GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/760) ve İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:10.11.2016

CHP GRUBU ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 674 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi'nin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünyanın ender gördüğü liderlerden, ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü aramızdan ayrılışının 78'inci yılında özlemle, saygıyla, minnetle anıyorum. Onun fikirlerini, ideallerini, yaratmak istediği çağdaş toplum yapısını hedeflemek, fikirlerini, ideallerini bu ülkede yerleştirmek hâlâ bu ülke için son derece hayati öneme sahiptir. Her daim kendini yenileyen, araştıran, sorgulayan, üreten, devletini ve milletini seven bireylerin oluşturduğu bir ülke olamazsak, demokrasimizi geliştiremezsek başımız dertten bu coğrafyada özellikle hiçbir zaman kurtulmaz, tıpkı 15 Temmuzda olduğu gibi. Atatürk'ün çizgisinden ayrıldığımız zaman, Orta Çağ'dan kalma yapılara, cemaatlere, tarikatlara, çıkar şebekelerine devlette yer verdiğimiz zaman neler olacağını test ederek gördünüz. Kendini dinî grup olarak adlandıran bu grupların devlet içerisinde nasıl bir çıkar ve ihanet odakları hâline geldiğini yaşayarak gördünüz.

Değerli arkadaşlarım, Atatürk, sıkışıldığı zaman parti binalarına asılan bir meta değildir. Atatürk, geçmişle gelecek arasında yaşamsal bir köprü, geçmişin yaşanmışlıklarıyla geleceğe yürüyen bir sentez, özgürleşmiş düşüncenin kalıplara sığmayan hâlidir. Atatürk'ü sadece sıkışıldığı zaman sığınılacak bir liman olarak görmek yerine, onun düşüncelerini ve fikirlerini içselleştirerek bu doğrultuda hareket etmek bu ülke için daha hayırlı sonuçlar doğuracaktır.

Şimdi, siz bunu yapmadınız başımıza neler geldi. Kanmak ve kandırılmak üzerine kurulu siyaset tarzı bizi geriye götürmüştür. Bunları bu memlekete yaşatmaya hakkınız yoktu.

Şimdi, gelinen noktada, giderek çağdaş dünyadan kopan, demokrasiden hızla uzaklaşmış; baskı, korku ve zulmün kol gezdiği, hak ve özgürlüklerin yok edildiği bir ülkedeyiz. Durumumuz maalesef budur. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan olağanüstü hâl kararnameleri birçok noktada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin garanti altına aldığı birçok hakkı ortadan kaldırmakta, özgürlükleri daraltmaktadır. Esasen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15'inci maddesi, sözleşmeye taraf devletlerin istisnai koşullarda sözleşme kapsamındaki belirli hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüklerini geçici, kısıtlı ve denetimli bir şekilde askıya alma hakkı veriyor ancak bu hak sadece savaş zamanında ve ulusun varlığını tehdit eden başka tehlikeli hâllerde uygulanabiliyor. Bu hak, aynı zamanda, devletlerin uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemesini de gerektiriyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, varlıklarını devam ettirme anlayışı içerisinde devletlere hak ve özgürlükleri kısıtlama imkânı verirken sözleşmede belirtilen belli haklara aykırı tedbirler alamıyor. Nedir bunlar arkadaşlar? 2'nci maddedeki yaşam hakkı, 3'üncü maddedeki işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, 4'üncü maddedeki kölelik ve zorla çalıştırma yasağı ve 7'nci maddedeki kanunsuz ceza olamayacağı kuralıdır. Bu şartlar hiçbir şekilde, olağanüstü hâl döneminde bile ihlal edilemez.

