GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:16
Tarih:03.11.2016

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 388 sayılı Kanun Tasarısı üzerinde grubumuz adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilirkişilik Türkiye'de gerçekten kangren olmuş bir müessese, bunu düzeltmek gerekiyor ama getirilen kanun tasarısındaki yöntemlerle değil.

Türkiye'de iktidar partisinin arzuladığı, "Kanunlar geçsin, Türkiye iyi yönetilir. Bir de bir başkanlık kurarsak oh ne âlâ." anlayışı içerisinde yapılan düzenlemelerin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Bütün kurumlar çökmüştür, bütün kurumlarımız iflas etmiştir. Liyakat uygulanmadığı için; senci, benci, cemaatçi uygulamalar yapıldığı için bütün kadrolar devletten habersiz, devlete karşı kişilerle doldurulmuş ve Türkiye bugün yönetilemez bir hâle gelmiştir. Bunda elbette on dört yıldır iktidarda bulunan iktidar partisinin çok ağır ama çok ağır kusuru bulunmaktadır. Söylenildiği hâlde yapılmamıştır; Türkiye'de yıllardan beri bir Fetullah Gülen tehdidine karşı Cumhuriyet Halk Partisinin, aydınların, demokratların uyarıları görmezden gelinmiş, beraber aynı, paralel bir yol izlenmeye ve yol almaya devam edilmiştir. Türkiye'nin geldiği bu sıkıntılı tablonun altında yatan nedenlere baktığınızda, her gün ortaya çıkan gerçekler Türkiye'yi sarsacak boyuttadır ve özellikle siyasal iktidarın ağır sorumluluğunu içermektedir.

Bakın, dün Darbe Komisyonuna eski Ankara Valisi geldi. Ankara Valisi oturdu Komisyonun karşısına -iki ay öncesine kadar Ankara Valisiydi- "Ben Ankara Valisi olduğum zaman 81 il müdürünün 65'i, 70'i FETÖ'cüydü, benden sonra bu sayı çıktı 75'e. Uyardık ama siyasal iktidar dinlemedi." dedi değerli arkadaşlar, daha iki ay öncesine kadar Ankara Valiliği ve daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış olan bu şahıs. Niye dinlenmedi arkadaşlar? "Listeler verdik. 'Bunlar FETÖ'cüdür, bunları terfi ettirmeyin, bu generalleri.' Kimse sözümüzü dinlemedi." diyor. Şimdi, ortaya çıkmışız, bir FETÖ tehlikesini nasıl bertaraf edeceğimizi düşünüyoruz. E, bağıra bağıra gelmiş, bağıra bağıra. Devletin namuslu bürokratları söylemiş; aydınları, demokratları söylemiş, Cumhuriyet Halk Partisi yıllardan beri söylüyor.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya tam on altı yıl önce yazı yazmış gazetesinde, 2 Kasım 2000 tarihinde. Aynen şunları diyor, uyarıyor Türkiye'yi, iktidarı, hepimizi: "Fetullahçılar sahte raporlarla okullara giriyor, askerî okullara giriyor. Bunlar Meclise taşınıyor, vali oluyor, kaymakam oluyor, polis müdürü oluyor, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızıyor. Bunların amaçları darbe yapmak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde askerî darbeyle devleti ele geçirmek. Fetullah Gülen askerî darbe planı yapıyor." diye on altı yıl öncesinden Fetullah Gülen'i isim vererek anlatıyor. Bugün gelinen noktaya bir bakıyorsunuz, bunları yazan Hikmet Çetinkaya FETÖ'den dolayı soruşturma geçiriyor, Cumhuriyet gazetesi "FETÖ terör örgütü" diye yıllar önce manşete attığı hâlde soruşturmaya uğruyor.

Değerli arkadaşlarım, bir devleti yönetmekte adalet duygusunda zaafa uğradığımız günler yaşıyoruz. Bir byLock soruşturması yürütüyor bir savcı, kendisi byLock'tan dolayı daha sonra hapse atılıyor. Tabloya bakın değerli arkadaşlarım. Yine, Cumhuriyet gazetesine dönük soruşturmayı yürüten savcının... Dün bir gazeteci yazdı, öğrendik hepimiz, hayret ettik. Burada Sayın Adalet Bakanı yoktu, onun yerine bakan 3 bakana ve tüm Adalet Bakanlığı personeline, bürokratlarına defalarca söyledik: "Böyle bir iddia doğru mudur? Cumhuriyet gazetesini soruşturan bu savcı, gözaltı kararı veren savcı Recep Tayyip Erdoğan'ın şikâyetçi olduğu, Yargıtay 16. Ceza Dairesindeki dosyada 28 no.lu sanık mıdır Selam Tevhid davasında?" İki saat ses çıkmadı değerli arkadaşlarım, iki saat ses çıkmadı.

