GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ankara İli Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:11
Tarih:25.10.2016

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 422 sıra sayılı Ankara İli Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle ilgili, Hükûmet adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Binlerce yıllık insanlık tarihinde kaybolmuş nice devletler ve milletler vardır. Yaşama iradesi gösteremeyen halklar, tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Oysa, iki bin beş yüz yıllık yazılı insanlık tarihi içinde Türk devletleri ve milleti var olmuştur ve Yüce Rabb'imizin inayetiyle de var olmaya devam edecektir. Bizim inandığımız ve uğrunda uğraş verdiğimiz "devlet ebet müddet" felsefesi budur.

Tarih boyu yaşanan her felaket, her kötü olay, sonunda bu güzel milletin destansı hikâyeleriyle ve kahramanlıklarıyla sonuçlanmıştır. İşte 15 Temmuz 2016 akşamı da yüzsüz bir darbe girişimine karşı, tanka karşı, uçağa, helikoptere ve silahlara karşı eline bir çakı dahi almadan sadece ve sadece Türk bayraklarıyla ülkenin her yerinde sokağa çıkan insanlar da tarihimize yeni bir kahramanlık, yeni bir destan armağan etmişlerdir. 241 şehit ve 1.536 gazimizin olduğu bu olay, ileride 21'inci yüzyılda yazılan yeni destan olarak anılacaktır.

Çatısı altında görev yaptığımız bu Meclis, alelade bir beton yığını asla olmamıştır. Türk milletine medeniyetler mezarlığında en kalabalık şekilde en karanlık ve en derin mezarlar kazılırken, bu Yüce Meclis, milletiyle kendine kefen biçenleri Akdeniz'in serin sularına gömmüştür. Millî Mücadele esnasında hiçbir imkânsızlık, bu aziz milletin boynunu büktürememiştir. Mehmet, cephanesi bittiğinde süngüsüyle şehadete başı dik varmıştır. Zafere giden bu kutlu yürüyüşte, adı ne olursa olsun, herkesin adı Mehmet'tir; isimleri aynı, vatanları aynı, devletleri aynı, bayrakları aynı, kelimeişehadetleri aynıdır. Barut kokusu altında hiçbirinin nereden ve nasıl geldiğinin de bir önemi yoktur. Neticede istikametleri tektir: İstiklal. Millî Mücadele esnasında Yunan'ın Polatlı'ya kadar gelip bu Meclisin Kayseri'ye taşınması gündeme geldiğinde -o günkü adıyla- Dersim Mebusu Diyap Ağa bu kürsüye gelmiş ve "Lafım kısadır beyler: Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa dövüşerek ölmeye mi?" demiş ve Kayseri'ye taşınmanın tartışmaları bu sözlerle noktalanmıştır.

Birçok siyasi çalkantı ve çöküş travması altında geçen bir asırdan uzun zaman tünelinden çıkmış milyonlar ne zaman ki aynı Mehmet olmuştur, o gün zafer, gök kubbede güneş gibi yükselmiştir. Fikir dünyasında birçok zenginlik barındıran milletvekillerimiz "Mevzu vatansa gerisi teferruattır." demiştir. Mehmet gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi de tek hedefte birleşmiştir: İstiklal. Başında şapka olanın da, kalpak olanın da, sarık olanın da asla aklında bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nden başka bir fikir olmamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin sımsıkı bir araya getirdiği millet, her yönden esen düşman fırtınasında elif gibi dimdik ayakta kalmıştır. "Yıkılacak." dedikleri binadan bir tek taş bile yerinden oynamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin temeli bu milletin tarihî kadar derin, tuğlaları bu milletin imanı gibi sağlam, harcı bu milletin kardeşliği gibi bağlayıcıdır.

Bugün görev yaptığımız bu Meclis, istiklal mücadelesini veren Meclistir. Demokrasinin gereği olarak pek tabii, birçok görüşü de barındırmaktadır. Zaman zaman Meclisin iradesinin sağlamlığıyla ilgili içte ve dışta şüphe duyanlar olmuştur. Ancak, 15 Temmuz gecesi bu çatı altında siz vekiller, ihanet karşısında boyun eğmeyi kabul etmediniz. Şehadeti korkaklığa tercih ederek milletimizin bizlere verdiği görevi kurşun ve bomba yağmuru altında kararlılıkla yerine getirme iradesi gösterdiniz. Vekillerinin bu davranışı millete güç vermiş, Millî Mücadele ruhunun hâlâ canlı olduğunu bütün şüphecilerin yüzüne katı bir gerçek olarak çarpmıştır.

