| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 17.11.2016 |
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü hakkında şahsım adıma görüşlerimi beyan ediyorum.
Bu kanun, az önce değerli milletvekillerimizin söylediği gibi prensip itibarıyla bir torba kanun değildir zira bu mantıkla da değildir: Benzer ceza kanunlarında ve ceza usul kanunlarındaki aynı ve benzer mahiyetteki değişikliklerin bir bütün hâlinde getirilmesi ve bir bütünlük içinde sunulmasıdır. Dolayısıyla, bir torba kanun mantığıyla eleştiri yapılması, bu kanun açısından en azından hakkaniyetli bir yaklaşım değildir. Bu kanunun görüşmeleri sırasında, hem alt komisyonda hem de Adalet Komisyonunda muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızın eleştirilerinin çok çok önemli bir kısmı karşılandı. Gerçekten, hem Sayın Bakanımız hem de AK PARTİ Grubu olarak bizler muhalefetin makul olarak getirdiği düşünceleri ve önerileri orada kanuna dercettik.
Değerli arkadaşlar, şimdi, FETÖ terör örgütünün 15 Temmuzda ülkemize ve milletimize yaşatmış olduğu bu felaket kapsamında ciddi manada yargılamalar yapılacak. Türkiye'nin her yerinde çok sanıklı toplu davalar olacak. Bu davalarda, yargılamalar sırasında mevcut duruşma salonlarında bu davaları görmek mümkün değil zira bazen olacak ki sanık sayısı binlerle ifade edilecek. Böyle, sanıkların çok olduğu bir ortamda bunları mevcut duruşma salonunda yargılayamazsınız. O zaman, mahkemesi değişmeden, o ilin sınırları içinde Adalet Bakanlığı ile adliyenin, cumhuriyet başsavcılığının incelediği, belirlediği bir yerde mahkeme duruşmanın naklini oraya yapacak. Bu, geçmişte uygulanan, birçok davada yapılan bir işti, hâlen de süregeliyor ancak bunu yasal bir mevzuat hâlinde dercediyoruz.
Değerli arkadaşlarımızın "Efendim, mahkeme her yerde duruşma yapabilir, karakolda da yapabilir." eleştirisi... Arkadaşlar, hukuk kuralları orta zekâdaki makul insanlar için kurulur. Hiçbir hâkim böyle makulün dışında bir karar vermez. Prensip itibarıyla, duruşma salonunda yargılama yapmak en doğru ve en kolay yoldur, onun dışına gidip de bir başka yerde yargılama yapmaz ama sanıkların, avukatların, müdahillerin ve oraya gelen izleyicilerin duruşma salonunun aleniyetine ve adil yargılamaya etki etmeden uygun bir salonda yargılama yapması için gerekli tedbirleri alması son derece doğrudur. Eğer buna sanıkların veyahut da tarafların herhangi bir itirazı varsa diğer ağır ceza mahkemesine veya asliye ceza mahkemesine itiraz edebilecekler ve bu itirazları değerlendirilecektir.
Değerli milletvekillerimizin Türk Ceza Kanunu'nun 135, 139 ve 140'ıncı maddeleri için de bir kısım eleştirileri oldu. Burada, ağır ceza mahkemelerinin oy birliğiyle verdiği kararın niçin sulh ceza hâkimliklerine verildiğini söylediler. Geçmişte sulh ceza mahkemeleri bir mahkemeydi, hem hâkimlik hem mahkeme şeklindeydi. Bugün, artık, sulh ceza mahkemesi diye bir mahkeme yok, sulh ceza hâkimleri var. Dolayısıyla, bunlar davanın, ceza davasının henüz daha dava safahatına gelmeden, kovuşturma başlamadanki kısımlarında, soruşturma safahatındaki koruma tedbirleriyle ilgili görevli hâkimlerdir. Bu hâkimler o süreçlerdeki bütün kararları alıyor. Öyle olunca, münhasıran bu iş için yetkilendirilmiş, münhasıran bu işi yapan bir hâkim varken bir başka mahkemede bunun devam etmesi çok doğru olarak görülmemektedir.
Ayrıca, oy birliği şartı nedeniyle de birçok zaman haklı olarak 135, 139 ve 140'ıncı maddedeki tedbirlerin cumhuriyet savcılığınca vaktinde alınamadığıyla ilgili eleştiriler vardı. Bu sorun böylelikle çözülmüş ve sulh ceza hâkimliklerine devredilmiş olmaktadır.
135, 139 ve 140'ıncı maddedeki katalog suçlara üç suç da ilave edilmekte; organ ticareti, tefecilik gibi suçlar da ve nitelikli dolandırıcılık suçları buraya dercedilerek bu suçlar açısından 135, 139 ve 140'ıncı maddedeki tedbirlerin uygulanması sağlanacaktır.
