GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:21
Tarih:16.11.2016

CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 435 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Grubumuz adına yüce Meclisi ve ekranları başında bizi izlemekte olan değerli yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyoruz.

Önce şunu söylemek isterim: Şu anda, biliyorsunuz, 2015 yılı kesin hesabını ve 2017 yılı bütçesini Plan Bütçe Komisyonunda görüşüyoruz. Ben de Plan Bütçe Komisyonu üyesiyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Senin burada ne işin var Musa Bey?

MUSA ÇAM (Devamla) - Sayın Bakan kendileri buradalar. Normalde 25 Ekimde Plan Bütçe Komisyonunda 2017 yılı bütçesini görüşmeye başladık ve Kasımın 2'sinden itibaren de Komisyonda bakanlıkların tamamının, her gün 2 bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. Bugün, bu sabah Orman ve Su İşleri Bakanlığının bütçesini görüştük, biraz önce bitti; şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesi yukarıda, 1'inci katta, Komisyon odasında başladı. Normal olarak bizim Plan ve Bütçe Komisyonu olarak orada olmamız ve Bakanlığın bütçelerini görüşmemiz gerekir iken ne yazık ki Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan çok değerli sözcümüz Sayın Zekeriya Temizel ve diğer arkadaşlarımız buradan 1'inci kata koşarak gidiyoruz, oradaki konuşmalarımızı yapıyoruz, tekrar aşağıya geliyoruz, buradaki konuşmalarımızı yapıyoruz. Bu, yasama açısından, kanun yapma tekniği açısından hiç doğru olmayan bir tutum ve davranış biçimidir. Bunu gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda defalarca dile getirmemize rağmen AKP Hükûmeti, bu iktidar imkânlarını ve olanaklarını kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisindeki gerçekten son derece kötü yasa yapma tekniği açısından alışkanlıklarını ve tavırlarını ne yazık ki değiştirmemektedir, bizi yukarıya aşağıya sürekli koşturmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bugün burada görüştüğümüz konu, bildiğiniz gibi, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, Maliye Bakanına, merkezî yönetim kapsamındaki idarelerin bütçelerindeki ödeneklerin 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 21'inci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın diğer kuruluşlara ve Maliye Bakanlığına yedek ödenek aktarma yetkisi veriyordu. Ayrıca, yatırım programında değişiklik yapılması hâlinde değişiklik konusunda projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarma yetkisi de yine Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 21'inci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın Maliye Bakanına tanınmıştır. Daha önceki grup sözcümüz ve Değerli Bakanımız Sayın Zekeriya Temizel'in söylediği gibi, biz bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürdük ve Anayasa Mahkemesi bizim ileri sürdüğümüz tezlerin önemli bölümünü kabul ederek iptal etti ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının kesin olmasına rağmen, yasama ve yürütme organlarının Anayasa Mahkemesinin kararlarına saygı göstermesi gerektiğinin altı çizilmiş olmasına rağmen Hükûmet bunu, ister istemez bu düzenlemeyle Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bu kararın tekrar arkasından dolanarak yeni baştan yasalaştırmak istemektedir. Anayasa Mahkemesi gecikmeli bir kararla da olsa bu ve buna benzer düzenlemeleri Cumhuriyet Halk Partisinin dava dilekçesindeki paralel gerekçelerle iptal etti. Yüksek mahkeme söz konusu hükümleri iptal ederken özet olarak şu gerekçeleri gösterdi: Olağan bir kanunla düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe kanunuyla düzenlenmesi, değiştirilmesi ve kaldırılması olanaksızdır. Bu durum, Anayasa'nın 161'inci maddesinde "Bütçe kanuna, bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz." denilmek suretiyle açıkça ifade edilmiştir. Bütçe hakkı demek, vergi ve benzeri gelirlerle kamu harcamalarının çeşit ve miktarını belirleme ve onaylama hakkı demek değildir. Bu hak, halk tarafından seçilen temsilcilerden oluşan yasama organına aittir. Bütçe, Hükûmetin Meclise karşı temel sorumluluk mekanizmasıdır. Meclis, bütçe ve Hükûmete gelir toplama ve gider yapma yetkisi vermekte, bu yetkinin uygun kullanılmasını da bütçe sürecinin bir parçası olan kesin hesap kanunuyla denetlemektedir. Bütçe hakkının doğal bir sonucu olarak, yasama organının halk adına kamu gelirini toplama ve harcama konusunda sahip olduğu yetkinin kısmen ilgili bakanlara ya da kurumlara verilerek hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanınması Meclisin sahip olduğu bütçe hakkının bütçe kanununa bütçe dışı hükümler konularak mevcut kanun hükümlerine açıkça veya dolaylı olarak değiştirilmesi ve zımnen kaldırılması, bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı ilkesinin açıkça ihlalidir.