Aziz milletvekilleri, bu vesileyle 15 Temmuz akşamı daha kalkışmanın ilk saatlerinden itibaren tereddütsüz Başbakanlıkta görev yerlerini alan ve yüksek vazife sorumluluğu altında sonik patlamalara, helikopter saldırılarına, silah seslerine, tank paletlerine rağmen ertesi güne kadar görevini eksiksiz sürdüren bütün Başbakanlık personeline burada teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum. Kalkışmanın ilk saatlerinde Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın Ankara dışında bulunması ve irtibat kurulmasında zorluklar yaşanması sebebiyle temas ettiğimiz ana muhalefet partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Bahçeli, kalkışmanın daha ilk saatlerinde demokrasi ve cumhuriyetten yana net tavır sergilemişler, parti mensuplarına ve millete, takınılan bu tavır, güç ve güven vermiştir. Bu Meclis çatısı altında görev yapan bütün siyasi parti milletvekillerine, Mecliste bulunmayan siyasi partilere de ve hepsinin her kademedeki partililerine, o gece cumhuriyetten ve demokrasiden yana tavır koyan herkese, başta genel başkanlar olmak üzere bir kez daha teşekkürlerimizi arz ederim.

Medya kuruluşları eksiksiz olarak, olanları bir bir halka ileterek, halkın huzuruna çıkmaya yüz bulamayan kalkışmacıların yüzsüzlüğünü anbean halkımıza ileterek gerçek sorumlu bir tavır sergilemişlerdir. Onların bu tavrı da her türlü övgüye layıktır. Onlara da teşekkür ederiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; övgünün ve teşekkürün büyüğü, bu büyük Türk milletinedir. O gece siyaset yoktu, etnik ayrımcılık yoktu, mezhep, inanç farkı yoktu; o kriz anında, cumhuriyetimiz, demokrasimiz tehdit altındayken, her dar günde olduğu gibi, yüce Rabb'imize hamdolsun ki, sadece ve sadece al bayraklar altında bu necip millet, o büyük ruhla bütün Türk vatandaşları vardı. İşte o gece şu duvarımızda yazan sözler ete kemiğe büründü: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."

Gelecekteki tehlikeleri önlemek ve şimdiden de çare üretmek adına korkmadan itiraf etmek gerekir ki 15 Temmuzda millet zedelenmiştir, ordu zedelenmiştir. Bu bakımdan genel olarak iyi ordularla iyi komutanları birbirinden ayrılmaz şeyler olarak görmek için vakit kaybetmeye de gerek yoktur. Esasen durum buna da izin vermemektedir. Hemen belirteyim ki ordunun selametini, esenliğini vicdanen düşünen namus ve ahlak sahipleri ikiyüzlülükten uzaktır. Üstün ahlak sahibi olanlar, çoğunlukla barış ve güvenlikte gönül okşayıcı bakışları üzerlerine çekmekten çok, onları önleyecek biçimde konuşurlar. Bugünkü yükselen feryadımızın anlamı vardır. Sözlerimiz aşırı bir çaba ve cinnet geçirmiş bir güruhu hafızalarda yeniden tazelemek için değildir. Bu feryat, yaşanan o karanlık gecenin yeniden tekerrür etmemesi için vicdan ve akıl gözüyle çare bulmamızı zorunlu kılmaktadır. Savaşta olduğu gibi böyle durumlarda da bütün işleri sadece direniş ve kahramanlık ruhunun göreceğini beklemek, ileride yaşanacak pişmanlıkların mazereti olamaz. Bu itibarla, her hâlde askerimizin ruhunu kazanmak, bizim için bir görev olduğu gibi öncelikle onlarda bir ruh, bir emel, bir kişilik yaratmak da Allah'tan ve Medine-i Münevvere'de yatan Cenab-ı Peygamber'den sonra bize düşüyor.

