| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 126 |
| Tarih: | 17.08.2016 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce 17 Ağustos depreminde yitirdiğimiz tüm yurttaşlarımızı bir kez daha saygıyla andığımı ve bu olaylar karşısında Türkiye'nin kendisini bekleyen tehlikeler, deprem tehlikesi karşısında etkin bir şekilde tedbirlerinin alınmasının zorunluluğunun altını çizerek tüm ulusumuza da tekrar başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'de çok ağır, travmatik, kabus dolu bir geceyi burada geçirdik, hep beraber burada geçirdik; tüm Türkiye'deki yurttaşlarımız sokaklarda, meydanlarda, bizler de milletvekilleri olarak burada. Bir darbe girişimine karşı bütün partiler -AKP, CHP, MHP, HDP- tereddütsüz bir duruş sergiledi, yurttaşlarımız hayatlarını tankların altında ezilmek pahasına harcadı, bizler burada Mecliste "Meclis çalışmalı, ulusal egemenlik sürmeli, darbeler olmamalı, darbecilere karşıyız." diyerek bir duruş sergiledik. Üzerimize bomba yağarken o gün çok özel ve anlamlı bir günü bütün partiler bir arada geçirdi ve Türkiye'nin 15 Temmuzu atlatabilme olasılığından sonrasını biz, burada, sığınaklarda beraber konuştuk. 15 Temmuzu atlatamayabilirdik; ne kadar ağır sorunlar yarattığını, ne denli örgütlenilmiş olduğunu yaşayarak görüyoruz. O gün atlatılmış olması Türkiye için bir şanstır. İşte 15 Temmuz gecesi, biz, sabaha kadar bunları aramızda bir fikir jimnastiği yaparak bombaların altında değerlendirirken bundan sonraki Türkiye'nin de nasıl olması gerektiği konusunda herkesin uzlaştığı bir düzlem üzerinde buluştuk. O da tam demokrasi, Türkiye'nin şeffaflaşması ve Türkiye'nin gerçekleriyle yüzleşmesi.
Evet, "demokrasi" güzel bir kelime ama altının doldurulması gerekiyor. Türkiye kendisiyle yüzleşebilecek mi; Türkiye acaba geçmişinden gelen bütün olayları, karanlık olayları açığa çıkartacak bir cesarete sahip mi? Yani bunu yapabiliyorsak demokrasinin altını dolduracağız; yapamıyorsak değerli arkadaşlarım, her şey 15 Temmuzun öncesi gibi devam eder. İşin şakaya gelir tarafı yok. 15 Temmuz gecesi, Türkiye bu ağır tabloyu atlattığında, "Artık zaman geçtikçe, etkisi azaldığı zaman yine eski tarz siyaset yaparız." anlayışının iflas ettiği bir tarihtir. Bu konuda, özellikle iktidar partisine çok ağır bir sorumluluk düşüyor. Bu süreci yönetmek konusunda, yürütmek konusunda ağır bir sorumluluk var. Muhalefet, el birliğiyle darbe girişimine karşı durdu, beyanlarını söyledi; sokaklarda, meydanlarda, Mecliste sahip çıktı ama bunun altının dolması gerekiyor.
Demokrasiyi Türkiye'de tekrar inşa etmemiz; bir daha darbe olmamasına, Türkiye'nin kuruluş felsefesinin bir daha örselenmemesine dönük hareketlere karşı bir ittifak oluşturabilmemiz açısından Türkiye'nin yapacağı ilk iş, bir kere geçmişiyle yüzleşmek olmalıdır. İşte, bu karanlık, faili meçhul olaylar da bunların başında geliyor değerli arkadaşlarım. Biz faili meçhul olaylarla 15 Temmuzdan önceki süreçte gereği gibi yüzleşebilseydik belki 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı. Bu konuda pek çok araştırma önergesi verildi. Ne yazık ki iktidar partisi bir kıskançlık içinde muhalefet partilerinin verdiği önergeleri reddediyor ama değerli arkadaşlarım, eğer bunlar gibi daha önce verilmiş araştırma önergeleri burada kabul edilseydi belki 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı.