Anayasa'nın 153'üncü maddesi, açıkça, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığını ifade etmektedir. AKP Hükûmetinin kendisini Anayasa'nın bu açık hükmüyle bağlı hissetmemesine şaşırmadık çünkü, sürekli, Anayasa Mahkemesi kararlarını AKP Hükûmeti çiğniyor. Anayasa'yı bu tür düzenlemelerle bilerek ve isteyerek yıllardır çiğniyor AKP, ayaklar altına alıyor. Önümüzdeki yıl da bu hukuk tanımaz tutumunu sürdürmeye niyetli olduğunu görüyoruz.

Anayasa ve yasalar diyor ki: Bir kuruluşa bütçe yasasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından verilen ödenek ancak bir başka yasayla yani ek bir bütçe yasası çıkarılarak bir başka kuruluşa aktarılır. Siz yıllardır ne yapıyorsunuz? Anayasa'nın bu açık hükmüne rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisini bir kuruluşa herhangi bir amaç için verdiği ödeneği başka bir kuruluşa ve başka bir amacın gerçekleştirilmesi için Maliye Bakanını yetkilendiriyorsunuz. Bu yolla, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, öğretmene, imama, polise ödenmek üzere aldığınız parayı yandaşınız müteahhitlere aktarmak için kullanıyorsunuz.

Dönemin Başbakanı FETÖ'cülere "Ne istediniz de vermedik?" diye bir soru sormuştu. Onlar istedikçe verilen her neyse onun kaynağının bu tür düzenlemeler olduğundan artık şüphe duymuyoruz. Darbeciler 15 Temmuzda başarılı olsalardı mali olarak ne yapacaklardı arkadaşlar? Emin olun, yapacakları ilk iş, bu ülkenin yoksul insanlarından toplanan vergileri 2016 Yılı Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesini kullanarak canlarının istediği kesimlere aktaracaklardı.

Anayasa Mahkemesi bütçe hakkını hatırlattı size. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin bu kararını bütçe yasa tasarısıyla bir yandan ayaklar altına almaya çalışırken, bir yandan da 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda değişiklik yaparak bu kararın etrafından dolaşmaya çalışıyorsunuz. Bütçe hakkı, bütçe ödeneklerinin kanunla verilmesini yani Meclis tarafından verilmesini ifade ediyor. 5018 Sayılı Yasa'nın 21'inci maddesinin mevcut hâli bütçe hakkının gereğidir. Şimdi, yasanın bu maddesini değiştirerek Maliye Bakanına, hiç kimseye hesap vermeden yaklaşık 50 milyar liralık bir bütçe yapma hakkı vermek istiyorsunuz. Ne yapmak istiyorsunuz değerli arkadaşlar? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Yapmaya çalıştığınız bu işlem hangi vicdana, hangi adalete sığar?

