| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 05.10.2016 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL gölgesinde başlayan yeni yasama yılında yüce Meclis çalışmalarında daha çok akıl, daha çok vicdan ve daha çok uzlaşı diliyorum. On dört yıllık AKP iktidarı Türkiye'de eğitimin OHAL'i oldu, eğitimin OHAL'li yılları oldu. 2011 seçimleri sonrasında eğitimde OHAL hız kazandı. 2012 yılında 4, 4, 4'ün yasalaşması sonrasında aslında diyebiliriz ki 4, 4, 4 yasasıyla birlikte eğitimde OHAL'in miladı da başlamış oldu. Bakınız eğitimde OHAL AKP'yle başladı dedim. Bugün eğitim bu hâldeyse bu hâlin sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisidir. On dört yılda, ta ki sizin için milat olan 17-25 Aralık 2013'e kadar eğitimi anahtar teslim olarak Fetullah Gülen Cemaati'ne, bugün sizin yeni koyduğunuz adıyla FETÖ grubuna teslim ettiniz. Neler oldu on dört yıl içerisinde? Müfredatın onların istediği biçimde yapılandırılması, değerler eğitimine geçilmesi, özel okulların açılması, teşvik edilmesi, dershanelerin bu ülkede eğitim içinde mutlakiyet kazanması, sayıları giderek artan vakıf üniversiteleri; yetmedi, atanan rektörlerin kimlikleri, TÜBİTAK'ta yaşanan değişimler, çalınan sorular, bunların hepsi sizin eseriniz. Bunların hepsinden ama hepsinden siz sorumlusunuz.
Ve 15 Temmuz elbette ki bir darbe girişimi. 15 Temmuz sonrası 20 Temmuzda ilan edilen OHAL ve sonrası ise eğitime yapılan yeni bir darbedir. 15 Temmuz öncesi Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama komisyonlarında görüşülen yasa tekliflerinin kanun hükmünde kararname hâline geçirilmesi OHAL yasası kapsamı içinde değildir değerli arkadaşlar. Kanun hükmünde kararnamelerle devletin kurumlarının içi boşaltılamaz, kanun hükmünde kararnamelerle devlet yeniden yapılandırılamaz. Anayasa Mahkemesinin sizler tarafından yapılan bu yanlışları iptal etmesini bekliyoruz.
Ve değerli milletvekilleri, 668 sayılı Kararname'yle öğretmenler için 4+2 sözleşmeli çalışma modelini getirdiniz. Hiçbir meslek grubunda altı yıl zorunlu, güvencesiz ve dayatma esaslı çalışma sistemi yoktur. "4+2" denilen sistem asla ve asla kabul edilemez ve Millî Eğitim Bakanlığı bu çerçevede dedi ki: "15 bin yeni öğretmen atayacağız." Bunun için, KPSS sonuçlarına göre 45 bin kişiye mülakat uygulayacaklarını açıkladılar. Daha önce Millî Eğitim Komisyonunda bu konu çokça tartışıldı, dedik ki: "Mülakat doğru bir şey değildir." Ne dedik, "Mülakat sübjektif bir değerlendirmedir." Ne dedik? "İlla mülakat yapacaksanız, mülakatlar görsel ve işitsel kayıt altına alınmalıdır." dedik. Ve ne dedik? "Mülakatla işe alım siyasi değerlendirmeyle kendi kafana uygun, senin ideolojine uygun olacak kişilerin işe alınmasıdır." dedik, ama dinlemediniz ve çeşitli illerde mülakat yapmak üzere 485 farklı komisyon kurdunuz. Mülakatlar geçtiğimiz hafta yapıldı ve hemen ardından... Toplumda yaşanan infiali biz yaşıyoruz siz farkında mısınız bilmiyorum. Sizlerin sıralarının boşluğuna baktığımda ne yazık ki farkında olmadığınızı üzülerek görüyorum. Ve ardından bir sosyal patlama geliyor, dikkat edin, tüm bu yaptıklarınızın arkasından bir sosyal patlama geliyor.
Bakınız mülakatta neler sormuşlar, biliyorsunuz ama bir kaçını ibret olsun diye Meclis dışından bizi izleyenlerin de dinlemesi açısından paylaşıyorum: "Reis kimdir?", "Gezi'de neredeydin?", "Ömer Halisdemir kimdir?", "Namaz kılıyor musun?"
Değerli milletvekilleri, bu soruların öğretmen alımıyla alakası nedir? Bu soruları soranlar, komisyonlarda görevli olanlar hangi seçilmiş akıllar soruyorum ve neyi seçmeye çalışıyorlar?
Yetmedi, dershane öğretmenlerinden oluşan 5 bin öğretmen ataması daha yapılacağı açıklandı. KPSS koşulu aranmadan, mülakat yapılmadan açıkta kalan 5 bin dershane öğretmenini de kadrolara atayacaksınız? Soruyorum yeniden: Hangi akıl, hangi vicdanla bunu yapacaksınız? Eşitler arasında eşitsizlik yaratmak haksızlık değil de nedir?
Değerli milletvekilleri, son olarak, şimdilerde dünyanın bizimle ilgili dert ettiği, belki de sizlerin hiç derdinizde olmayan birisinden bahsedeceğim: Aslı Erdoğan. Dünya tanıyor kendisini ama bilmeyenleriniz için bir kez de ben hatırlatma yapmak istiyorum. Kimdir Aslı Erdoğan? Aslı Erdoğan bir fizikçi, bir yazar, Türk edebiyatında rüştünü ispat etmiş, yeni kuşak kadın yazarlarımızdan. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezinde görev yapan ilk Türk kadın fizikçi. Aslında erkeği de yok. Ve Aslı Erdoğan şimdi tutuklu. Peki değerli milletvekilleri nedir Aslı Erdoğan'ın suçu? Aslı Erdoğan'ın suçu yazmak, Aslı Erdoğan'ın suçu düşünmek ve Aslı Erdoğan şimdi tam doksan günden beri tutuklu. Aslında Aslı Erdoğan'a yapılanlar, Aslı Erdoğan'ın öyküsü bana Sokrates'i hatırlattı. Biliyorsunuz, hatırlayınız, Sokrates neyle suçlanmıştı? Dinsizlikle, gençlerin ahlakını bozmakla, Atina'nın iman ettiği ilahlara inanmamakla suçlandırılmıştı ve bu nedenle de cezalandırıldı. Peki, ne dedi Sokrates? "Asıl mesele, ölümden sakınmak değil; asıl mesele, haksızlıktan sakınmaktır çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar." Ve Aslı Erdoğan da mektubunda şöyle demiş: "Bu kötülük dayanışmasını kırmak, bu kötülük dayanışmasını ortadan kaldırmak için ne güçlü erdem, ne çok umut gerekiyor." O erdem, o umut bizlerde mevcut. Buradan, yüce Meclisten Aslı Erdoğan'a selam gönderiyorum; sadece Aslı Erdoğan'a değil, suçları ispatlanmadığı hâlde tutuklu bulunan tüm aydınlara, gazetecilere, öğretmenlere, öğretim üyelerine, yargıçlara, askerlere selam olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Ve diyorum ki: İnsanlık yüzyıllardır Sokrates'i konuşuyor ve insanlık yüzyıllardır Sokrates'ten feyzalmaya devam ediyor. Atinalılar Sokrates'i öldürenleri cezalandırarak hesap sordular ve ben de sizlere şunu sormak istiyorum, soruyorum ki sizlere: "Sokrates'e o cezayı verenleri hatırlayan var mı?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usluer.