| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 23.11.2016 |
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin ekonomide yaşanan olumsuzların etkilerinin araştırılması amacıyla verdiği önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri takip eden değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uzunca bir süredir değişen küresel ekonomik iklim, ekonomimizde belirginleşen kırılganlıklar ve biriken riskler konusunda Hükûmeti uyarıyorum. Damdan düşmenin ne olduğunu bilen, kriz yönetmiş bir arkadaşınız olarak, milletimizin, vatandaşlarımızın aşı, işi azalmasın, huzuru bozulmasın diye bu uyarıları yapıyorum çünkü biliyorum ki her ekonomik krizin, sıkıntının yükü, döner dolaşır toplumun en yoksul, en kırılgan, en borçlu kesimlerinin üzerinde kalır. Ancak, vatandaşların derdine derman olması gereken Hükûmetin meselelere ciddiyetle eğilmediğini, gereken tedbirleri almakta geciktiğini görüyorum. Hükûmetin ve bakanların tek gündemi var, o da sarayın saltanat kayığında yer kapmak. Biz de vatandaşın çözülmeyen sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerinden dile getirmek zorunda kalıyoruz ama bize "Kriz tellallığı yapıyorsunuz." diyenler var, kriz tellallığı yapmıyoruz, sizi göreve davet ediyoruz. Biraz önce konuşan hatip "Çok komisyon var." dedi. Aslında, çok daha fazla komisyon kurulması lazım çünkü Hükûmet iş yapmıyor, iş bize kalıyor.
Değerli milletvekilleri, şu anda 2017 mali yılı bütçe görüşmeleri Plan ve Bütçe Komisyonunda devam ediyor. Bu görüşmelere dayanak teşkil eden orta vadeli programın daha mürekkebi kurumadan bütün denge ve tahminleri geçersiz hâle geldi. 2016'ya yüzde 4,5 büyüme hedefiyle başladık, ekimde Hükûmet büyüme tahminini yüzde 3,2'ye çekti. Bu, sadece 2016 yılı için yani içinde bulunduğumuz yıl için. Şimdi anlaşılıyor ki bu iddiasız ve yetersiz büyüme bile artık yakalanamayacak. Bu yılın üçüncü ayında sanayi üretimi geçen yıla göre yüzde 3,2 daraldı. Tüketici güveni ve beklentilere ilişkin son göstergeler işlerin son çeyrekte de iyi gitmediğini gösteriyor, 2016 için piyasanın son büyüme tahmini yüzde 2,9; oysa daha bir ay önce piyasanın büyüme beklentisi yüzde 3,2'ydi.
Değerli milletvekilleri, sadece üretim ve büyümedeki yavaşlama değil, işsizlik rakamları da ekonomide alarm zillerinin çaldığını artık açık seçik gösteriyor. En son açıklanan ağustos ayı işsizlik rakamı yüzde 11,3; bu, küresel krizin yaşandığı 2009'dan beri en yüksek ağustos ayı işsizlik oranı. Tarım dışı işsizlik ise aynı dönemde yüzde 13,7; bu da son yetmiş altı ayın zirvesi. Resmî işsiz sayısı son bir yılda 435 bin kişi artarak 3,5 milyona dayanmış, iş aramadığı hâlde "Bana iş verirseniz çalışırım." diyenlerle birlikte işsiz sayısı 6 milyonu buluyor. Genç işsizliği yüzde 19,19'a çıkmış, iş arayan her 5 gencimizden 1'i iş bulamıyor.
Yine, doların Türk lirası karşısındaki değeri her gün yeni rekorlar kırıyor. Daha mürekkebi kurumayan orta vadeli programın 2017 yılı için öngördüğü ortalama dolar kuru 3 lira 18 kuruştu. Şimdi, biraz önce, buraya gelmeden önce televizyona baktım, değerli milletvekilleri, kur şu anda 3 lira 39 kuruş seviyesinde geziniyor. Başbakan, doların değerindeki bu önlenemez hızlı artışın büyüttüğü yangını "Elle gelen düğün bayram, dolardan bize ne? Dolsa ne olur, dolmasa ne olur?" gibi sözlerle görmezden gelmeye çalışıyor. Türkiye'nin notunun düştüğü 23 Eylülden bu yana Türk lirası, dolar karşısında yüzde 14 değer kaybıyla benzer ekonomiler içinde en fazla değer yitiren para birimi oldu.
Yine, şu söyleniyor: Amerika Birleşik Devletleri'ndeki seçimler Türk lirasının değer kaybına neden oldu." Amerika Birleşik Devletleri'nde seçimler 8 Kasımda yapıldı, o günden bu yana, yeni seçilen Amerika Birleşik Devletleri Başkanının "Aramızdaki sınıra duvar çekeceğim." dediği Meksika'nın pezosunun ardından en çok değer yitiren ikinci para birimi Türk lirası.
