GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:24
Tarih:22.11.2016

GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının genel mantığına ve ruhuna baktığımızda, AKP iktidarları döneminde her değişen Millî Eğitim Bakanıyla yeni bir sistem denemesine gidildiğini biliyoruz. Aslında bu yasa teklifiyle de yapılmak istenen, yeni bakanla birlikte, teşkilat yapısı başta olmak üzere önemli değişikliklerin olması. Bu tasarıyla birlikte bir kez daha Bakanlığın millî unsurunun ortadan kaldırıldığını, çıkarılacağını, belli bir zümre ya da zihniyet çerçevesinde yapılandırılmak istendiğini görüyoruz. Başlangıçta bu tasarıdaki alt başlıklar için bir alt komisyon kurulma gereksinimi doğdu. Alt komisyonu kurduk, alt komisyona davet edilen çeşitli kişiler, konunun uzmanı kişiler, maarif müfettişlerine yönelik yasa değişikliği, çıraklık eğitimi, YÖK Disiplin Yönetmeliği, mesleki teknik okullara ait düzenlemelere ilişkin eleştiri ve çekincelerini ifade ettiler. Ancak çokça tartışma gerektiren maddelerin hiçbiri alt komisyonda görüşülmedi ve doğrudan bir alt komisyon kurma gereksinimi olmasına karşın, bu ciddi ve önemli tartışılması gereken maddeler alt komisyonda görüşülmeksizin ana komisyona havale edildi.

Şimdi, on dört yıllık AKP iktidarında değişen, değiştirilen bakanları, değişen müfredatı, Millî Eğitim teşkilat yapısındaki önemli değişiklikleri tekrar ve tekrar sizlere saymayacağım ancak 2011 yılında Millî Eğitim Bakanlığı teşkilat yapısı 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle baştan sona değiştirildi hatırlayacak olursanız; yeni bir örgütlenme, yeni bir teşkilatlanma yapısı oluşturuldu ve bu yeni yapılanmayla birlikte mevcut deneyimli kadrolar pasivize edildiler. Şimdi, aradan beş yıl geçmesine karşın, bu düzenleme yani 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmedi ve tartışılmadı.

Şimdi, sistemin değişiminden kaynaklanan sorunlara baktığımızda, bu sorunların eğitimde geriye dönüşümsüz yaralar açtığını görüyoruz. Bugüne kadar yapılan değişikliklerin hiçbiri reform niteliğinde değişiklikler değildir ve bugüne kadar yapılan değişikliklere baktığımızda, bunların toplamda bireysel çıkarların ön planda olduğu, eğitim politikamızın bile toplumu ayrıştırıcı, hoşgörüden uzak, dogmatik, ideolojiye özel negatif düzenlemeler olduğunu görüyoruz.

Şimdi, bu yasa tasarısına baktığımızda, bu yasa tasarısıyla 2.500 maarif müfettişinin, bir kariyer mesleği olan maarif müfettişliğinin özüyle oynanmak istendiğini görüyoruz. Adını "Bakanlık maarif müfettişi", adını "Bakanlık maarif müfettiş yardımcısı" koyarak bu 2.500 kişilik grubun içlerinden 750 kişiyi ayrıştıracaksınız yani maarif müfettişlerinin özlük haklarıyla oynadığınız bir yasa tasarısından bahsediyorum. İl maarif müfettişlerinin denetim ve soruşturma yetkilerinin elinden alındığı bu yasa tasarısıyla bu yetkinin ellerinden alınması doğru değildir. Bir kere, "maarif müfettişliği" dediğimizde mutlaka denetim ve rehberliğin birlikte düşünülmesi, ikisinin bir bütün, ayrılamaz olduğunun düşünülmesi gerekirken, geride kalan kişilere denetim olmaksızın rehberlik görevi verilmektedir. Burada bireysel fayda, burada bireysel kayırmacılık ön planda olup, kamusal yararın hiç de olmadığı bir düzenlemeden bahsedilmekte.

Yine, aynı tasarıda bulunan sözleşmeli öğretmenliğe baktığımızda, mülakatla öğretmen alımının öğretmenler arasında çalışma barışını bozacağı muhakkaktır.

