GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:6
Tarih:12.10.2016

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, hepimizin bildiği gibi, ülkemiz bambaşka bir döneme girmiştir. Ülkemizin bekasına, milletimizin canına kasteden FETÖ'cüler, âdeta devletimizin her yerine sızmış ve neredeyse her kademeyi bir mikrop gibi sarmıştır. Bize düşen de bu mikropları bünyeden acilen temizlemek ve ülkemizi başta FETÖ, DAEŞ, PKK olmak üzere tüm teröristlerden kurtarmaktır. Bu anlamda olağanüstü durumlarda acilen ve yıldırım hızıyla kararlar alınması gerekmektedir. İşte dün gece Gazi Meclisimizde üç ay daha uzatılmasını kabul ettiğimiz OHAL ve OHAL gereği alınan kanun hükmünde kararnameler, bu noktada hayati önem taşımaktadır çünkü zaman az, teröristler ve ülkemizin bekası, milletimizin birlik ve beraberliği için alınması gereken kararlar ise çoktur.

OHAL, kanun hükmünde kararnamelerle Anayasa'mızın 119, 120 ve 121'inci maddelerinde yer almaktadır. Anayasa'mızın 121'inci maddesi de OHAL süresince kanun hükmünde kararname çıkarılabileceğini düzenlemiştir.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz gibi hain ve sinsi bir darbe girişiminden sonra hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. 15 Temmuzda bize destek veren milletimizin isteklerini görmezlikten gelemeyiz. 15 Temmuz, Türkiye için bir milattır. Olağanüstü dönemlerde olağanüstü kurallar geçerlidir. OHAL durumu uzatılmasıyla siyasetin ve millet iradesi üzerinde yeni bir vesayete izin vermeyecek düzenlemeleri yapmak zorundayız. Devletimizin ve milletimizin bekası için gerekli düzenlemeleri yapmak zorundayız.

Sinsi ve gizli yapılara değil sivil, şeffaf ve demokratik bir kurumsallaşmaya ihtiyaç bulunduğu açıktır. Devletin demokratik işleyişini bozma tehdidi taşıyan kamu personeli ve unsurlarının bürokrasiden temizlenmesi gerekir. Başka bir ifadeyle devlete sadakatle bağlı olmayan bürokrasiyle devletin beraber çalışması düşünülemez. OHAL, toplumun gündelik, rutin yaşantısını asla etkilememektedir. OHAL, demokratik bir düzenin tesis edilmesi önünde engel teşkil eden vesayetçi aktör ve yapıların ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir.

Sayın milletvekilleri, daha önce de OHAL, siyaset tarihimizde pek çok defa uygulanmıştır. Merhum Cumhurbaşkanımız Sayın Özal döneminde, 19 Temmuz 1987 tarihinde, doğudaki 14 ili kapsayacak şekilde yürürlüğe konulan OHAL, tam 46 kez uzatılmış, 30 Kasım 2002 tarihinde ise AK PARTİ tarafından kaldırılmıştır. Bu, aslında, AK PARTİ'nin, ihtiyaç olmadığı takdirde OHAL'i gündemden kaldırmakla ilgili özgürlükçü bir yaklaşım içerisinde olduğunu da göstermektedir.

Sık sık OHAL düzenlemesi ve kanun hükmünde kararnamelerle bizi eleştiren Avrupa'daki Fransa, Charlie Hebdo ve Paris katliamı gibi iki yerel bazdaki terör olayını yaşamış ve hemen ardından OHAL düzenlemesine geçmiştir. Bir yılı geçmiş olmasına rağmen, Fransa, hâlen, OHAL kararını sürdürmektedir, üstelik sadece iki terör saldırısı sebebiyle. Pekâlâ, bizde, 15 Temmuz öncesi sayısız karşılaştığımız, yaşadığımız terörist olaya rağmen, OHAL ilan edilmemişti. Ama 15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL ilan etmeyeceğiz de ne zaman edeceğiz sayın milletvekilleri?

Değerli arkadaşlar, son dönemde yaşadığımız meselelerin hiçbiri iç siyaset, iktidar, muhalefetin ideolojik görüşleri veya parti politikalarıyla ilgili değildir. Yaşadığımız veya yaşattırılmaya çalışılan hususlar, bizim aslında son dönemde güçlü bir Türkiye olarak ortaya çıkmamız sebebiyledir. Uluslararası küresel şer güçler, güçlenen ve bağımsız hareket eden, mazlum milletler içinde rol model olan Türkiye'nin önünü kesmek ve Türkiye karşısında pazarlık payını artırmak için her gün yeni bir oyun, yeni bir tezgâh kurmak istemektedirler. MİT krizi, Gezi olayları, 17-25 Aralık hukuk darbesi, nihayetinde 15 Temmuz gecesi yaşadığımız hain FETÖ girişiminin sebebi hep Türkiye'yi hizaya getirme arayışıdır.

