| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 17.11.2016 |
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Muhterem Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi bildirmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde son yıllarda, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri tarafından başvurulan torba yasa mantığı maalesef, bu yasaya da yansımış durumda. Esasen, tamamen hukukçulardan oluşan Adalet Komisyonundan bir torba yasanın çıkması, her biri ayrı ayrı, başlı başına kanun tasarılarıyla Adalet Komisyonunda uzun uzun görüşülmesi gereken yasaların 49 maddeye sıkıştırılıp bir toplantıda çıkartılmasının sakıncalarını takdirlerinize sunuyorum.
Şimdi, bu tasarıya konu yasalar neler? Yani, bir tasarıda, bir torba tasarıda neler var? Askerî Ceza Kanunu'nu değiştiriyoruz, İcra ve İflas Kanunu'nu değiştiriyoruz, İş Mahkemeleri Kanunu'nu değiştiriyoruz, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nu değiştiriyoruz, Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'u bununla değiştiriyoruz, Türk Ceza Kanunu'nu değiştiriyoruz, Ceza Muhakemesi Kanunu'nu değiştiriyoruz, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'u değiştiriyoruz, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'u değiştiriyoruz, Adli Sicil Kanunu'nu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nu değiştiriyoruz. Bunların hepsi başlı başına temel yasalar; uzun uzun tartışılması, uzmanlardan görüş alınması ve Adalet Komisyonundan çıkması gereken yasalar. Fakat biz ne yaptık? Anayasa Mahkemesinin Türk Ceza Kanunu'nun 103'üncü maddesini iptal eden kararından sonra uzunca bir süre beklemede kaldık ama süre dolarken -çünkü 11 Aralık tarihinde Sayın Cumhurbaşkanının imzası ve Resmî Gazete'de yayımlanması gerekiyor 103'üncü maddeyle ilgili düzenleme yoksa bir düzenleme olmayacak- aceleyle geçirdik; iki üç saatte alt komisyondan, işte, üç beş saatte de Adalet Komisyonundan bunu geçirdik. Biz de muhalefet olarak hızlandırmak için elimizden gelen katkıyı yaptık ama maalesef, alt komisyonda değiştirilen bir sürü hüküm üst komisyonda tekrar Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin taleplerine göre değiştirilmek zorunda kaldı.
Şimdi, bu kürsüye çıkan hemen hemen bütün milletvekillerimiz 15 Temmuz gecesi Meclis bombalanırken bütün muhalefet partileriyle beraber iktidar partisi milletvekillerinin burada bulunduğunu, demokrasiyi el ele kurtarmaya çalıştığımızı, millî iradeyi burada temsil ettiğimizi söylüyorlar fakat böyle, 49 maddelik, çok önemli kanunların değiştirileceği bir kanunu temel kanun olarak getiriyorlar. Temel kanunun ne özelliği var? Eğer bir kanun temel kanun olarak gelirse bir muhalefet partisi milletvekili ancak ve ancak o da değişiklik önergesi vermek suretiyle bir madde üzerinde en fazla beş dakika görüşebiliyor. Şimdi, işimize geldiği zaman "millî irade" diyoruz, "millî iradeye saygı" diyoruz, "Muhalefet partileri iktidar partisiyle beraber demokrasiye sahip çıktı." diyoruz ama işimize gelmediği zaman, Meclisteki çalışmaların daha hızlı olması, sayın milletvekillerinin burada daha fazla vakit kaybetmemesi amacıyla temel kanun olarak bunu getiriyoruz. Yani, herhâlde "millî irade" terimiyle sadece Adalet ve Kalkınma Partisine oy verenler kastediliyor ama bir o kadar da, bir yüzde 50 de Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermeyen halkımız var; onların iradesi hiçe sayılıyor.
Şimdi, maddeler üzerinde de birkaç şey söylemek istiyorum. Örneğin, tasarıyla getirilen 2'nci maddede, askerî şahıslar ile sivil şahıslar arasında ciddi bir eşitsizlik yaratılıyor. Sivil şahıslarda ön ödeme hükümlerine tabi olan bazı suçlar askerî şahıslarda ön ödeme hükümlerinin dışarısında tutuluyor. Bu, şahıslar arasında sadece görevlerinden dolayı bir eşitsizlik yaratıyor.
3'üncü maddede, İcra ve İflas Kanunu'nun 363'üncü maddesindeki bin liralık istinaf yoluna başvurma sınırı 5 bin lira olarak düzenlenmişti Hükûmetin teklifiyle. Biz, Adalet Komisyonunun alt komisyonunda bunu 3 bin liraya indirdik hak arama özgürlüğüne bir engel olmasın diye fakat daha sonra, üst komisyonda alt komisyonun 3 bin liraya indirdiği sınır 7 bin liraya çıkarıldı. Yani, yoksulluk sınırının altında yaşayan 17 milyon vatandaşımızın olduğu memlekette asgari ücretle geçinmeye çalışan arkadaşlarımızın dört aylık ücreti tutarında bir istinaf, temyiz başvuru sınırı gerçekten hak arama özgürlüğüne önemli bir sınırlama getiriyor.
