| Konu: | 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 18.10.2016 |
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkanım, değerli yazman üyeler, değerli milletvekilleri; aslında biz bu madde üzerinde herhangi bir biçimde ayrıntılı konuşma yapmayacak idik, gerekçenin okunmasıyla yetinecektik ancak AKP'nin bir önergesi önümüze gelince bu konuşmayı yapmak zorunlu oldu. Aslında beş dakikayı dahi aşmadan konuşmaya çalışacağım.
Şimdi, bu maddede önemli olan nokta pasaportların iptaline ilişkin nokta. Şimdi, pasaportların iptali konusunda hakkında herhangi bir adli ya da idari kovuşturma olan şahsın ya da şahısların pasaportlarının geri alınması, iptali gibi işlemleri kurmak mümkün. Ancak, bu düzenlemenin şöyle bir yanı var: Pasaportların iptali konusundaki sınır sadece ilgili, kovuşturulan ya da soruşturulan kişiyle sınırlı kalmıyor, kendi çevresine de yöneliyor. Örneğin, elinde diplomatik pasaportu olan birinin çocuğunun yurt dışında okuduğunu düşününüz. Yurt dışında eğitimini sürdürebilme olanağından yoksun kalıyor ya da başka bir durumu değerlendirelim: Bu kişiyle ilgili varsayalım ki herhangi bir tutuklama olmadı, özgür ama hakkında güvenlik sebebiyle ya da hiçbir gerekçe gösterilmeksizin bu kararnameye uygun olarak pasaportun iptaline gidildi. Peki, bu insan yurt dışında çalışıyor ise ya da yurt dışında eğitim görüyorsa, yurt dışında ikamet ediyorsa, bununla ilgili pasaportun iptali doğrudan doğruya seyahat etme haklarının elinden alınması anlamına gelecek.
Şimdi, AKP'nin önerisinde aynen şöyle bir düzenleme var, diyorlar ki: "Birinci fıkraya göre ilgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilirler."
Değerli arkadaşlar, "suç ve cezaların kişiselliği ilkesi" diye bir ilke var. Bu, ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir, idare hukukunun da temel ilkelerinden biridir. Genel anlamda, insan haklarına dayalı hukukun hem bizim Anayasa'mızda hem iç hukukumuzda hem de uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmış olunan bir haktır. Aynı zamanda masumluk karinesi vardır. Şimdi, eşlerin pasaportlarının iptal edilmesi hâlinde, yine var sayalım, sağlık sebepleriyle yurt dışına gidip gelmek durumunda olan bir insanın sağlık hakkının ortadan kaldırılması gibi daha vahim sonuçlara da yönelmek söz konusu olacaktır. Ayrıca, biliyorsunuz ki, hepimiz de biliyoruz ki mağduriyetin alabildiğine sınırları aştığı, çizgiyi taştığı ve herkesin neredeyse mağdur durumuna geldiği bir Türkiye ortamında yaşıyoruz. Bugün, kanun hükmündeki kararnamelerin -biraz önce değerli grup başkan vekilimiz ifade ettiler- hatalar görülerek düzeltilmesi yolunda gelişmeler ve çalışmalar beklenirken, özgürlük alanlarını daha da daraltıcı önlemlere doğru gidiliyor olmasının hukuka uygun olmadığını bir kez daha ifade etmek isterim. Yanlıştan dönmek için vaktimiz var. Bunu, daha sonra tekriri müzakereyle yapacağımıza şu anda da bu konu üzerinde en azından yeni bir daraltmaya, yeni bir hak gaspına, yeni bir hak kaybına sebep olmaksızın, hepimizin burada ortaklaşa, aklın ve hukukun bize buyurduğu biçimde düzenlemelere yönelmemizin çok daha doğru olacağını düşünüyorum. Hepimizin kapılarına sabahtan akşama kadar gelip giden insanların haklarını burada topluca koruyabileceğimiz bir ortamın yaratılmasının zemini var çünkü bu konuda biz görevliyiz diye inanıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak hukuka uymak gibi bir sorumluluğumuzun olduğu inancındayım.
Teşekkür ederim.