Ben de, o gece, darbe girişiminin olduğu o gece İstanbul'da bulunan bir kişi olarak Kartal'da, Kadıköy'de ve Ataşehir'de, gerek parti teşkilatlarımla gerekse sahada, meydanda olan milletimin yanında gördüğüm bu manzara karşısında, insanımızın, millî birlik ve beraberlik içinde, korkusuzca, özgürlüğü için, demokrasi için, ülkesi için mücadele ettiğine şahit olmuş birisiyim. O gece millet ile devlet ilk defa bu kadar yakın bir araya gelmiş, görüş farklılıklarına, modellerine, rollerine, siyasi kimliklerine aldırmadan herkes ama herkes bu darbeye karşı gelmiştir. Milletin vekilleri de bombalanan bu Meclisi çalıştırmış, darbeye karşı millî iradeyi yere düşürmeyeceklerini beyan etmişlerdir.

Sayın milletvekilleri, darbe girişimine karşı ayakta kalan kurumlardan biri de hiç şüphesiz ki siyaset kurumudur. Darbe girişiminin ilk hedefi, millî egemenlik, millî irade ve biz, seçilmiş olan siyasetçilerdir. Özellikle biz siyasilerin, kahraman halkımıza, gazilerimize ve şehitlerimize karşı can ve şükran borcumuz bulunmaktadır. Özellikle biz siyasiler, 15 Temmuzdan sonra ortaya çıkan ve hepimiz için büyük bir memnuniyet oluşturan Yenikapı ruhunu da korumalıyız diyorum.

Küresel güçler dün Kuzey Afrika'da, Ukrayna'da, Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta yaptığının aynısını bugün Türkiye'de yapmanın çabası içerisindedir. Kavganın zemini Anadolu, muhatabı ise tüm medeniyet coğrafyamız ve tüm ümmettir. Hâl böyleyken, içerideki ideolojik bakış açılarının yerine, hepimizin dışarıya karşı millî ve yerli bir duruş sergilememiz yolundan geçmektedir.

Sayın milletvekilleri, Suriye'de savaştığını iddia edenler aslında birbirine lojistik destek sağlamaktadır. PKK'nın bıraktığı yerde DAEŞ, DAEŞ'in bıraktığı yerde FETÖ, FETÖ'nün bıraktığı yerde PKK bu terör nöbetini devralıyor ve her gün başka bir maske ve başka bir tarzda ülkemizi hedef alıyorlar.

Nitekim, terör örgütünün son saldırısında, AK PARTİ ilçe başkanımız ve başkan yardımcımız şehit oldu. AK PARTİ teşkilatlarının her kademesinde görev almış biri olarak diyorum ki: AK PARTİ teşkilatları kefenleriyle yola çıkmıştır. Kefenleriyle yola çıkmış dava adamları terörden ve tehditten asla korkmazlar.

Haince saldırarak çocuklarının gözleri önünde babalarını öldürenler, insanlarımızı evsiz yurtsuz bırakanlar, hendek açanlar, milletin tankını millete karşı çeviren terör örgütleri, adı FETÖ, PKK, DAEŞ, ne olursa olsun asla bizi yıldıramayacaklar ve asla vatanımızı bölemeyeceklerdir.

Sayın milletvekilleri, FETÖ, bir cemaat değildir; FETÖ, aynı zamanda, dini tahrif etmek isteyen, Haşhaşi ruhlu, sinsi, cani bir yapıdır.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Cemaat... Cemaat o, cemaat.

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) - Aynı zamanda kaset, kumpas ve şantaj yoluyla ekonomiyi, siyaseti, bürokrasiyi hedef alan, devletin tankını millete çeviren silahlı bir örgüttür.

Sayın milletvekilleri, FETÖ, sadece AK PARTİ zamanında ortaya çıkmış bir örgüt de değildir; tam aksine, diğer siyasi iktidarlar zamanında mücadele edilmeyip AK PARTİ zamanında kararlılıkla mücadele edilmiş olan bir örgüttür.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - On dört yıl, on dört yıl...

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) - FETÖ, kırk yılı aşkın bir süredir sinsice, parlamenter sistemin de zayıflığından ve bürokratik oligarşiden de faydalanarak devlet kurumlarına yerleşmiş hain bir örgüttür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şunu da çok açık ve net olarak ifade etmek istiyorum ki böylesine hain ve sinsi bir örgüte karşı eğer AK PARTİ ve onun kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı hiç kimse bu millî mücadeleyi bu kadar başarılı sürdüremezdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ayıp be! Utan be! Utan be! Böyle şey olur mu ya?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ayıp, ayıp!

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) - İlk defa darbe girişimine karşı direnen, şapkasını alıp gitmeyen bir lider ve onun etrafında kenetlenen aziz millet vardı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Böyle konuşma olur mu ya?

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) - Eğer 27 Mayısta, 12 Eylülde veya siyasi tarihimizde tüm darbelere karşı siyasi liderler karşı çıkmış olsaydı belki bugün Türkiye, darbeler tarihi olan bir Türkiye olmayacaktı.

Sözlerimi bitirirken, şu anda terörle mücadelede eden, her terörist ittifakla boğuşan Türkiye millî bir beka sorunu yaşamaktadır. Bu mücadeleyi kazanmanın en güvenli yolu millî birlik ve beraberliğimizdir.

Bu mücadelemizde birlik ve beraberlik ruhunu sağlamak için OHAL ve kanun hükmünde kararnameler, işte bu anlatmaya çalıştığım sebeplerle çok önemlidir ve hepimiz tarafından desteklenmelidir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)