| Konu: | Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 19.10.2016 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, gelen tasarı hukuken, hukuki açıdan aslında olması gereken bir düzenleme. Tabii ki ticari ilişkilerde borçlu-alacaklı ilişkisini düzenleyen hukuksal mevzuatın taraflar açısından bir altyapısının oluşturulması doğru bir yaklaşım ve bir gereklilik. Burada bir sorun yok ama esas itibarıyla, yasaya baktığımız zaman yasanın iki tarafı var: Bir taraf hep alacaklı ve diğer taraf hep borçlu. Alacaklıya baktığımız zaman, esas itibarıyla, alacaklı, finans sermayeyi ya da finans kapitali temsil eden, hiçbir üretim yapmadan, hiçbir faaliyet yürütmeden, bir ekonomik katkı sağlamadan, salt faizle para kazanan taraf. Diğer taraf ise hep borçlu ama esas üretimi gerçekleştiren, emek sarf eden, ülke ekonomisine katkı sağlayan kesim. Kimdir bu alacaklı taraf? Kredi veren taraf yani faizle krediyi veren, parayla para kazanan taraf. Borçlu taraf, orta ölçekli esnaf, tarım sektöründe çalışan çiftçi, serbest meslek erbabı, kısacası bu ülke ekonomisine üretimle katkı sağlayan taraf.
Dolayısıyla, düzenleme her iki taraf arasındaki ticari ve hukuki ilişkiyi düzenlerken aslında sayın Hükûmetin burada ifade ettiği anlamıyla KOBİ'lere, çiftçilere veya hayvancılıkla uğraşan kesime, keza, serbest meslek erbabının ticari işletmesini veya kazancını geliştireceği bir katkı sunmuyor. Esasen, bu kesimlerin gelişebilmesi için almış olduğu kredinin faiz oranı onun açısından önemlidir. Uygulamada baktığımızda, kredi kullanan KOBİ'ler, küçük esnaf, tarım sektöründe işletmesi bulunan çiftçiler hangi aşamada kredi kullanır? Kendi iç kaynakları üretimi devam ettirmeye elverişli olmadığı aşamada yani sıkıştığı yani borçlarını düzenli ödeyemediği noktalarda kredi kullanır. Dolayısıyla, zor durumda olana mevcut ekonomik sistem içerisinde faizle bir baskı uygulanacak. Yine Hükûmetin... Örneğin, işte bugün ülkede ve ülke dışında yürütülen savaş politikalarının giderlerinin, büyük vergi yükleriyle, halkın sırtından elde edildiği dönemlerde vergi yükü altında ezilen esnaf doğal olarak almış olduğu krediyi de ödeyemeyecek durumdadır. Yani bu kanun, aslında güçlü olan kapital sermayenin yani kredi verenin, parayla para kazananın, faizle para kazananın... Üreticinin elindeki araç gerece, üretim araçlarına, üretim faaliyeti yürüttüğü tezgâhına, dükkânına ya da tarım arazisine el koymasıyla sonuçlanacak bir sistemi öngörüyor, daha doğrusu bunun hukuksal zeminini hazırlıyor. Dolayısıyla, burada şeklen hukuki bir düzenleme olan bu yasa belki o ilişkiyi düzenliyor ama ilişkinin hukuksal anlamda düzenlenmesi KOBİ'lerin, orta ölçekli esnafın, serbest meslek erbabının ya da çiftçinin üretimini geliştirmesine hiçbir katkı sağlamaz. Bu tamamen Hükûmet politikalarıyla alakalı bir durumdur. Bu, vergi yüklerinin hafifletilmesi, girdilerin azaltılması, maliyetlerin düşürülmesi, yine -kullanılacaksa krediler- kredi faizlerinin düşürülmesiyle mümkün olacaktır. Yoksa, salt soyut düzenlemelerle ne esnaf üretimini geliştirebilir ne çiftçi tarım üretimini geliştirebilir. Tam tersine, bu düzenleme, söylediğimiz şartlar gerçekleştirilmediği takdirde bu hukuksal düzenleme her zaman güçlü olanın yani sermayedarın, sermayeyi elinde bulunduran, finans kapitalini elinde bulunduran şirketlerin veya bankaların lehine işleyecektir diyoruz.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.