GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/748) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:17
Tarih:08.11.2016

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun hükmünde kararnameleri uzunca bir aradan sonra nihayet görüşebiliyoruz. Kamuoyunun ve Genel Kurulun da dikkatini çekeceği gibi, bu kanun hükmünde kararnameler hâlihazırda zaten yürürlükte. Bizce içinde çok sayıda Anayasa'ya aykırılık, temel hak ve özgürlüklere aykırılık teşkil eden hususlar var. Zaten hâlihazırda yürürlükte olan bu kanun hükmünde kararnamelerin, Genel Kuruldan bir an önce bizim karşı oyumuza rağmen, iktidar çoğunluğunun oylarıyla geçmesi ve yargı yolunun açılması bakımından da bu hafta boyunca görüşülmesinde fayda var.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; susarak hiçbir şey elde edemeyiz. Eski, rahmetli bir siyasetçinin hep söylediği gibi "Konuşan Türkiye varsa demokrasi vardır." Üzülerek, keşke bu duruma gelmeseydi bu Parlamento diye söze başlamak istiyorum. Parlamentodaki bir siyasi parti grubunu Parlamentoda an itibarıyla görmüyoruz. Kendi takdirleridir, tasarruflarıdır. Öncelikle, sivil siyaset zemininin her aşamada, her noktada mutlaka ama mutlaka zorlanması ve bunun hayata geçirilmesi, burada olmayan siyasi parti grubu dâhil herkesin, hepimizin görevidir. Bunda bir tereddüt yok ancak bununla beraber, şunu anlamak da mümkün değil: Geçmişe yönelik Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Türkiye'nin 6 ayrı yerinde 6 ayrı cumhuriyet başsavcısının -birbirleriyle haberleşmeleri hukuken olası değil- suçlar, dosyalar ayrı ayrıyken eş zamanlı, aynı saatte seçilmişlere yönelik bir operasyon başlatarak 10 milletvekilini tutuklamaları bu yargıçlara bir talimatın verildiğinin kamu vicdanında açık bir delilidir, biz de öyle düşünüyoruz. Şunu asla söylemeyiz... Değil milletvekili; Cumhurbaşkanı, Başbakan, siyasetin içindeki, dışındaki, bürokrat, asker, herkes yargı önünde hesap vermelidir. Hukukun üstünlüğünü savunan bir partiyiz. Milletvekili olmak kimseye suça karışma ayrıcalığını vermez. Bunda da hemfikiriz ama şu var sayın milletvekilleri: "Millî irade, millî irade..." diyoruz, bu arkadaşlar, bu milletvekilleri de eğer terör örgütüyle şu kadar ilişkileri varsa, hukuken ispatlanırsa en ağır cezaya da çarptırılsınlar, hiçbir tereddüt yok. Biz bu Kürt sorunu meselesinde de "Kürt sorunu ayrı bir iş; PKK, terör örgütü, alçak ve hain terör örgütü ayrı bir iş." diyerek bunun ikisini ayırabilmiş bir partiyiz. PKK'yla ilişkilerini kesin bir çizgiyle ayırmaları, ayırmamaları yargı önünde verecekleri hesapla ilgilidir ancak demokrasi adına, parlamenter sistem adına milletvekillerinin suçları sabitlenmeden -masumiyet karinesi de dikkate alınarak- şu anda cezaevinde olmaları demokrasimiz açısından doğru da değildir. Kimi iktidar partisine mensup saygıdeğer milletvekilimizin de bu yöndeki açıklamaları demokrasiye olan güvenimizi, umudumuzu bir parça daha artırmıştır. Bunun altını çizmek istiyorum. Milletvekilleri yargılanacak, devleti böldüğü iddia edilen de yargılanacak, devleti soyduğu iddia edilen de yargılanacak. (CHP sıralarından alkışlar) Devleti böldüğünü iddia ettiklerinizi derdest edip savcıların karşısına çıkarırken devleti soyduklarını iddia ettiklerimizi de korumayacaksınız ki millet huzurunda da, Allah huzurunda da içiniz, kalbiniz, vicdanınız rahat olsun kardeşim. Benim buradaki sözlerimin tümü Hükûmeti hedef almaktadır, iktidar partisinin hiçbir sayın milletvekilini itham etmiyorum, onun altını bir çizeyim.