Kamu mali yönetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülmesi bir zorunluluktur, bir mecburiyettir. Bu ödeneklerin nasıl kullanıldığının hesabını bile tam olarak vermiyor Hükûmet. Hiçbir şeffaflık söz konusu değil bu düzenlemelerde. Sayıştayın Maliye Bakanlığıyla ilgili raporunda bu açık açık belirtiliyor. Sayıştaya göre, 2015 yılında, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği madde kullanılarak diğer kuruluşların bütçelerinden aktarılan paralarla 41,1 milyar lirayı bulan yedek ödeneğin 8 milyar liraya yakın kısmının türü, tutarı ve aktarma yapılan idareler açıklanmamıştır. Maliye bu parayı hangi harcamalar için, hangi idareye ve hangi tutarda aktardığının hesabını vermemektedir, verememektedir. Hükûmeti bu, yasa ve Anayasa tanımaz tutumundan vazgeçmeye çağırıyoruz. Bütçe harcamaları daha şeffaf ve daha hesap verilebilir olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin ekonomik dengeleri hızla bozulmakta ve Hükûmet ekonomiyi yeniden dengelemek yerine dengeyi iyice bozacak, ülkeyi bir terör ve darbe kriziyle birlikte ekonomik krize de sokacak sorumsuzca adımlar atmaktadır. Cumhurbaşkanının görevi olmayan alanlara yaptığı müdahalelerin iktisat biliminin temel kurallarına aykırı oluşu, aykırı çıkışları, Hükûmetin bu müdahale ve çıkışlara boyun eğmesi gibi birçok etken Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı giderek büyütmektedir. Türkiye ancak demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle, insan haklarına saygıyla, düşünce ve basın özgürlüğüyle, komşularıyla barış içerisinde yaşayarak çağdaş dünyanın bir parçası olabilir. Bunlardan uzaklaştığımız sürece çağdaş dünyadan da uzaklaşırız.

Sermayenin artık serbestçe dolaştığı, malların dolaşımının giderek serbestleştiği böyle bir dönemde global bir köye dönüşen bu dünyadan giderek uzaklaşmanın ağır ekonomik sonuçlarını birkaç yıldır çekiyoruz. Türkiye demokratikleşme, çağdaşlaşma, Avrupa değerlerine yaklaşma, Avrupa Birliğine tam üye olma, hukuku üstün kılma, insan haklarına saygı, yargının tam bağımsızlığı gibi hedeflerden uzaklaştıkça ekonomik sorunları da ağırlaşmaktadır. Türkiye ekonomisinin 2002-2006 yılları arasındaki yıllık ortalama yüzde 7,2 olan büyüme hızının 2007-2015 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 3,5'e kadar inmesinin altında bu yanlışlar yatmaktadır. 2016 yılında da büyüme oranımızın yüzde 3'e ulaşma olasılığı giderek azalmaktadır; nüfus artış hızını da düşersek reel büyüme hızı yüzde 2 bile değildir. Türkiye'de kişi başına düşen gelir yıllardır 10 bin doları bile geçememektedir. Bu büyüme hızıyla Türkiye, bırakın yıllar önce seçmeni uyutmak için icat ettiğiniz 2023 hedeflerine yaklaşmayı, dünya ekonomisindeki yerini bile koruyamayacaktır. "2023 yılında 2 trilyon dolar olacak." diye hedef koyduğunuz millî gelir 2019 yılında 900 milyar dolara bile çıkamayacak, IMF "2021 yılının sonunda -yani 2023 yılına bir yıl kala- millî geliriniz en fazla 965 milyar dolar olur." diyor. AKP'nin 2023 için "25 bin dolar olacak." diye seçim meydanlarında propagandasını yaptığı kişi başına düşen gelirde IMF "2021 yılında ancak 11.650 dolara çıkacak." tahmini yürütmektedir. Oysa bundan on yıl önce, Türkiye'nin 2023 yılında 2 trilyon dolar millî gelire ve 25 bin dolar da kişi başına düşen gelire ulaşması olanaklı gözüküyordu. AKP iktidarları Türkiye ekonomisinin geleceğini, cemaate her istediğini verme, yandaşın cebini doldurma hevesine kurban etmeseydi, bu hedeflere ulaşmak gayet mümkün olabilirdi. Türkiye'nin zaten kıt olan kaynakları, yetersiz olan tasarrufları, şaşaalı törenlerle açılan ancak geçmeyecek araçlar, hiç inmeyecek uçaklar, gelmeyecek yolcular, alınmayacak enerji için gelecekte hazinenin kaç milyar dolar ödemek zorunda kalacağı hesaplarıyla yapılan yatırımlar yerine daha üretken alanlara aktarılsaydı, Türk halkı kahvehanelerde kâğıt saymak yerine, iş kuyruklarında tespih çekmek yerine ay sonunda cebine giren paraları sayacaktı.