Sayın Bakan, gerçekten dün burada bir kriz yaşandı, umuyor ve diliyorum ki bu krizi siz birazdan burada gidereceksiniz. Ne oluyor? Devletin 3 bakanı arkasına aldığı Adalet Bakanlığının tüm bürokratlarıyla bu soruya saatlerce cevap veremedi ve sonunda Başbakan Yardımcısının açıklamasından öğrendik ki bu savcı, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde Selam Tevhid davasında 28 no.lu sanık. Şimdi, nasıl oluyor Sayın Bakan bunlar? Yani burada adalet müessesinde işlemeyen nedir? Yani FETÖ'cüler mi devlete sızıyor acaba, yoksa FETÖ'cüler devlet de devlet daha yeni mi FETÖ'cülere sızıyor? Yani böyle bir garip ikilemle karşı karşıyayız. Sapla samanın birbirine karıştığı bir ortamda, bu sayın savcıyla ilgili iddianameyi getirttiriyorum. Adalet Bakanlığı personeli bakanlara daha bilgi veremiyorlar ama biz, ana muhalefet partisi olarak iddianameyi buluyoruz ve o iddianameyi okuduğumuzda, iddianame şu satırlarla başlıyor, Cumhuriyet gazetesini soruşturan savcının yargılandığı davadaki iddianamenin giriş cümlesini tekrarlıyorum: "İddianamemizde, şüpheli hâkim ve cumhuriyet savcılarının yaklaşık kırk yıldır ulusal ve uluslararası arenada yapılanmasını tamamlayan, dünyanın en gizli ve operasyonel manada legal yolları illegal bir şekilde kullanarak sonuç alan Fetullahçı terör örgütü kapsamında işlemiş oldukları suçlardır." diyor. Şimdi, tablo bu. Cumhuriyet gazetesi neden suçlanıyor, Hikmet Çetinkaya, diğer arkadaşlar? FETÖ. Soruşturmayı kim yürütüyor? Bu davada yargılanan bir savcı.

Şunun altını özenle çiziyorum: Herkes mahkeme kararı verilene kadar masumdur. Bir hukukçu olarak bu ilkeye titizlikle uyuyorum. Herkesin adil yargılanma hakkı vardır ama Sayın Bakan, daha önce Ergenekon, Balyoz davalarında hakkında dava açıldı diye siz pek çok generali terfi ettirmediniz, emekli ettiniz ya da tutuklandılar. Niye? Haklarında dava var diye. Şimdi, böyle bir tablo içerisinde, Cumhuriyet gibi Türkiye Cumhuriyeti'mizle yaşıt bir gazetenin karşılaştığı, maruz kaldığı muameleye bakın. Bu tablo adalet duygusunu çökertmektedir Sayın Bakan. Böyle bir tabloyu Türkiye hak etmiyor. Türkiye, demokrasisini, insan haklarını, temel hak ve hürriyetlerini, hukuk güvenliğini en üst düzeyde kurmak durumundadır. Bizim görevimiz de bunları sorgulamaktır. Ben bunu dün saatlerce sordum, grubunuz da tepki verdi -onların da hakkını teslim edelim- ama bürokratlardan, sayın bakanlardan cevap gelmedi değerli arkadaşlarım. Ben bunu sorgulamak durumunda değil miyim? Bir gazeteci bulduğu bir yazıyı yazmak durumunda değil mi?

Bugün çok daha vahim bir tabloyu öğrendik. Bu iddiayı, bu somut tespiti, belgeli, bilgili olduğu artık ortaya çıkan bu iddiayı ortaya atan gazeteciyi bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ifadeye çağırıyor. Niçin çağırıyor biliyor musunuz? Terörle mücadele eden bir görevliyi teşhir etmekten dolayı. Hangi görevliyi? İddianamede Fetullahçı terör örgütü kapsamında olduğu belirtilen bir sanığı. Neymiş? Terörle mücadele eden bir görevliyi teşhir etmek. Sayın Bakan, yani, bu kadarına pes doğrusu. Yani, bir gazetecinin görevi bulduğu, bilgisine güvendiği, belgesine güvendiği bir haberi yayınlamak değil midir? Bizim görevimiz bunları sorgulamak değil midir? Şimdi, bu gazeteci savcılığa ifade verecek. Şu garipliğe bakın: Fetullahçı terör örgütü kapsamında işlemiş olduğu suçtan dolayı bir savcı hakkında açılan davayı belgelediği için bu gazeteci gidecek terörle mücadele eden bir personeli ifşa etti diye ifade verecek. Yani, şimdi, siz FETÖ'yle mücadele ediyor musunuz, etmiyor musunuz? Bir kere bu konuda bir berraklığa varalım değerli arkadaşlarım. Hangi terörle mücadele eden bir savcı? Terörle mücadelesini bırakın, Fetullahçı terör örgütüyle işlediği suçtan dolayı yargılanan bir savcı. 58 sanık var, başşikâyetçi Recep Tayyip Erdoğan. Başşikâyetçinin Recep Tayyip Erdoğan'ın olduğu bir davanın sanığı Cumhuriyet gazetesini soruşturacak ve bunu haber yapan bir gazeteci de "Sen bu haberi niçin çıkarttın?" diye ayrıca soruşturulacak.

Sayın Bakan, vicdanlar sızlıyor, adalete ihtiyacımız var. Türkiye iyi yolda değil. Türkiye böyle ilerleyemez. 15 Temmuzda biz bir darbe teşebbüsünü başarıyla atlattık ama bu gidişatı atlatamayabiliriz, bu gidişat tehlikelidir. Böyle bir tabloyu Türkiye hak etmiyor. Lütfen müdahil olun, gereğini yapın ve dün de bana ifade ettiğiniz gibi kamuoyuyla bu konudaki gerçekleri lütfen paylaşın. Sizden bunu bekliyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)