GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:15
Tarih:02.11.2016

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 5'inci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde konuşuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında çok önemli bir sürece savruldu. Öncelikle bütün kamuoyunun merak ettiği, Kurtuluş Savaşı'nda bile bir kurşun sıkılmamış Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı gecede 7 kez bombalanmasının üst düzeydeki sorumluları kimlerdir? Bu bombalayan hainler nerededir, kimdir? Şu anda bunun sorumluları kimlerdir?

İkincisi: Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilli arkadaşlarımızla -ben de o gece geldim- birlikte buradaydık, başından beri bu hain darbe girişimine karşı bir duruş sergiledik. Genelkurmay Başkanı rehin alınıyor, Cumhurbaşkanının yaveri darbenin manifestosunu yazıyor, kuvvet komutanlarının hepsi rehin ama şu andaki fatura, sorumluların hesap vermesi yerine bu işle ilgisi olmayan birçok EĞİTİMSEN öğretmenini kanun hükmündeki... Düzeltiyorum, kıyım hakkındaki kararnameler, kıyım kararnameleri... Şimdi, bu nasıl bir süreçtir? Türkiye giderek hukuk devletinden uzaklaşan, dünyada saygınlığı demokratik özgürlükler anlamında kaybolan bir ülke hâline geliyor.

Sayın Bakan, bunlar benim görüşlerim değil. Bakın, Türkiye -rakam veriyorum sizlere- 2014 yılında basın özgürlüğünde -Freedom House'un yaptığı araştırma- 14 basamak gerilemiş, 134'üncü sıraya düşmüş; 2015 yılında 22 basamak gerilemiş, 156'ncı sıraya gelmiş. Yani, Angola'yla ve Orta Afrika ülkeleriyle, Irak'la birlikte şu anda Türkiye. Şimdi, bu görüntü nasıl geldi bu noktaya? Bakın, Türkiye bugün açık cezaevi hâline geldi. Ne kadar FETÖ'cü varsa Allah belasını versin, onda tereddüt yok ama kardeşim EĞİTİMSEN'li öğretmenin FETÖ'yle ne alakası var? Bir sürü arkadaşımızı -bugün "byLock" denilen bir uygulama çıktı, ne olduğunu kimse bilmiyor MİT'ten başta- ne kadar şey varsa at "byLock"un içine, yolla cezaevine.

Hâkimlerin, savcıların ayağı titriyor sayın milletvekilleri, ayağı titriyor. Dosyaya bakıyor savcı "Tutuklama istemesem kendime bakıyorum." diyor, "Tutuklasam delillere bakıyorum." diyor. Evet, ortada delil varsa bu süreçleri yaşatalım ama bakın bugün Türkiye yargısı, olmadığı şekilde ağır bir baskıyla karşı karşıya. Hâkimler, savcılar bugün... Avukat arkadaşlara soruyoruz, mahkemeler işlemiyor, hâkim yok, savcı yok. Tutuklanmış vatandaş, ayrı bir savcı, hâkim gözden geçiriyor, tutuklamanın devamına. Yani Türkiye böylesine hukuk devletinden giderek uzaklaşan bir garabetle karşı karşıya, hızla Türkiye'nin yargının bağımsız olmasını sağlayacak koşulları oluşturması gerekir. Bugün, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde Türkiye'nin yargı bağımsızlığına inancı olan yok.

Hatırlayın, Fransa Dışişleri Bakanı geldi, bizim Dışişleri Bakanının yaptığı açıklama karşısında şunu söyledi. Bizim Türk Dışişleri Bakanı "Efendim, Fransa'da da bir yıldır OHAL devam ediyor." dedi. Fransız Dışişleri Bakanı ne dedi: "Ama Sayın Bakan, Fransa'da bağımsız yargı var." dedi. İşte, aradaki fark burada.

Şimdi, bu bilirkişilik müessesiyle, Türk yargı bağımsızlığıyla ilgili eleştirilerimizin bir benzeri getiriliyor burada. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Adalet Bakanının etkisi var. Şimdiki bilirkişiler... Vatandaşın devletle, belediyeyle olan bir husumetinde idari yargıya gidecek vatandaş, o bilirkişi, Adalet Bakanlığının karar mercisi olarak emir verdiği, talimat verdiği bilirkişi nasıl bağımsız rapor yazacak? Yazabilir mi? Onun için, bilirkişilik kurumu bağımsız olmalı, etkisiz olmalı, siyasetin etkisinden uzak olmalı ve bunun koşulları sağlanmalı. Aksi hâlde, yargı bağımsızlığına ilişkin eleştirilerimizi bilirkişiyle de ilgili yapmaya devam edeceğiz. Çünkü siyasi iktidarın korkusu, baskısı, etkisi altında bağımsız bir bilirkişi müessesesi oluşturulamaz diyorum ve bunun bu şekilde düzeltilmesini talep ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum (CHP sıralarından alkışlar)