Eğer biz, Ceylânpınar'da 2 polis kardeşimizin öldürülme olayının üzerine hep beraber gidip arkasındaki gerçeği ortaya çıkarsaydık belki 15 Temmuzu önlerdik, tıpkı Suruç'taki gibi. Bakın, 15 Temmuzda bu darbe girişimi yaşandı. Siz biliyor musunuz ki acaba Ceylânpınar'da o 2 polisin öldürülmesi olayının bununla irtibatı var mıdır yok mudur? Uludere'de 34 yurttaşımızın öldürülme hadisesini burada hep beraber konuştuk, defalarca araştırma önergesi verdik gelin bunun üstüne gidelim diye. İktidar partisi reddetti ama şimdi bakıyoruz ki karanlık ilişkiler, bizim o gün söylediğimiz ama itibar edilmeyen görüşler ortaya çıkıyor ve "Acaba bunu FETÖ'cüler mi yaptı?" denilme noktasına geliyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, yani böyle bir tablo içerisinde iktidar partisi sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Bakın, bu araştırma önergesi önemli. Valilik olaydan sonra -2 polis öldürülmüş- yaptığı yazılı açıklamada diyor ki: "2 polis memurumuzun evinde, kapısında herhangi bir zorlama yok, silah sesi de duyulmamış." Silah sesinin duyulmadığı, zorlamanın olmadığı bir atmosferde 2 polis ölüyor ve faili ortada yok. Nedir bu oyunun altındaki gerçek? Ondan iki gün önce Suruç'ta patlayan bomba, polislerin öldürülmesi, daha sonra Ankara Garı'ndaki patlama, Ankara'daki diğer patlamalar, İstanbul'daki patlamalar ve Türkiye'nin birçok yerinde faili meçhul cinayetler; nedir bunlar değerli arkadaşlarım?
Bir iktidar partisi açısından gerçekten bunlar züldür çünkü demokrasilerde "faili meçhul" diye bir olay olamaz değerli arkadaşlarım. Faili meçhul olay nasıl olabilir? Devletin görevi faili meçhulleri ortadan kaldırmak ve faillerini ortaya çıkartarak demokrasimizi bizlere tekrar yaşatmaktır ama herkes korku içerisinde acaba başıma bir şey gelecek mi diye. Bu olay aydınlatılmadığı takdirde Türkiye'nin, geleceğini inşa etmesi çok zordur. Bakın, bizim bunları tartışmamız gerekiyor.
Darbe Komisyonu kurduk 15 Temmuzdan sonra. Bütün partiler Komisyona üye verdi. E, AKP niye vermiyor değerli arkadaşlarım Darbe Komisyonuna üyeyi? E, ne oldu yani, darbeyi araştırmayacak mıyız biz, nedir onun sebepleri? Belki o sebeplerin içerisinde Ceylânpınar'daki 2 polisin öldürülmesi hadisesi olacaktır, Uludere olacaktır, Ankara Garı patlaması olacaktır. Bunları araştıralım, iktidar partisi bunları tekrar halının altına süpürmesin.
Çok ağır ve veballi günlerden geçiyoruz değerli arkadaşlarım. Biz muhalefet olarak sorumluluğumuzu yerine getirmek istiyoruz. Bu konuların üzerine gidelim, yüzleşelim ve korkmayalım, altından ne çıkarsa çıksın korkmayalım bunlardan çünkü bu olayları önleyemezsek ve çözemezsek Türkiye'nin Kürt sorunu çözülmez değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin birçok sorunu çözülmez; demokrasi sorunu çözülmez çünkü hangi olayın hangi süreci hangi aksi yönde tetiklediğini bilmemiz gerekiyor, işte bunları ortaya çıkartmamız gerekiyor. Bu, ancak şeffaf devletle olur, üzerine gitmekle olur; bir ağır sorumluluktur bu. Bizim bunları tartışmamız lazım ama bir bakıyoruz, Şırnak, Hakkâri il olmaktan çıksın mı, çıkmasın mı?
Değerli arkadaşlarım, Hakkâri ve Şırnak niye il olmaktan çıksın? Biz gerekiyorsa Cizre'yi de, Yüksekova'yı da il yapalım ama Hakkâri ve Şırnak gibi önemli 2 kentimizi niye il olmaktan çıkartalım? Şırnak ve Hakkâri'de yaşayanların ne kadar hayatlarından endişeli olduklarına, geleceğe dair güvenceyle bakamadıklarına biz bugün bir kez daha tanık olduk. Bunlara gerek yok, şimdi aklıselim olunması gereken bir zaman dilimi içerisindeyiz, burada da sorumluluk iktidar partisinde.