Ayrıca, Türk Ceza Kanunu'nda önemli bir kısım maddelerde de değişiklik ve suçların taban sınırlarının artırılmasını esas aldık. Bilhassa son dönemlerde nitelikli dolandırıcılık suçlarında telefonla kişilerin kendilerini polis, hâkim, savcı, banka görevlisi gibi tanıtarak insanları kandırdıkları ve bunlardan çok ciddi şekilde mal varlıklarını dolandırdıkları hususlar meydana gelmektedir. İşte bununla daha etkin bir mücadele yapmak için bu suçun alt sınırı artırılmaktadır.
Yine, fuhuş ve kumarla ilgili de cezalardaki çok az olan ceza miktarı artırılmaktadır. Bilhassa büyük şehirlerde sokaklar, caddeler fuhuş ve fuhşa teşvikle ilgili kartvizitlerden geçilememekte, Emniyet teşkilatı bununla yeterli mücadelede bir müeyyide, yaptırım olmadığı için başarılı olamamaktaydı. İşte bu fiillere bir yıldan üç yıla kadar ceza getirilerek daha etkin bir mücadele yöntemi tercih edilmiştir ve yöntemi burada uygulanacaktır.
Anayasa Mahkemesinin -Türk Ceza Kanunu'nun 103'üncü maddesinin (1)'inci ve (2)'nci fıkrasını- cinsel istismarla ilgili iptal gerekçelerini esas alarak yeniden düzenlemektedir. Burada 15 yaştan küçük bütün çocuklar açısından, 18 yaşından küçük herkes çocuk kabul edilir ama 15 yaşından küçüklerle ilgili ceza miktarları daha fazladır. Anayasa Mahkemesi demiştir ki: "103'ün (1) ve (2)'nci fıkrasındaki 12 yaştan küçük çocuklar ile 12-15 arasında bir ayrıma gidilmemiş, bunu ayırın." Hükûmetimiz bu konuda her iki suçta da ikişer yıl taban cezaları artırarak Anayasa Mahkemesinin istemi ve iptal sebepleri gerekçeleri doğrultusunda yeniden düzenlemiştir. 103'üncü madde (1)'inci fıkradaki cezanın alt miktarı sekiz yıldan on yıla, (2)'nci fıkradaki on altı yıl on sekiz yıla çıkarılarak her ikisinde de ceza miktarları artırılmıştır.
Askerlerle ilgili, az önce, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Cemal Okan Bey'in söylediği "Ön ödemeye tabi kılınamaz." Askerî Ceza Kanunu'nda birçok suç ertelemeye de tabi kılınamaz. Her disiplin kendi içinde değerlendirilir. O sebeple burada uygulanamıyor, diğer tarafta uygulanıyor demek çok adaletli bir eleştiri değildir.
Burada, Ceza Kanunu'muzda getirdiğimiz iki önemli ön ödeme ve uzlaştırmayla ilgili kısımda da ciddi değişiklikler yapılıyor. 1 milyon 460 bin ceza davasından yalnızca 1.167'si, değerli arkadaşlar, ön ödemeye tabi olmuş. Bu da binde 1. Uzlaştırmada binde 3 civarında. Şimdi, ön ödemenin sınırını üç aydan bir yıla çıkarıyoruz, daha fazla suçun bu kapsama alınmasını sağlıyoruz. Uzlaştırmada da daha geniş, üç suçu daha uzlaştırma kapsamına alıyoruz. Tehdit suçu, basit hırsızlık suçu ve dolandırıcılık suçunun üç basit hâlini uzlaştırma kapsamına alıyoruz ki daha fazla bu konudaki uzlaştırmayla sonuçlansın ve alternatif çözümle sorun giderilsin, sulhla sonuçlansın. Bu da önemli.
Yine, tutuklama kapsamında sayılmayan, iki yıldan az olduğu için cezası müessir fiilin, münhasıran müessir fiil suçunun bu istisna kısmından çıkarılmasını temin ediyoruz. Böylece, işte, otobüsteki bir meczubun hareketi veya toplumda gerçekten büyük şekilde infial doğuran bazı müessir fiillerde hâkimlerin tutuklama konusunda daha geniş bir takdir yetkisine kavuşmasını temin ediyoruz. Böylece de hâkimler daha etkin bir mücadele yapmış olacaklar.
Yine, tutukluluğun devamı: Beş yıllık üst sınırda eğer yargılama bitmez de tahliye edilmek zorunda kalınır ise o zaman kişiyi adli kontrolle tahliye ediyor mahkeme, mecbur kalıyor Malatya davasında olduğu gibi, daha sonra tekrar tutuklayamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Şimdi, burada, ağır cezalık suçlar için bir yıl ilave, diğer suçlar için de üç ay ilave süre veriyoruz ki mahkeme bu süreçte yargılamayı bitirebilsin ve ağır cezalık birçok suçlu adli kontrolle ortadan kaybolmasın, yargılama ve hüküm sonuç doğursun.
Bu vesileyle, bu kanunun hukuk camiamıza çok önemli katkısı olacağını düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)