GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:7
Tarih:13.10.2016

MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum.

Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri, 667 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'ye İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi'nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmamın hemen başında, içinde bulunduğumuz muharrem ayının mübarek olmasını diliyor, adaletsizlik ve zulme karşı gösterilen hüseynî duruşun her dönemde artarak süreceğine olan inancımı tekrarlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzda yaşanan ve yüce Türk Milletinin vatanına, devletine ve demokrasiye bağlılığıyla önlenen hain darbe girişiminde şehit olan tüm vatandaşlarımız ile güvenlik güçlerimize bir kere daha Yüce Allah'tan rahmet, milletimize de sabır ve başsağlığı diliyorum Bu vesileyle hain darbe girişimini bir kez daha lanetliyor, Türk milleti üzerinde hain emelleri olanlara cesaret ve kararlılığıyla gereken dersi veren Türk milletinin önünde bir kere daha saygıyla eğiliyorum.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye Cumhuriyeti devletine sızan ya da konuyla ilgili yıllar öncesinden başlayarak yapılan uyarıların hiçe sayılması sonucu devlete âdeta sızdırılan "hizmet" ve "inanç" maskeli karanlık bir yapının, ülkemizin iç ve dış düşmanlarıyla kurduğu hain ittifakın koordineli bir çalışmasının sonucudur. Cumhuriyet rejimiyle sorunu olanlar tarafından korunarak güçIendirilen bu sinsi yapı, vatanımızı işgal etmek isteyen güçlere taşeronluk yaparak Türk milletine silah çekmiş, ekmeğini yediği vatana ihanet etmiştir.

Söz konusu hain darbe girişimi, parti ayrımı gözetmeksizin bütün siyaset kurumlarına, Türk devletinin kuruluş esaslarına ve doğrudan doğruya milletimize yönelmiştir. Hain darbe girişimi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli tarafından daha kimin ne yaptığının tam olarak belirlenemediği dakikalardan itibaren lanetlenmiş, olası bir kalkışmanın asla kabul edilemeyeceği, her türlü demokrasi dışı arayışa karşı olunduğu ilan edilmiş, seçilmiş Hükûmetin ve milletin yanında olunduğu açıkça ortaya konulmuştur.

Bu tavır, milliyetçi-ülkücü hareketin, Türkiye Cumhuriyeti'nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne bağlılığının, Türk milletinin ve Türk devletinin bekasını, demokrasiyi, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü esas alan siyasetinin doğal bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, 15 Temmuz'da yaşanan bu gelişmelerin hemen sonrasında Bakanlar Kurulu tarafından Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye kararı ve Anayasa'mızın 120'nci maddesi çerçevesinde, 21 Temmuz 2016 günü saat birden itibaren ülkenin bütününde doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl kararı, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış, Milliyetçi Hareket Partisi, Türk devletini ve Türk milletini doğrudan hedef alan bu saldırı karşısında, sorumlularla mücadele noktasında yapılacak işlemlerin ivedi, kararlı ve güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesini teminen olağanüstü hâl kararını desteklemiştir.

Sayın milletvekilleri; alınan bu kararın sonrasında Bakanlar Kurulu tarafından bugüne kadar toplam 8 kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Görüşmekte olduğumuz 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle, FETÖ'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunan kurum ve kuruluşlar ile yargı, Silahlı Kuvvetler ve kamu görevlisi olarak bu yapıyla ilişkili olanlar hakkında çeşitli tedbirler alınmış, yapılacak soruşturmalarda ve kararname kapsamındaki hususlara hukuki itiraz noktasında izlenecek yöntemlere yer verilmiştir.

Görüşmeleri devam eden kanun hükmünde kararnamede yer alan hususlar, aslında FETÖ'nün etki alanının nerelere uzandığının açık bir belgesidir. Kapatılan kurum ve kuruluşlar, meslekten ihraç edilen yargı ve Silahlı Kuvvetler personeli ile kurumlarından ihraç edilen kamu görevlilerinin sayıları göz önüne alındığında, 15 Temmuz darbe girişimine kadar gelen süreçte FETÖ'nün vakıf üniversiteleri, özel eğitim kurumları, dershane, yurt, pansiyon, özel hastane, vakıf, dernek, sendika gibi hemen hemen her alanda en etkili bir şekilde faaliyet gösterdiği ortaya çıkmaktadır.

Bu kadar büyük bir yapının devletin gözünden ve gözetiminden uzak bir şekilde ve hatta yurtdışından kontrol edilmesi neredeyse imkânsızdır. 2000 yılında on yıl hapis talebiyle devlet güvenlik mahkemesinde yargılanan FETÖ başı Gülen'in, AKP Hükûmetinin 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu'nda yaptığı değişiklikle beraat ettiğine ve FETÖ yapılanmasının AKP döneminde tam 15 kat büyüdüğüne dair gazete haberleri, FETÖ'nün bu cüreti nereden aldığının anlaşılması bakımından son derece manidar ve önemlidir.