İktidar partisi, bütün partilerle iş birliği yapmalı değerli arkadaşlarım, bütün partilerin demokrasiye olan katkısını almalı, içine sindirmeli. Madem 15 Temmuzdan sonrasını biz milat ilan ettik, madem 15 Temmuzdan sonra artık yeni bir siyaset dilini konuşacağız, bu siyaset diline uygun araştırma önergelerimizi yapmak, grup önerilerimizi yapmak, kanunları çıkartmak durumundayız. Bakın, bir torba yasa tartışılıyor, muhalefetin rızası yok. Bu olmaz değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi böyle inşa edemeyiz.
Biz 15 Temmuz gecesini bir daha yaşamak istemiyoruz. Bu konularda defalarca uyardık: FETÖ örgütüne dikkat edin. Defalarca uyarılarımız vardır, araştırma önergelerimiz vardır; tamamı reddedilmiştir. Ne olurdu değerli arkadaşlarım, iktidar partisi bir kıskançlık içerisinde olmasa da bunları incelesek ne olurdu? Belki daha vahim sonuçlar olmadan önlenebilecek olayları önlerdik. Muhalefet olarak bu uyarıcı, yapıcı görüşlerimizi tekrar söylemeye devam edeceğiz. Sakın yanlış yapmayın değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin artık yanlışı kaldıracak başka bir zamanı yoktur.
Nasıl örgütlendi bu FETÖ Türkiye'de? Kurumlara nasıl sızdı? Ne denli bu kadar siyaset kurumunu bir anda çökertecek bir hâle gelebildi? Kimin sorumluluğu var, kimlerin sorumluluğu var? Nasıl oldu? Bunların hepsini ortaya çıkarmak bizim vazifemiz.
İşte, Ceylânpınar'da öldürülen 2 polisin olayı da eğer açığa çıkarılırsa belki o pamuk ipliğine bağlı olan bütün gelişmeler birbirini tetikler ve ortaya çıkar. Bundan ne çıkar demeyin, çok şey çıkar. Ben inanıyorum ki Ceylânpınar'la ilgili Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu bu önerge bu Mecliste kabul edildiğinde belki büyük bir adım daha atmış olacağız. Olayı araştırdığımızda, olayın ardındaki gerçekler belki iktidara da yol gösterecek.
O olayın ardındaki gerçekleri biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Vali diyor ki: "Kapı kapalı, silah sesi yok." E, nasıl öldürüldü değerli arkadaşlarım bunlar? Ben bir yurttaş olarak -bırakın milletvekili kimliğimi- kapı zorlanmadan, silah sesi duyulmadan bir evde 2 kişi nasıl öldürülür, Türkiye'de nasıl öldürülür, bunu öğrenmek istiyorum. Nasıl olmuştur bu iş? Benim güvencem ne olacaktır? 79 milyonun güvencesi ne olacaktır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) - Onların aynı akıbete uğramayacağı nereden bilinecektir? Bu nedenle...
Bir dakikanız var mı efendim? Toplayayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Devamla) - Bu nedenle, çok önemli bir süreçten geçtiğimiz bu zaman dilimi içerisinde, şimdi yapıcı olan her türlü konuyu iktidar partisi, bir kere, masaya yatırmak durumundadır. Böyle bir tablo Türkiye'nin demokrasisinin bir daha örselenmeyecek bir şekilde tekrar inşası için mutlak zorunluluktur değerli arkadaşlarım, bunların altını çizmek istiyoruz. Bu ve buna benzer bütün olayları masaya yatırıp hep beraber, el birliğiyle çözmek durumundayız.
O nedenle, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak Ceylânpınar'da öldürülen 2 polis kardeşimizin ölümüyle ilgili olarak verilen araştırma önergesini desteklediğimizi ifade ediyorum ve iktidar partisinin de bu konuda Meclisin önünü açarak bu konudaki şüpheleri giderici bir komisyon kurulmasına olanak verecek oy kullanmasını sizlerden beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)