Yine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek 6 no.lu Protokol'ün 1'inci maddesindeki barış zamanında ölüm cezasının kaldırılması, 13 no.lu Protokol'ün 1'inci maddesindeki ölüm cezasının kaldırılması ve 17 no.lu Protokol'ün 4'üncü maddesindeki aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkına aykırı tedbirler alınması da mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin dışında, aynı şekilde, yine Anayasa'nın 15'inci maddesinde olağanüstü hâllerde temel hak ve hürriyetlerin durdurulması düzenlenmektedir ancak yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde olduğu gibi, yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamaması; din, vicdan ve kanaatlerin açıklanmaya zorlanamaması ve bunlardan dolayı suçlanamaması ve suç ve cezaların geriye yürümemesi ve suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kimsenin suçlu olarak ilan edilmemesi.

Değerli arkadaşlarım, olağanüstü hâl durumunun gerektirdiği ölçüde, biraz önce Ünal arkadaşımız söylediği ölçütlerle, hem zaman hem mekân hem de konu açısından nasıl uygulanacağını özellikle belirtti.

Burada darbenin âdeta bir fırsata çevrilerek toplumu sindirme noktasında kullanılması, korku imparatorluğu yaratılması noktasında bir çabayı özellikle görüyoruz. Burada olağanüstü hâlle ilgili hiçbir alakası olmadığı hâlde, görüşmekte olduğumuz kararnamede çeşitli maddeler var. Mesela, Maarif Vakfı heyetine ödenecek huzur hakkının olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Adli Bilişim İhtisas Dairesi kurulmasının olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Bölge adliye mahkemelerinde başkan ve başkanlar kurulunun tevzi, temyiz ve istinaf konularındaki yetkilerinin yer değiştirilmesinin olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Ceza infaz kurumları için imar kanun ve yönetmeliklerinin uygulanmaması noktasındaki istisnaların getirilmesinin olağanüstü hâl uygulamasıyla ne ilgisi var? İnsansız hava araçlarının ne ilgisi var? İçişleri Bakanlığında müsteşar sayısının 4'ten 5'e çıkarılmasının olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Harita Genel Komutanlığında Coğrafi Veri Merkezi kurulmasının olağanüstü hâlle ne ilgisi var?

Bunun yanında arkadaşlar, olağanüstü hâlle ilgili olmayan hususların yanında, ayrıca, OHAL kanun hükmünde kararnamelerinde Anayasa'ya ve kanunlara aykırı düzenlemeler de yer alıyor. Biraz önce Ünal arkadaşımız söyledi, Anayasa Mahkemesinin 2015 tarihinde yaptığı iptale rağmen, aynı kelimelerle, dershaneler kısmı, 5580 sayılı Yasa'nın 12'nci maddesi iptal edilmiş olmasına rağmen, "dershaneler" ibaresinin ortadan kaldırılmasına rağmen aynı kelimelerle tekrar önümüze kanun hükmünde kararnameyle getirilmesi.

Yine, mahkeme kararı olmaksızın şüphelilerin taşınmazlarına el konulup kayyum atanması. Ceza infaz kurumları için -biraz önce söylediğim gibi- imar düzenlemesi ve tahsis ayrıcalığı getirilmesi. Mahkeme kararı olmadan kayyum atanan şirketlerin TMSF'ye devrinden sonra, mahkemelerin sonucu beklenmeden satış ve tasfiye işlemlerinin yapılması. Sadece İçişleri Bakanlığının tespitiyle pasaportlara el konulması ve pasaport hakkının elden alınması. Özellikle, yerelde çok büyük sıkıntılara yol açacak, AKP'nin kazanmadığı belediyelerde bir baskı aracı ve bir alan açma alanı olarak kullanılan yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına verilen yetkiler, özel hukuk tüzel kişiliği ve kamu tüzel kişiliği verilmesi ve kamudan bütçe aktarılması ve belediyelerin yapmadığı hizmetleri yaparak bu bedelleri de o ilgili belediyeden alması gibi son derece mahzurlu bir hususu da yine kanun hükmünde kararnameyle önümüze getiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) - Daha söyleyecek çok daha farklı aykırılıklar var ama sürem bu kadar.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.