Özellikle geride bıraktığımız on yıl içerisinde: Yurtsuz kalan üniversiteliler FETÖ yurtlarının, ucuz dershane arayan başarılı öğrenciler FETÖ dershanelerinin, torpilden başka hiçbir kriterin gözetilmediği bir ortamda terfi yolu arayan veya en azından çalıştıkları kurumda kendileriyle uğraşılmamasını dileyen memurlar FETÖ ağabeylerinin kucağına itilmiş, Bank Asya'yla çalışmayan iş adamlarının işleri rast gitmemiş, ülkede FETÖ'cü olmayanların hiçbir işi görülmez olmuştur. İsteyen istediği kadar reddetsin, Türk milleti yaşayarak gördüğü bu rezil ortamı gayet iyi hatırlamakta, sorumlularını ise gayet iyi tanımaktadır. Bu çerçevede kimin daha FETÖ'cü olduğunu herkesten daha fazla yüce Türk milleti bilmektedir. En yakın şahit vatandaşlarımız, en büyük kriter yüce Türk milletinin vicdanıdır.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişimine karışan, doğrudan ya da dolaylı olarak destek olan, koruyan, kollayan kim varsa, ismi ve unvanı ne olursa olsun adalet önünde hesap vermesi ve bedel ödemesinin kaçınılmaz olduğu bir gerçektir. Diğer yandan, hâl, olağanüstü olsa dahi devlete olan güvenin ve hukukun üstünlüğünün ihmal edilmesi gibi ileride çok büyük sorunlara yol açabilecek uygulamalar konusunda azami dikkat ve gayret gösterilmelidir.

Kriterler tam olarak belirlenmeden, açık deliller net olarak ortaya konulmadan yapılan uygulamalar, kanun hükmünde kararnamelerle ilgili birçok hukuki tartışmayı beraberinde getirmekte, bu durum böyle kritik bir ortamda karmaşa ve kaosun güçlenmesine neden olmaktadır.

Darbe gecesi hayatını ortaya koyarak vatan toprağını ve devletini kahramanca koruyan yüce Türk milleti, kanun hükmünde kararnameyle yapılan işlemlerle ilgili olarak açıklama beklemektedir. Darbenin planlayıcıları, uygulayıcıları, darbe girişiminin başarılı olması hâlinde sözde yeni yönetimde görev alacak kişiler başta olmak üzere birçok önemli soru ne yazık ki hâlen cevapsız durumdadır.

Kısacası darbe girişiminin başı, beyni ve temel organları hâlen belirsizliğini korurken, darbe girişiminin âdeta kuyruğuyla mücadele edilmesi milletimizin, FETÖ'yle mücadele konusundaki güvenini ne yazık ki her geçen gün biraz daha aşındırmaktadır.

Sayın Milletvekilleri, unutulmamalıdır ki darbe girişiminin karşısındaki en büyük güç, 15 Temmuz gecesi de bugün de yüce Türk milletinin ta kendisidir. Milletimizin bu konudaki fedakârlığı, başta bu süreci yürüten Hükûmet olmak üzere, hepimizin sırtına ağır bir yük yüklemektedir.

Olağanüstü hâl, demokrasinin askıya alındığı veya hukukun rafa kaldırıldığı bir süreç değildir. Olağanüstü hâl, içinde bulunduğumuz gibi olağan dışı bazı dönemlerde kritik iş ve işlemlerin ivedi bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayan anayasal bir müessesedir.

Bu şartlar altında, hem olağanüstü hâlin anayasal konumuna uygun davranmak hem de Türk milletinin FETÖ'yle mücadele noktasındaki kararlılığını korumak zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak isterim.

"FETÖ'yle mücadele" adı altında milletimizin vicdanını yaralayacak uygulamaların hayata geçirilmesi, FETÖ'nün ekmeğine yağ sürecek, temelde millî birlik ve beraberliğimize darbe vurmak isteyen bir kirli yapının işlerini kolaylaştıracaktır.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, darbe girişimi ve FETÖ'yle mücadele konusunda olağanüstü hâlin gerekli ve önemli olduğunu düşünmekte, ancak verilen bu yetkinin Anayasa ve hukukun, dışına çıkılmadan sorumlu ve adaletli bir anlayışla kullanılmasını da önemsemekte ve sonuna kadar takip etmektedir.

En başından beri ifade ettiğimiz gibi, olağanüstü hâl bir anayasal müessesedir, temel hükümleri Anayasa'mızda düzenlenmektedir. Bunun yanı sıra, olağanüstü hâle ilişkin bir özel kanun da bulunmaktadır. Olağanüstü hâlin, başta kararnameler olmak üzere, bu kararnameler doğrultusunda yapılacak iş ve işlemler de dâhil olmak üzere, yapılacak tüm uygulamaları bakımından en başta hukuk, onun altında Anayasa, Anayasa'daki buna ilişkin hükümler, onun altında da Olağanüstü Hâl Kanunu'na uygun olmak kaydıyla uygulanması, bu çerçevede vaziyet edilmesi son derece önemlidir ve bu hususu baştan beri hep tekrar ettik. Bu defa da bir kere daha bu hususu vurgulayarak sözlerimi sonlandırıyor ve hepinizi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Parsak.