Yakın zamanda sözleşmeli öğretmen alımındaki rezaleti hep birlikte yaşadık. KPSS'de 90 ve üzerinde puan alan kişiler, bizden değilse sözlüyle elendiler.

Sözlü sınavda sorulan soruları bu kürsüden tekrar ve tekrar arkadaşlarımız söylediler: "Reis kim?", "Gezi'de neredeydin?", "Haziran sana neyi hatırlatıyor?" Bunlar sözlü sınavda soruldular ve bu şekilde KPSS'de yüksek başarı gösteren kişiler elendiler.

Şimdi, sorunun kökten çözümü için aslında ne yapmalıyız diye, bu yüce Meclis çatısı altında hep birlikte kafa yormamız lazım. Öğretmenlik meslek kanununun yüce Meclis çatısı altında hızla ve ivedilikle çıkarılması gerekiyor.

İyi bir eğitim, başarılı bir eğitim, yaşam kaygısı olmayan, geçim sıkıntısı olmayan mutlu öğretmenlerle sağlanabilir. Sizin öğretmeninizin yaşam kaygısı varsa, "Evime nasıl ekmek götüreceğim?", "Kiramı nasıl ödeyeceğim?" kaygısı varsa, mutsuz öğretmenden iyi öğretmen olmaz, mutsuz öğretmenin eğittiği öğrenciler de iyi eğitim alamazlar. Yaptığınız değişikliklerle öğretmenimizi mutlu edemiyorsanız bilin ki bundan sonra da eğitim karneniz zayıflarla dolu olmaya devam edecektir.

Aslında bu tasarının tamamı, üzerinde çokça tartışılması gereken maddeler içeriyor. Her bir maddesi üzerinde bu Meclis çatısı altında tekrar çokça tartışmamız gerekiyor ve yine bu Meclis çatısı altında "Adam sen de! Biz ne dersek o olur." düşüncesine kapılmaksızın, tek tek, ortak aklı birlikte bulacak şekilde tartışmamız gerekiyor. Özellikle maarif müfettişlerine yönelik düzenleme, sözleşmeli öğretmen alımı, çıraklık eğitimi, FATİH Projesi'ne ilişkin bölümler üzerinde diğer bölümlerden de daha fazla, daha çok düşünmemiz ve ortak aklı, düzgün aklı oluşturmamız gerekiyor.

Eğer bir ülkede aileler eğitim için özel okulları tercih etmeye başladılarsa, eğer bir ülkede üniversite eğitimi için çocuklar yurt dışı okullara kapak atmanın çarelerini arıyorlarsa ve üniversite sonrasında, tıpkı Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'dan Türkiye'ye olan beyin göçü gibi, tersine, bizde de beyin göçü başladıysa, bir kez değil, çok kez oturup düşünmemiz gerekiyor.

Bu tasarıyla, komisyonda tartıştığımız ancak AKP'li vekillerin oy çokluğuyla geçen kıyak akademisyen milletvekilliğinin önünün açılmaması gerektiğinin bir kez daha -bir kez daha- altını çizmek istiyorum. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak hiçbir zaman ama hiçbir zaman kıyak akademik milletvekilliğinin önünü açmayacağız. Eğer böyle bir maddeyi buradan geçirecek olursanız bu ayıp da size yetecek.

Sayın milletvekilleri, eğitim hem kendini üreten hem de kendini tüketen bir sistemdir. İnsana yapılan yatırım uzun erimlidir, insana yapılan yatırım zorlu bir süreçtir, topluma dönüşümü uzun yıllar alan, meşakkatli bir yatırımdır. Ürünü on beş-yirmi yıl sonra alınacak bir sistemin sürekli olarak değiştirilmemesi gerekmektedir. Eğitim alanındaki düzenlemeler toplumsal mutabakatla olmalıdır. Aksi hâlde, çoğunluğun istediğinin kanunlaşmasının adı reform değildir, çoğunluğun istediğinin kanunlaşmasının adı sistemin deformasyonudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)