| Konu: | Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 26.10.2016 |
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) - Sağ olun.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, burada çok uzunca bir süredir asgari ücreti tartışıyoruz. Aslında güzel bir söz vardır, "Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değsin." derler ama değmiyor çünkü 1.300 lira zaten asgari ücretlinin aldığı rakam ve açlık sınırının altında bir rakam ve bu ücretle insanlar evlerinin ekmek, çocuklarının okul ihtiyacını, ulaşım ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Aslında Avrupa'yla kıyaslandığında Türkiye, ne yazık ki, beşte 1 oranında asgari ücretle yaşayan insanlar... İsviçre'de, Avusturya'da, Almanya'da 2.800 eurolarda olan asgari ücret, Türkiye'de, ne yazık ki, 468 dolar civarında.
Şimdi Sayın Maliye Bakanını dinlediğimde kendimi farklı bir ülkede zannettim. Dedim ki: Ya, ne kadar rahat bir ülkede yaşıyoruz, insanlar ne kadar mutlu, ne kadar güzel bir ülke. Ama döndüm baktım ki, 2002 yılında AKP iktidar olduğunda asgari ücret -o dönemki rakamla milyon okunuyordu paralar- 184 milyon liraydı ve 2002 yılında altın fiyatı 23,5 milyondu. Eğer bugünkü rakamla söylersek 184 lira alıyordu bir asgari ücretli, 23,5 liraya bir çeyrek altın alabiliyordu. 2002'de bir asgari ücretli maaşını hiç harcamadan kuyumcuya gitse 8 çeyrek altın alabiliyordu. Bugün aynı işçi, asgari ücret artmış olmasına ve Cumhuriyet Halk Partisinin "1.500 lira" diyerek çıtayı yükseltmesine, AKP'nin peşinden gelmesine ve 1.300 lira olmasına rağmen, bugün aynı asgari ücretli 2002 yılında 8 altın alırken bugün 6 çeyrek altın alabiliyor.
Şimdi, Sayın Maliye Bakanı burada olsaydı ona sormak isterdim; bu 2 çeyrek altını asgari ücretlinin cebinden kim tırtıkladı, kim çaldı? Asgari ücretliler zaten yaşamın en dibinde olan ve geçmiş dönemden bu yana en büyük sıkıntıyı yaşayan kesimdir ama bunun yanı sıra asgari ücretliyi de geçtik iş güvencesi olmayan taşeron işçiler, yine taşeron olmaya razı 5 milyon 850 bin civarında işsiz; bütün bunlar AKP'nin yarattığı ne yazık ki acı tablo.
Arkadaşlar, rakamlar söylüyor ve o rakamlardan size örnek vermek istiyorum: Gıda harcaması, konut, giyim, kira, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri harcamalar zorunlu olarak yapmaya kalkışıldığında, paraları alt alta yazdığınızda toplam 4.515 TL rakam çıkıyor ortaya, biz ise asgari ücretliye 1.300 lirayı konuşuyoruz. Aynı durumda yaşayan emekliler, aynı sıkıntıyı yaşayan 11 milyon emeklinin de yaşadığı sıkıntıların asgari ücretliden pek farkı yok.
ABD'de yıllık asgari ücret 15.080 dolar, İsrail'de 14.413 dolar, Belçika'da 25.030 dolar, bir de, Fransa'da 23.737 dolar, hani OHAL'le kıyaslıyorlar ya Fransa'yı... Türkiye'de, ülkemizdeki yıllık asgari ücret ne kadar? 5.050 dolar, yani onların beşte 1'i kadar ücret alıyor bizim işçilerimiz.
Memurlar için, emekliler için aynı sıkıntıları yaşıyoruz. Emekliler için 12 Nisan 2016'da bir kanun teklifi vermiştim, diğer milletvekili arkadaşlarımız da imzalamıştı. Bu kanun teklifi 12 Nisandan beri Meclisin komisyonlarında bekletiliyor. Burada demiştim ki: İnsanların, günümüzde gelişmiş ülkelerde çalışan insanların ilerleyen yaşlarında iş güçlerinin yetersiz hâle gelmesi, onların mağdur duruma düşmemeleri için bu kişilere emeklilik hakkı tanınmıştır. Emeklilik aylıkları ise kesilen primlerle karşılanıyor.
