GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:2
Tarih:04.10.2016

BURHANETTİN UYSAL (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle 26'ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının hepimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah, tüm gruplar birlik ve beraberlik içerisinde ülkemizin ve tüm insanlığın yararına kanunları birlikte çıkarırız.

Yine, muharrem ayının ve hicri yılın tüm insanlığa huzur ve mutluluk getirmesini temenni ediyorum.

Tabii, asıl konuşmamız, söz alma nedenimiz Halkların Demokratik Partisi tarafından... 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde, olağanüstü hâl kapsamında kapatılan 15 tane vakıf üniversitesi hakkında Meclis araştırması açılması konusunda söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzu hep birlikte yaşadık. Kampüsümüzün içerisinde, Meclisimizin daha camlarının kırık olduğunu bir kez daha göstermek istiyorum. Bu gemi batacak olursa hepimizin batacağını asla aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Burada, çözümde, çözüm ortaklığında eğer beraber olursak bu gemi yol alacaktır. 15 Temmuzu unutup... 15 Temmuzda söndürülen yangının tekrar çıkmaması için yine sizlerin oylarıyla olağanüstü hâl kabul edilmiş ve buna istinaden Hükûmet belirli kararlar alıyorsa bu kararların hukuka aykırı olduğunu söyleyerek, devletin, Hükûmetin fırsatçı yaklaşımlar içerisinde olduğunu söyleyerek bu ülkeyi bu kaostan çıkarmak mümkün değildir.

15 Temmuz akşamını burada ben de yaşadım. Meclise ilk gelen, Meclisin lambalarını ilk yakan milletvekillerinden bir tanesiyim. Hayatımda ilk kez ölüm ile kalım arasında kaldığım gündü, o günü unutmam mümkün değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Eğitimciler mi yaptı darbeyi ya?

BURHANETTİN UYSAL (Devamla) - Efendim?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Eğitimciler mi yaptı darbeyi?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Uysal, siz lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz?

BURHANETTİN UYSAL (Devamla) - Elbette ki bunu, bu darbeyi eğitimciler yapmadı ama kırk yıl süre içerisinde bir yapılanma var, bu yapılanmayı da bu devletin kurumlarından söküp çıkarmak gerekiyor. Eğer bu kurumlarda bunlar yaşayacak olursa 15 Temmuz akşamı yaşadığımız o felaketi bugün yine yaşamayacağımızı kim iddia edebilir?

Evet, 15 tane vakıf üniversitesi kapatıldı ama Yükseköğretim Kurumu bu öğrencilerimizin hiçbirinin mağdur edilmemesi için gece gündüz gayret etti, bizlerle iş birliği içerisinde oldular. Siz de yakinen takip ettiniz. Olağanüstü Hâl Yasası'nın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, kapatılan vakıf üniversitelerini garantör devlet üniversitelerine devrettiler fakat toplum bunu benimsemedi çünkü vakıf üniversitelerine giren öğrencilerimizin daha düşük puanla girdiklerini iddia ederek bunların kendi aralarında yeniden yerleştirilmesi konusunda bir toplum baskısı oldu. Yükseköğretim Kurumu bu baskıyı tekrar değerlendirerek vakıf üniversitelerine yerleştirilen öğrencilerin yerleştirildiği yıldaki almış oldukları puanlar göz önüne alınarak öğrencilerimiz tekrar vakıf üniversitelerine yerleştirildiler. Bunların mağdur edilmemeleri adına, yine almış oldukları bir kararla, özel öğrenci statüsü çok genişletilerek bundan önce dar anlamda uygulanılan özel öğrenci uygulaması bütün kapatılan vakıf üniversiteleri öğrencilerine uygulandı. Öğrencilerimiz üniversitelerinin kapatıldığı şehirde veya ülkemizde istedikleri bir yerde eğitimlerini almaya başladılar ve problemler mümkün olduğunca minimum seviyeye indirildi.

Elbette ki bu değişim süreci içerisinde istenilmeyen durumlar olabilir. Bizim bile evimizi taşımaya kalktığımız an, yeni yerleşeceğimiz zaman elbette ki sıkıntılarımız olacaktır ama gelecek günlerdeki beklentilerimiz, umutlarımız o sıkıntılarımızı unutmamıza neden oluyor.