Aynı şekilde, 4'üncü maddeyle bölge adliye mahkemelerine giden dosyaların temyiz sınırı 10 bin liradan 50 bin liraya yükseltildi. Şimdi, bu konuyla ilgili iyi bir haber vereyim: Biz görüşmeler başlamadan önce iktidar partisi yöneticileriyle, sayın MHP yöneticileriyle ve Adalet Bakanımızla bir toplantı yaptık. Herhâlde verecekleri, vereceğimiz önergelerle bu sınırları bir miktar aşağıya çekeceğiz. Eğer bu sözler tutulursa gerçekten, Adalet ve Kalkınma Partisine en azından böyle bir yaklaşım gösterdiği için teşekkür etmek gerekir.
Yine bir madde; biraz önce Sayın Bekir Bozdağ'la görüştüğümde bununla ilgili de bir değişiklik yapılacağı söylendi ama söylemeden geçmeyeyim: Trafiği tehlikeye düşüren alkol ya da uyuşturucu madde tesiriyle ya da bu tesirler olmadan, keyfi öyle istediği için trafiği tehlikeye düşürenleri ön ödeme kapsamına sokmuştuk. Yani bu, trafikte Doğan görünümlü Şahin dedikleri araçlarla "makas atma" diye tabir edilen, kişilerin bu suçlarını ön ödeme yani "Bastır parayı, hiç savcıya ifade verme, hiç mahkeme karşısında terlemeden istediğini yap, 2'nci defada da ağırlaştırarak yap." gibi bir düzenleme öngörmüştük. Ben buna çok şiddetle karşı çıkmıştım. Herhâlde, muhalefetimiz Sayın Bakan tarafından ciddiyetle karşılandı ki biraz önce bildirdi, bununla ilgili, ön ödeme kapsamından çıkartılacağıyla ilgili bir müjde verdi. Gerçekten bu kalsaydı, işte, gazetelerde okuduğumuz; sadece yaşıtlarına hava atmak için araba yarışı yapan, makas atan kişileri hâkim karşısında terlemeden parayı bastırıp, ödeyip tekrar trafiğe salmış olacaktık ki bu da yanlış bir şey olacaktı. Eğer bu düzenlemede de istediğimiz gibi, önergemizdeki gibi bir değişiklik kabul edilirse bununla ilgili de Adalet ve Kalkınma Partisine teşekkür etmek gerekir.
Bir diğer madde, bu konuda uzlaşamadık; 5271 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesinde davaların ve duruşmaların nakli düzenlenmekteydi. Bu nasıl oluyordu? Yani, bir mahkeme güvenlik, hukuki ya da sübutî sebeplerle ben bunu nakletmek istiyorum dediği zaman, bir üst mahkemeye başvuruyordu. Davanın ya da duruşmanın nakline yargı karar veriyordu. Ya da Adalet Bakanı güvenlik gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruyordu. Şimdi, yeni bir düzenleme geliyor. Bu düzenlemeyle, herhangi bir mahkeme hiç kimseye danışmadan, sormadan -subjektif kriterlerle de olabilir- bir duruşmayı il içinde başka bir yere taşıyabilecek. Ha, bunda da olumlu bir şey. Adalet Komisyonunda gerçekten çok fazla ittifak ettik, buna itiraz yolunu açtık. Yani, bu mahkeme tek başına karar verecek, uygun mu? Değil. Ama, buna karşı bir itiraz yolu açılmış durumda. Şimdi, avukatlık yapan milletvekilleri bilir. Niye karşı olduğumuzu söyleyeyim. Ben, Eskişehir Adliyesinde avukatlık yapıyordum. Gayet normal avukatlık yaparken Eskişehir'de askerî ceza mahkemesine gittiğimizde böyle, mum gibi duruyorduk hâkimin, savcının karşısında. Neden? Çünkü, bulunduğun, savunma görevini yaptığın ortam gerçekten insanı etkiliyor.
Şimdi, bu FETÖ yargılamalarında, toplu duruşmalarda cezaevlerinin içine kurulacak duruşma salonlarında bu yargılamaların yapılması öngörülüyor. Bu madde de onun için getirilmiş. Cezaevlerine girmenin, içerideki cezaevi kurallarından dolayı gerek ailelerin gerek sanıkların gerekse savunmanların psikolojisini iyi etkilemeyeceğini ve savunma görevlerini layıkıyla yerine getiremeyeceklerini düşünüyoruz. Ama, bu konuda da Adalet Bakanı belki bir düzenleme yapar, ona da teşekkür etmesini biliriz, eğer iyi bir düzenleme olursa. Daha söyleyeceğimiz çok önemli maddeler vardı ama sürem bitiyor.
Ben, Adalet Komisyonunun değerli üyelerine ve Adalet Bakanımıza tasarıda en azından muhalefetin sesiyle ilgili yaptıkları değişikliklerden dolayı teşekkür ediyorum. Milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)