Sayın Başbakan, gerçeklerden kaçamazsınız. Borca batırdığınız şirketler ve aileler bu gidişten son derece rahatsız. 2002'de 6,5 milyar dolar olan reel sektörün net döviz borcu bugün 210,5 milyar dolara geldiyse, ithalatınızın millî gelire oranı yüzde 22'den yüzde 27'lere çıktıysa nasıl "Dolardan bana ne?" dersiniz. Başbakanın "Dolardan bana ne? Dolsa ne olur, dolmasa ne olur?" dediği ekim ayı ortasından bugüne kadar reel sektörün bilançosuna yazdığı kur farkı zararı 62 milyar Türk lirasına ulaştı. İthal girdilerle ilgili zam furyası da başladı. Yılın başında 446 dolar olan asgari ücret, bugün 383 dolara düştü. Protesto edilen senetlerin tutarı bu yılın ilk on ayında, geçen yıla göre yüzde 21 oranında arttı, 9,6 milyar Türk lirasına çıktı.
Değerli milletvekilleri, milletin aşı azalıyor, iş bulmak her gün biraz daha zorlaşıyor, ailelerin de borcu almış başını gidiyor. Devletin borcunu aldınız, milletin sırtına bıraktınız. Şimdi, biraz önce, ailelerin borçlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranından bahsedildi, ben de size şunu söyleyeyim: Dün Küresel Servet Raporu açıklandı. Rapora göre 2002'de bu memlekette her bir yetişkin yurttaşın borcu 470 dolarmış, 2016 itibarıyla aynı borç yüzde 1.195 artarak 6.089 dolara çıkmış. Biz borçlardaki hızlı artışı gündeme getirdikçe AKP "Bu borçlar yatırıma gidiyor, millî geliri artırıyor, sorun değil." dedi ama şimdi görüyoruz ki borç artarken ne yatırım ne gelir ne de servet artmış. 2011'de özel kesim yatırımlarının millî gelir içindeki payı yüzde 18'ken 2016'da yüzde 15'e düşmüş, özel kesimin yatırım iştahı kesilmiş. Son orta vadeli programda "Millî gelir 2016'da 726 milyar dolar olacak." deniyor. Oysa millî gelir 2008'de, yani bundan tam sekiz yıl önce 742 milyar dolardı, şimdi bundan sekiz yıl öncesinin seviyesinin de altında bir millî gelir gerçekleşecek diyoruz. Diğer yandan, Credit Suisse tarafından yayınlanan son Küresel Servet Raporu'na göre millî servet 2016'da 1 trilyon 63 milyar dolar olarak hesaplanmış, oysa 2007'de bu rakam 1 trilyon 676 milyar dolardı. Dokuz yılda millî servetimiz 600 milyar dolar erimiş. Cari açık yeniden büyüyor ve büyümedeki gerilemeye rağmen de artmaya devam ediyor. Ekonomi zaten uzunca bir süredir patinaj yapıyordu, şimdi açıkçası geri kayıyor.
Değerli milletvekilleri, durum çok ciddi. Doğruları yaparsanız milletin cebindeki yangını en az hasarla söndürürsünüz ama bakınız, geçtiğimiz cuma bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yapıldı, "Top Merkez Bankasında." dendi, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısının hemen öncesinde "Yeniden bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yapalım." dediniz, millet "Ne oluyoruz? Yine Merkez Bankasına müdahale edecekler." dedi, toplantıyı dün sabah iptal ettiniz. Bu yaptığınız doğruydu, yanlıştan dönmüştünüz ancak bu sabah bir de baktık, iptal edilen koordinasyon toplantısı bu akşam saraya alınmış. Bu yapılacak iş değil. Merkez Bankasına müdahale görüntüsü veren her eylem bankanın itibarını sıfırlar, bu da millete daha yüksek faiz faturası olarak geri döner. 2006'da bunu millete yaşattınız, on yıl sonra aynı şeyi bir daha yaşatmayın. Kabul edelim, artık mevcut iktidar yoruldu, güvenilirliği kalmadı, sorunlar hızla ağırlaşıyor, millet işini yitirme, borcunu ödeyememe, arabasının ruhsatını, evinin tapusunu bankalara kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu gidişe dur demek, ekonomimizi gittiği bu tehlikeli yoldan çevirmek için öncelikle siyasetin ekonominin günlük işleyişine müdahalesini ve siyasi belirsizliğin gölgesini ülkenin üstünden kaldırmalıyız. Eski paradigmalardan kurtulup milletin önüne yepyeni bir büyüme ve bölüşüm stratejisini koymalıyız. Bu çerçevede belirsizliği artıran olağanüstü hâli, başkanlık sistemi ve referandum tartışmalarını, bir de son dönemde ortaya çıkan Şanghay İşbirliğine katılma gibi hayali söylemleri ülkenin gündeminden derhâl çıkarmalıyız. Millî bir mutabakat içinde millete ve ekonomiye ufuk verecek yeni bir ekonomi programını hazırlamalıyız. Ekonominin sorunları daha da ağırlaşmadan ülkenin ve milletin ihtiyaçlarını her türlü siyasi çıkar ve beklentinin önüne koyarak, ülkemizdeki ortak aklı kullanarak, mekanizmaları bir an önce oluşturarak ülkeyi olağanüstülükten çıkarıp olağanlaştırmamız, hukuk devletine geri dönmemiz gerekiyor. Bu siyasi ciddiyet ve anlayış gösterilmek zorundadır, aksi hâlde, korkarım ödenecek fatura daha da büyüyecek, milletimizin aşı, işi daha da küçülecektir.
Bu vesileyle öneriyi desteklediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)