Şüphesiz, bizim milletimizin kişiliği, seciyesi, bütün milletler gibi yükselmeye en uygun yaratılıştadır. İşte 15 Temmuzu gelecek yıllarda anmak bu noktadan anlamlıdır. Birliğin, bütünlüğün dar günde nasıl sağlandığını hatırlatarak beraber yaşama mutabakatımızın test edildiği dönemlerde buna bütün kesimlerce nasıl cevap verdiğimizin gelecek yıllarda da hatırlanması gerektiğini düşünüyoruz. 15 Temmuzu anmak, ihaneti hatırlamak için değil, birlik ruhunu yaşatmak için önemlidir.

Sayın milletvekilleri, bu yaşanan olayların tespiti ve gelecek nesillere hatırlamaları için emanet edilmesi de yine halkın temsil edildiği bu Türkiye Büyük Millet Meclisine düşerdi, öyle de oldu. Yunan'ın yapamadığını yapan kalkışmacılara karşı bütün gece, Sayın Meclis Başkanımız İsmail Kahraman Beyefendi Başkanlığında, burada bombalanmasına rağmen burayı terk etmeyerek sabaha kadar görev yapan değerli milletvekili arkadaşlarımız, bu konuyu en iyi tahlil etmiş ve geleceğe en iyi şekilde yansıtacak olan şahsiyetlerdir.

Ne mutlu ki konuya ilişkin ayrı ayrı gelen 5 kanun teklifi bulunduğuna şahitlik ettik. Bu durum, çeşitli partilerden de olsa, farklı siyasi çizgileri de temsil etseler tüm milletvekillerinin 15 Temmuz ve Kazan'ın kahramanlığı konusunda hemfikir olduğunun ispatıdır. İçişleri Komisyonunda birleştirilerek tek bir teklif hâlinde Genel Kurula getirilen kanun teklifinde AK PARTİ Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin imzalarının olması da ayrı bir mutluluktur. Bu konuda, iktidar-muhalefet demeden destek veren tüm genel başkanlarımıza ve milletvekillerimize teşekkürü bir borç biliyoruz.

80 milyon insanımızın demokrasi destanı yazdığı 15 Temmuzun resmî tatil hâline getirilmesi, bugünün anlam ve önemine vurgu yapılması da kayda değerdir. Bu sayede, hem ebediyete uğurladığımız şehitlerimiz saygı ve rahmetle anılacak hem varlıklarıyla gurur duyduğumuz gazilerimiz hatırlanacak hem de demokrasinin ne denli önemli ve iyi korunması gerektiği, gelecek kuşaklara anlatılabilecektir.

Sayın milletvekilleri, o gün kahramanlık, sadece Kazan ilçesinde mi yaşanmıştır? Elbette ki hayır; kahramanlık, tüm illerimizde, tüm ilçelerimizde. İçinde demokrasi heyecanı yaşayan ve kalplerinde birlik ve bütünlüğü yaşatan, ellerinde Türk bayraklarıyla gece boyu ayakta duran ülkemizin her yeri kahramandır, gazidir. Ancak, Kazan ilçemizin farklı bir hususiyeti var; o da, bu darbe girişiminin tezgâhlandığı Akıncı Üssü'nün Kazan ilçemizde olması ve Kazan ilçemizin neredeyse yarısının sokaklarda, diğer yarısının da dualarla direndiği ilçemiz olmasıdır. Traktörünün lastiğini söküp pist kenarında yakan da Kazan'dadır, kendi besisi için gerekli samanını uçaklar kalkmasın diye pist kenarında yakan da Kazan'dadır; en önemlisi de 9 şehidimiz de Kazan'dadır. Kazan ilçemize "Kahramankazan" adının verilmesi semboliktir ve Kahramankazan ilçemizin şahsında tüm ilçelerimizin, illerimizin cesareti ve kahramanlığı bu vesileyle tescillenecektir. Bu nedenle, Kahramankazan ilçemizin böyle anılması, böyle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'nin gösterdiği dirayet ve kararlılık ve Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Beyefendi'nin cesareti, gözü karalığı ve kararlılığı da halkımızın bu denli direnişinde belki de en büyük rolü oynamıştır. Onları da bu vesileyle buradan anmak ve huzurlarınızda kendilerine bir kere daha teşekkürlerimi arz etmek isterim.

Yasamızın, başta Kahramankazanlı hemşehrilerimiz olmak üzere, tüm vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Sözlerime burada son verirken hepinizi de bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.