsunuz. Neymiş, tekrar başlayacaksınız. Aceleniz ne? Amerika'dan korkmuyorsunuz madem, Avrupa Birliğinden korkmuyorsunuz, peki, niye acele ediyorsunuz, bu çözüm aceleciliği nedir? Kıbrıs'ı lütfen dikkatle takip edin, bu millî bir konudur. AKP'nin konusu değildir, millî bir konudur. Madem millî bir konu şurada tartışılsın. Güney Kıbrıs bir şey olduğu zaman koştura koştura muhalefet partilerine gidiyor ve onları kullanıyor, pazarlık marjını artırıyor, siz ise konuyu bizden saklıyorsunuz sanki büyük bir başarıymış gibi. Gelin, konuşun, emin olun, biz size destek oluruz, köstek olmayız bu konuda, millî bir konuda.
Bir başka konu, Şangay İşbirliği Örgütü. Bunu ya bilmiyorsunuz ya öylesine konuşuyorsunuz. Elmayla armutları birbirine karıştırıyorsunuz. Söyleyeyim Şangay İşbirliği Örgütünü: Zamanında Çin'in Uygur hassasiyeti vardı, Uygurları baskı altına almak istiyordu; Rusya'nınsa Çeçen hassasiyeti vardı. Uygur ile Çeçen'i bir torbaya koydular ve bölgeyi kapadılar. Şimdi ona kılıf uyduruyorlar, ekonomik, ticari, başka alanlar uydurmaya çalışıyorlar. Bu, NATO benzeri bir oluşum değildir, NATO'yla bir alakası yoktur. Ortak komuta kontrol mekanizması yoktur. Ayrıca, bu Avrupa Birliği gibi de değildir. Bu örgüt, bu Rus coğrafyasında, mezarlıklara dönüşen, örgüt mezarlığına dönüşen zincirin bir başka halkasıdır. Yarın kopmayacağının da bir garantisi yoktur. Sizi bir tuzağa çekiyorlar, NATO'dan koparıp oraya itmek istiyorlar. Düşerseniz geri dönüşünüz yok. Sevindirirsiniz, sevindirirsiniz ve yalnız kalırsınız orada. Biz, "Şangay İşbirliği Örgütü'yle iş birliği yapmayın." demiyoruz. Zaten diyalog ortağıyız. Diyalog ortağı ne demek biliyor musunuz? Bir kere üyeler var, arkasından gözlemciler var, onun arkasından diyalog ortakları var. Biz mesela, Sri Lanka'yla, Kamboçya'yla, Azerbaycan'la bunlarla diyalog ortağıyız. Bu statüyü artırabilirsiniz, bunu artırmanız bize sadece kazanç getirir. Ama bir şeyi diğerinin alternatifi gibi sunmanız sizi komik duruma düşürüyor uluslararası toplumda. Lütfen bundan vazgeçin, anlaşılmıyorsunuz dışarıda.
Bir başka konu, hemen söyleyeyim, iktidarın, özellikle bu sonbahardaki Avrupa Birliği Konseyi'nin toplantısına lütfen dikkat etmesi gerekir. Bu, içerideki iktidar arayışı ve başkanlık arayışı, bizim "Tek adam rejimi" dediğimiz bu arayış, bizim dışarıyla bütün bağlarımızın kopmasıyla sonuçlanmamalı. Siz Türkiye'ye zarar veriyorsunuz ve bu zararı bir an önce bitirin ve lütfen bu dış politika iflasından vazgeçin artık.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)