İkinci konu şu: Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi geçtiğimiz günlerde toplandı, ülkenin içinde bulunduğu hâlle ilgili bir bildiri yayınladı. Enteresandır, bildiri müspet ve menfi oldukça yoğun ilgi gördü. Bu, Parti Meclisimizin çalışmalarının ve oradan çıkan bildirinin -bence tabii- ne kadar doğru, meşru ve haklı olduğunun açık bir göstergesidir. Şundan memnunuz, Sayın Cumhurbaşkanının da vatana ihanet edenlerin yargılanmasını istediğini bu tepkisiyle öğrenmekten büyük bir memnuniyet duyduk. Bu bildiriyle ilgili suç duyurusu yapılmasını istemesi, bir sayın milletvekilimizin bu talimat doğrultusunda suç duyurusunda bulunmasından fevkalade memnunuz. Yıllardır söyleyegeldiğimiz, vatana ihanet, kimi terör örgütleriyle ilişki, ilinti eleştirilerimizin yargı önünde somutlaşması ve bizim ispat hakkımızı kullanabilecek olmamızdan dolayı biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak son derece memnunuz; Sayın Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum. Evet, çok güzel bir olay gelişti bu Parti Meclisi bildirimizle ilgili suç duyurusunda bulunulmak suretiyle. Biz orada "FETÖ, PKK ve IŞİD terör örgütlerine yardım ve yataklık eden saray ve kimi AKP yöneticileri" diyoruz.

Arkadaşlar, Sayın Hükûmet; Allah var, şu kürsüde ben en az geriye dönük 20 defa söyledim bu lafı; 20 defa ben söyledim, 100 defa Sayın Genel Başkanımız söyledi. Benim hakkımda bugüne kadar açılmış bir dava yok yani bugüne kadar ben burada "Hükûmet PKK'ya yardım ve yataklık etti.", "Hükûmet FETÖ'ye yardım ve yataklık etti.", "Hükûmet DAİŞ'e, 'IŞİD'e -her ne derseniz deyin- bu örgüte yardım ve yataklık etti." dediğimde bu Hükûmet neden bana ya da Sayın Genel Başkanımıza yönelik bir dava açmadı, merak ediyorum.

Hiç unutmam, bir gün kürsüde "Ben böyle diyorum, bir dava açılmasını bekliyorum." dedim. "Ben böyle diyorum, sataşmadan söz alınıp cevap verilmesini bekliyorum." dedim. Bu da olmadı. Şimdi ne oldu?

Tekrar Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. Hesaplaşacağız. PKK'ya, FETÖ'ye DAEŞ'e, IŞİD'e kim yardım etti, kim yataklık etti, kim destekledi, hesaplaşacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Bundan memnunuz, ama şimdi bir iki şeyi burada hemen söylemek lazım.

Geçen burada bir konuşma yaptım, "Şırnak'ta temmuz ayından mart ayına kadar takır takır iş makineleriyle hendek kazıldı, asfalt kazındı bomba döşendi, sonra kapatıldı üstüne gene asfalt döşendi, bu Hükûmet neredeydi?" dedim. Neredeydi bu Hükûmet? HDP'lileri aldınız içeri. Peki, o hendekleri kazanları, kazanlara göz yumanları, "Burada hendek kazılıyor, burada yola bomba döşeniyor, burada tırlarla Kaleşnikof silah dağıtılıyor." diye emniyet kuvvetlerince valilere yapılan taleplere rağmen, "Hayır, müdahale etmeyin." diyen valileri niye yargılatmıyorsunuz? Yani o hendeği seyreden valiyi, o hendeğin kazılmasını seyreden kaymakamı, o hendeğin kazılmasını, asfaltın altına bomba konulmasını seyreden İçişleri Bakanını niye yargı önüne çıkarmıyorsunuz? Bu yardım ve yataklık değil de nedir? Nedir?

Ben söylemedim, Sayın Cumhurbaşkanı söyledi "Ne istediniz de vermedik?" dedi. FETÖ terör örgütü 17'sinde mi bir gecede ruh değiştirip, şekil, biçim değiştirip terör örgütü oldu? 2004 MGK'da bu size söylenmiş, belgeleriyle söylenmiş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - MİT raporuyla belgelenmiş.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Peki, FETÖ terör örgütüne 17-25 Aralıktan sonra bizim destek verdiğimizi söylüyorsunuz. Varsayalım öyle, biz üç yıl destek vermişiz, siz on beş yıl destek verdiniz. On beş yıl.

"Siz" derken, tekrar tekrar özür diliyorum Genel Kuruldan. "Siz"den kastım Hükûmettir, yürütme organıdır. Yasama organının tüm saygıdeğer üyeleri bu konuda pırıl pırıl, lekesiz, tertemizdir. Ben, suçlu olarak Hükûmet...

Sayın Bostancı, boşuna not alma. İç Tüzük açık, Hükûmeti eleştiriyorum, burada Başkan 69'a göre sana söz veremez, veremez. Hükûmet orada, çıkıp cevap verecek. Boşuna not alma.

Evet, sonuç ve kanaat... Bir çağrıyla bitirmek istiyorum. Çağrım Sayın Cumhurbaşkanına: "Gel, bu güzel ülkenin güzel insanlarını daha fazla kamplaştırma, daha fazla kutuplaştırma, daha fazla ayrıştırma, inanç aidiyeti üzerinden siyaset yapma, ırk aidiyeti üzerinden siyaset yapma. Yaşam tarzı üzerinden siyaset yapma. Türkiye'nin birliğine, barışına, huzuruna hep birlikte hizmet edelim." diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Altay.