| Konu: | 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/748) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 08.11.2016 |
MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4'üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, ben, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Londra'ya giden Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetindeydim. Bu heyetle birlikte, Londra'da yaptığımız temaslarda -ki diğer ülkelere giden arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler de aynı doğrultuda- iki handikapla karşılaştık: Birincisi, yabancılar, Türkiye'de 15 Temmuzda bir darbe girişiminin olduğuna inanmakta zorlanıyorlardı. İkincisi, darbe girişimi sonrası işleyecek olan sürecin hukukiliğinden ciddi anlamda endişe duyuyorlardı.
Birinci handikapla ilgili, dilimizin döndüğünce, 15 Temmuzda Türkiye'de, gerçekten, demokrasiye karşı, Türk demokrasisine karşı, Anayasa'ya karşı bir darbe girişimi olduğunu anlatmaya çalıştık ve bunda da başarılı olduğumuza inanıyorum.
İkinci handikapla ilgili, yani darbe sonrası süreçle ilgili endişelere gelince, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim de endişelerimiz olduğunu çünkü iktidarın, Türkiye'deki iktidarın, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının bu anlamda ne yazık ki sabıkalı olduğunu ve bu süreci yakinen izleyeceğimizi, bu anlamda, partimizin genel merkezinde bir komisyon oluşturduğumuzu ifade ettik. Şimdi, aradan geçen bunca zaman içerisinde, geriye doğru dönüp baktığımızda, ne yazık ki bu endişelerin, dünyanın ve Cumhuriyet Halk Partisinin endişelerinin çok da haksız olmadığını görüyoruz. Çünkü 15 Temmuzdan bu yana, elbette, darbe girişiminde bulunanlar, onların mensubu oldukları terör örgütü en ağır şekilde cezalandırılmalıdır, bunda hiç kimsenin kuşkusu yok, bu konuda tamamen hemfikiriz. Ama bu sürecin hukuk çerçevesinde işlemesi gerekir. Peki, böyle oluyor mu? Hayır, ne yazık ki olmuyor değerli arkadaşlar, ne yazık ki olmuyor. Gerçekten çok büyük kitleler şu anda mağdur durumdadır. Sadece bir sendikaya üye olduğu için ya da sadece o cemaate ait olduğu düşünülen bir özel okula çocuğunu verdiği için ya da yine, o cemaate ait olduğu düşünülen bir bankaya para yatırdığı için, hatta bu bankadan havale yaptığı için, sadece havale yaptığı için mağdur olan, memuriyetten ihraç edilen, cezaevlerinde tutuklu olan vatandaşlarımız var. Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Eğer bu bir suçsa, üzülerek söylüyorum ki içimizde çok az masum vardır değerli milletvekilleri. Şu AKP sıralarında oturan milletvekillerinin içinde -eğer bu suçsa diyorum, suç olduğunu kabul etmiyorum ama- çok az masum olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bir de 9 Eylülde Türkiye genelinde 11 bin küsur öğretmen açığa alındı. Bu 11 bin küsur öğretmenin 928'i benim ilimde, Hatay'da görev yapıyordu. 9 Eylülden bu yana bu insanlar cehennem azabı çekiyor. Bu insanlar PKK'yla bağlantılı oldukları şüphesiyle açığa alındılar, bize söylenen bu, en üst düzey yetkililerden bize söylenen bu. Ve yine, bize söylenen: Bu insanların çok kısıtlı bir miktarının -aynen ifade budur- terör örgütüyle bağlantılı olduğuna dair somut deliller, veriler olduğu belirtildi. Peki, mademki kısıtlı bir miktarda öğretmen bu şekilde terör örgütüyle bağlantılı, iddia bu, siz iddia ediyorsunuz. Peki, 928 öğretmeni neden açığa aldınız? Üstelik bunlar çok kritik noktalarda görev yapan insanlar değil, bunlar asker değil, polis değil, istihbaratçı değil, sadece ve sadece öğretmen. Bu asla kabul edilebilecek, hukuka uygun bir uygulama değildir.
Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)