Bugün ülkemizde emekliler açısından üç farklı tarih karşımıza çıkmaktadır: 8 Eylül 1999 tarihinde sigortalı olanların durumu, 8 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 arasında sigortalı olanların durumu ve 30 Nisan 2008 sonrasında sigortalı olanların durumu. İntibak yasasının ele alınmasını ve emeklilerin durumlarının düzeltilmesini istemiştik arkadaşlarımızla beraber. Bu kanun teklifi hâlâ Meclisin tozlu arşivlerinde duruyor. Kim bilir ne zaman çıkacak.
Sevgili arkadaşlarım, asgari ücretliler için verilecek çok örnek var. İzmir'de yaşayan arkadaşlarımızın, asgari ücretle çalışan arkadaşlarımızın bir kısmının gündüz fabrikada, gece taksi şoförlüğü yaptığını biliyorum. Çocuklarının onlara hasret kaldığını ve onları görmeden büyüdüğünü de biliyorum. Hiç abartmadan söylemek istiyorum ki iki iş yapmasına rağmen aldığı maaşla evini geçindiremeyen ve bu ülkede bu ülkeye bağlı, namuslu, yurtsever, bu ülkeyi seven, bayrağına, vatanına bağlı çocuklar yetiştirmek için, eğitim masraflarını sağlamak için sürekli çalışan, koşturan insanlar var.
Biz şimdi ne yapıyoruz arkadaşlar? Dönüp kendimize bir sormamız gerekmiyor mu? Cumhuriyet Halk Partisi "1.500 lira olsun." dediğinde hep bir ağızdan "Nereden bulacaksın?" diye bağıranlar, asgari ücreti 1.300 lira yaptığında eğer kendilerini burada öve öve bitiremiyorlarsa vay bu memleketin hâline derim. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yazık ki 1.300 lirayı da tam olarak veremediniz, şimdi düzeltme yoluna gidiyoruz vergi kanunuyla. Ama şunu bilin: Cumhuriyet Halk Partisinin bütün belediyelerinde asgari ücret 1.500 lira net olarak ödenmektedir. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler hem taşeronu kaldırmışlardır ve kaldırmaktadırlar ve onları iş güvencesiyle çalıştırmaktadır, sendikalı yapmaktadır ve asgari ücreti de 1.500 lira yapmaktadır.
Gelin şimdi şu taşeron olayına bir kez daha değinelim. Ahmet Davutoğlu -kulakları çınlasın- uzunca bir süredir Meclise gelmiyor. Ben gelmesini isterim ve burada bulunmasını isterim. Ahmet Davutoğlu bir söz verdi ve bir müjde verdi; bütün Türkiye'de gazetelerin manşetlerini süsledi, televizyonlarda dakikalarca taşeron işçisinin güvenceye kavuşacağını ve taşeronun kaldırılacağını söyledi. Bu söz Adalet ve Kalkınma Partisinin sözü değil midir? Bu söz Adalet ve Kalkınma Partisini bağlamamakta mıdır? Bu söz Sayın Başbakan Binali Yıldırım'ın bir kulağından girip diğerinden çıkmış mıdır? Ahmet Davutoğlu, "Taşeron işçisini güvenceye kavuşturacağım." derken bir de baktı ki kendisi güvence altında değil, kendisine de taşeron uygulaması yapıldı ve görevine son verildi. Süresi dolmadan, 23,5 milyon oy almasına ve Adalet ve Kalkınma Partisini seçime sokup birinci parti yapmasına rağmen hiçbir güvencesi olmadığının da altını burada kalınca çizmek istiyorum.
Geliyorum Sayın Başbakana. Sayın Başbakan Binali Yıldırım'ın da hiçbir güvencesi yoktur, ne kadar süre kalacağı belli değildir, ne kadar süre Başbakanlık yapacağı belli değildir ve ardından kimin Başbakan yapılacağı da buradaki Adalet ve Kalkınma Partililer tarafından değil, bir kişi tarafından belirlenmek istenmektedir. O zaman, Türkiye'de her şeyi belirleyen bir kişi, asgari ücreti belirleyen ve o konuda emir ve komuta zinciri içerisinde uygulama yapan da bir kişi olmasın. Biz burada eğer insanların insanca yaşayabileceği, çocuklarına bakabileceği, evinin kirasını ödeyebileceği, evine ekmeğini, sebzesini, meyvesini alabileceği bir ücreti konuşuyorsak bu ücret bugünkü koşullarda en az 4,5-5 bin TL civarındadır. Bu, Türkiye'nin en somut gerçeğidir. Biz ise 1.300 liranın üzerinde edebiyat yaptık ve kimimiz eleştirdik, kimimiz övdük ama yine de asgari ücretlilerin buradan gelecekte en güzel yılları bizimle yaşayacağını söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)