Bu ülkede eğer millî eğitimle, yükseköğretimle olumsuzluklar üzerinden sürekli politikalar geliştirecek olursak bizim iktisadi anlamda, siyasi anlamda kalkınıp bir dünya devleti, bir dünya paydaşı olmamız söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle, vakıf üniversitelerinde çalışan personelin devlet kademesine alınması zaten söz konusu değildir. O öğretim üyelerinin mimlendiği konusuna da katılmıyoruz. Devletin, öğrencisini ve vatandaşını mimlemesi söz konusu değildir. Üniversitelerde çok fazla öğretim üyesine ihtiyaç var. Bu öğretim üyeleri, normal vatandaşların, normal öğretim üyelerinin nasıl üniversiteye girdiklerini biliyorlar. Önümüzdeki günlerde onlar için ilan çıktığı zaman onlar da müracaat edebileceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, 65 bin öğrenciyi devletin mimleyerek bunları bir daha devlet kadrosuna almamak için bir gayreti olabilir mi? Sizin, kendi çocuğunuzla bir sorun yaşadığınız zaman onu evinizden kovmanız söz konusu olabilir mi?

Şimdi, devlet bu terör örgütünden çok büyük bir sıkıntı çekmiştir. Bir birey olarak bir fidan diktiğimiz zaman amacımız nedir? O fidanın büyüyüp o fidandan meyve almaktır. Bugün atılan bir generalin, bir profesörün devlete veya ailesine olan maliyetinin ne olduğunu düşünebiliyor muyuz? Devlet, tam meyve alacağı sırada, kırk yıl sonra, bir profesör, devleti aleyhine suç işlemişse bunu elbette ki kadrolarından uzaklaştırmak mecburiyetinde kalmıştır. Burada elbette ki haksızlığa göz yummamak lazım. Hepimizin birlikte bağırmamız lazım. O kaybetmeye çalıştığımız... Kaybedilen kişi memur, öğrenci kimse onlar bu ülkenin geleceğidir. Devlet bunlara yatırım yaptı. Biz onlardan ürün almak istiyoruz. AK PARTİ iktidarının da onları dışlamak, onları mimlemek, onlarla ilişkiyi kesmek gibi bir isteği, bir beklentisi yoktur. Bunun da altını çizerek belirtmek istiyorum. Sizler nasıl evlatlarınızdan vazgeçemiyorsanız devletimizin de hiçbir ferdini feda edemeyeceğini belirtmek istiyorum.

Vakıf üniversitelerinden başka üniversitelere geçen öğrencilerimizin diplomalarında eski üniversiteleri yazmayacak arkadaşlar. Ama artık, diplomalar sadece bir kâğıt hâlinde verilmiyor, diploma eki etiketleri veriliyor. Bu diploma eki etiketlerinde elbette ki bundan önceki dönemlerde öğrencilerimizin almış olduğu dersler, krediler, nereden aldıkları, diplomalarıyla birlikte verilecektir ve bu diplomaları da Avrupa Birliğinin tüm ülkelerinde geçerliliğini sağlamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 15 Temmuz garabet gecesini Allah bu ülkeye bir daha yaşatmasın diyorum. Buna destek olanların da Allah belasını versin diyorum. Bu belayı defettikten sonra, raydan çıkmış olan devlet düzenini tekrar rayına oturttuktan sonra, elbette ki siyaseti birlikte yapacağız. Ama, bugün, AK PARTİ iktidarının her söylediğini hatalı bulmak bu ülkenin geleceğini yanlış yönlendirmek demektir. Bu raydan çıkmış olan treni birlikte raya oturtacağız ve birlikte işletmeye başladığımız gün siyasetimizi yine birlikte yapacağız, "Bu treni sen hızlı götürebilirsin, ben hızlı götürebilirim." siyasetini birlikte gerçekleştireceğiz. Ama, tren rayda değilse, sen a görüşünü ben b görüşünü savunuyorsam, bu trenin işlemesine bir katkı olmayacaktır diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)