Bütçeler, hükûmetlerin ekonomik programlarının başarısını belirleyecek temel politik araçlardır. Eğer Türkiye ekonomisi, son on yılda yüzde 3 civarında bir yıllık ortalama büyüme hızına takılıp kalmışsa, bunda mali politikaların da bir payı olduğu yadsınamaz. Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtikten sonra, Maliye Bakanı tarafından Anayasa'ya aykırı olarak âdeta yeniden biçimlendirilen bir bütçe uygulamasının belirleyici olduğu mali politikalardan ekonomik büyümeye katkı beklemek abesle iştigaldir.

Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz bu tasarının birinci bölümü Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında kalan öğrenci kardeşlerimizin gıda yardımlarının yükseltilmesiyle ilgilidir. Kuşkusuz buna karşı çıkmak söz konusu değildir. Evet, Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında kalan öğrenci kardeşlerimizin, gerek barınma gerekse gıda yardımlarının yükseltilmesi, Cumhuriyet Halk Partisinin temel felsefelerden biridir ve bunu da destekliyoruz; ancak bunun yeterli olmadığını, yetersiz olduğunu, bunun daha da yükseltilmesi gerektiğini, özellikle öğrenci kardeşlerimizin cemaatin evlerine, birtakım tarikatların kucağına atılmadan Türkiye'deki yurt sorununun ve iaşe sorununun, gıda sorununun kökten çözülmesi gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor.

On dört yıllık iktidarsınız. Evet, önemli çapta yurtlar yapıldı, "yapılmadı" dersek doğru söylememiş oluruz, ama yeterli değil. Türkiye'nin kaynakları daha rantabl kullanılmış olsaydı, daha doğru kullanılmış olsaydı, bugün Türkiye'deki üniversite öğrencilerimizin Türkiye'de yurt sorunu kökten çözülmüş olacaktı. Maalesef buna yeteri kadar kaynak aktarmadınız, başka yerlere aktardınız.

Yine, serbest bölgelerle ilgili bir düzenleme var, iki madde. Sayın Bakanımız Zekeriya Temizel'in söylediği gibi, serbest bölgeler ayrı bir olaydır. Masaya yatırılması gerekiyor. 14 Ekimde İstanbul'da Türkiye'deki serbest bölgeler bir araya geldiler, bir toplantı gerçekleştirdiler; Türkiye'deki serbest bölgelerin sorunları, problemleri ve çözüm yollarıyla ilgili bir toplantıyı gerçekleştirdiler. Bu konuda hazırlamış oldukları bir rapor var. Bizim bu raporu alıp, onları dinleyip Türkiye'deki serbest bölgelerin sorunlarını ve çözümlerini, vergi dilimleri dâhil olmak üzere, yeni baştan gözden geçirmemiz gerekiyor.

Bu düzenlemeyle, serbest bölgelerde olan emlak vergilerinde bir iyileştirme yapıyoruz. Sorunu çözer mi? Çözmez arkadaşlar. Bizim, dolayısıyla, serbest bölgelerle ilgili, başka bir ortamda bununla ilgili bir yasal düzenlemeyi yapmamız gerekiyor ve bunu ivedi olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmemiz gerekiyor.

NECİP KALKAN (İzmir) - Yarın komisyon toplantısı var.

MUSA ÇAM (Devamla) - Yine, vergilerle ilgili 6,5'tan 7,5'a çıkarılan bir dilim var. Benden önceki konuşmacıların da söylediği gibi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ dâhil olmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiler, söylediler, dediler ki: "Bu vergilerin 6,5 mislinden 7,5 misline çıkartılması Türkiye sanayici ve iş adamları açısından son derece risktir ve gerçekten büyük bir problemdir." Karşı çıkmalara rağmen, maalesef Hükûmet bizim söylediklerimizi ve gelen diğer sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek örgütlerinin önerilerini ve görüşlerini dinlemedi; kendi dayatmaları, Maliye Bakanımızın dayatmalarıyla buraya geldi. Şimdi 6,5 mislinden 7,5 misline çıkacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürem doldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (Devamla) - Şimdi buradan koşarak komisyon üyeleri olarak Turizm ve Kültür Bakanlığının bütçesini görüşmeye gideceğiz ve orada düşüncelerimizi söyleyeceğiz.

Ben 435 sıra sayılı kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)