| Konu: | Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 03.11.2016 |
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz konu, Türk hukuk sistemi içerisinde son derece önemli, hukuk sistemimizin de esas noktalarından birini oluşturan bilirkişilik müessesesi. Tabii, hem HMK açısından hem de CMK açısından yani hem ceza yargılaması açısından hem hukuk yargılaması açısından, her iki yargılamada da mahkemelerin karar verirken esas olarak birçok davada uyduklarını ve bilirkişi raporlarına göre karar verdiklerini hepimiz biliyoruz.
Ben, yaklaşık yirmi yıl avukatlık yapan bir arkadaşınızım. Birçok meslektaşım gibi, uygulamada bilirkişiliğin birçok hatalı karara etki ettiğini ve gelişigüzel hazırlanan bilirkişi raporlarının adaletin yerine gelmesinde sıkıntılar yarattığını gördüm. Yargıçların -özellikle en önemli yanı- hukuki nitelemeleri ve çözümlemeleri bilirkişilere sorduklarını gördük. Yargıçların kendi hukuksal bilgi ve özel bilgileriyle dahi çözebilecekleri hususlarda bilirkişiye başvurdukları görülmektedir. Bu, yetkinin kanuna aykırı olarak kötüye kullanılmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, mesleğe yeni başladığım yıllarda, bir vatandaş bir bono getirdi, bir senet getirdi, dedi ki: "Sayın avukatım, bu imzayı ben kendim attım ama ben biraz olayı geciktirmek istiyorum, onun için ben buna itiraz etmek istiyorum." Ve neticede, Adli Tıbbın kararına göre o imza o vatandaşa ait çıkmadı ve bu bilirkişi raporuna o vatandaşımız dahi şaşırdı. Daha birçok örneği vardır. Demek ki burada Adli Tıp Kurumunun da teknik ve bilimsel olarak kendisini çok daha fazla geliştirmesi gerekmektedir.
Bütün devlet kurumlarında olduğu gibi bilirkişi hususunda da liyakatin ve uzmanlığın zaman zaman dikkate alınmadığı da, değerli arkadaşlarım, görülmektedir. Bazı bilirkişilerin -özellikle mahkemelerden mahkemelere giden bilirkişi istemlerinde- iş yükü altında olan bilirkişilerin davaların uzamasında raporları geç vermesinin neden olduğunu da ayrıca görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, burada bilirkişilik özel hukuk tüzel kişilerinin bilirkişilik faaliyetleri yasal statüye kavuşturulmak isteniyor yani fiilî durum yasal statüye getirilmek isteniyor. Gerekçeleri ise iktidarın yargının sorunlarına ve yargı bağımsızlığına nasıl baktığının bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım, burada yargının sorunlarından sadece birisini görüşüyoruz ama yargının çok sorunu var, vatandaşımızın da çok sorunu var. Değerli Bakan, vatandaşımızın bilirkişi ücreti verecek parası yok. Vatandaşın dava açacak harç parası yok. Vatandaşın mahkemeyi keşfe götürecek parası yok. Biliyorsunuz, bu paraları -yaptığınız düzenlemeyle- ayrıca bir de peşin olarak alıyorsunuz.
Olağanüstü hâlle yönetilen bir ülkeyiz ve maalesef, olağanüstü hâlin getirdiği sıkıntıları ortadan kaldırmak yerine çok farklı, çeşitli uygulamalar da görüyoruz. Bunlardan bir örnek vereyim: Muğla'da şu anda, EĞİTİM-SEN'li 270 öğretmen, değerli arkadaşlarım, teklif usulüyle, idari bir kararla -hem disiplin kovuşturmasına- disiplin cezaları aldı -maaştan kesme, uyarma, kınama- ve ayrıca görev yeri değişikliği yapıldı idari kararla; gerekçesi de KESK'in 29 Aralık 2015 tarihindeki iş bırakma eylemine katılmak. Bunun FETÖ'yle ne ilgisi vardır? Ben, burada Hükûmeti temsil eden Sayın Bakana ve değerli iktidar milletvekillerine soruyorum. Bu vicdan mıdır? Bu adalet midir? Bunu bir de vicdanınıza sorun diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)