| Konu: | Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 16.08.2016 |
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, evet, herkes geliyor ve ilk söylediği şey "Ah şu torba yasa." Gerçekten, ah şu torba yasa ve ah şu torba yasanın ötesinde de ah şu temel yasa uygulaması. Bize ilk tasarı olarak geldiğinde, Plan Bütçe Komisyonunda görüşmeye başladığımızda, 37 tane ayrı kanunun ayrı ayrı maddelerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir manzumeyle karşı karşıya kaldık. Biz öyle bir kanun yapıcıyız ki, hepimiz, bu 37 kanunla ilgili, bu Meclisin içerisinde farklı ihtisas komisyonları olmasına rağmen hem iç işleri ve hem kamu yönetimiyle ilgili her konuda kanun yapıcı olarak bilgi sahibi olacağız, ekonomiyi çok çok iyi bileceğiz, sağlıkla ilgili, eğitimle ilgili farklı farklı başlıklarda alınan kararları inceleyerek kanun yapacağız. Bu kanun yapma kalitesi, burada kanun yaparak bizden yasamanın getirdiği kural ve sınırlar dâhilinde kamunun hizmet alımıyla ilgili süreç idaresini gerçekten, bakın, gerçekten, son derece kötü ve beklenilen kalitede yapmama sonucunu getiriyor.
Düşünebiliyor musunuz, daha birkaç gün önce bir torba yasadaki, geçmişte yapılan bir torba yasadaki bir maddeyi yeni torba yasayla bile değiştiriyoruz? Neden? Çünkü, o zaman yine ikazlarımız, yine o zaman dile getirdiğimiz "Böyle kanun yapma mantığı, böyle kanun yapma tercihi olmaz." dediğimizde "Hayır canım, şu saate kadar bitecek. Hızla geçirelim. Bak, şunlar bekliyor." Yani, kanun, tepkiyle veyahut bir konuda ortaya çıkan yanlışlığı düzeltmek üzere yapılmaz. Biz olağanüstü bir dönemden geçiyoruz ve burada vizyoner ve stratejik bakış açısını ortaya koymayan kanun yapma mantığıyla hiçbir zaman, sorun olan başlıklara çözüm bulmak gibi bir sonuç elde etmeyiz, sadece kanayan yaraya pansuman yaparız ve hâlâ, aynı mantıkla, aynı tercihle kanun yapmaya devam ediyoruz.
İç Tüzük'ümüz var, bizim Meclisin çalışma İç Tüzük'ü var ve onun temel kanun tanımı var. Ne diyor? "Birbiriyle alakalı, aynı konuda ve birçok başlıkta, kendi alanında düzenlemeleri bir araya getirecek olan maddeleri bir araya getirin." diyor. Allah aşkına, bir defin kararını verecek makamın belirlenmesi ile 2 tane, neredeyse yılların içerisinde orada yaşanan ekonomik, sosyal, siyasal ve halkın bir il olma bilincinde, statüsünde olduğu bir süreci aynı kanun içerisinde işletmeye çalışıyoruz. Bırakın, il olmayı kaldırmayı, statüyü, isimlerini tarihten ve bütün idari kayıtlardan siliyoruz. Hakkârili, benim gibi bir kadın, elindeki nüfus kâğıdı; nüfus kâğıdında doğum yeri, ili "Hakkâri", ilçesi "Merkez" yazan kişi yeni çıkan kanunla ne Hakkâri'yi ne merkezi görecek. Nüfus kâğıdından Hakkâri'nin adını bile silmeyi uygun gören bir yasa yapıyoruz. "Çölemerik" isminde bir ilçe ve ili!
Değerli arkadaşlar, sosyolojik, siyasal, psikolojik, ekonomik, her yönüyle detaylı etki analizleri yapılmadan bir kanun çıkarma mantığı olmaz. Bu mantık içinde gidersek daha, çok torba yasa, daha, çok birbiriyle alakasız yasayı bir araya getiren tercihler ortaya koyarız.
Şimdi, birinci bölüme geldiğimiz zaman da... Birbirinden alakasız maddelerin bir araya getirilip değerlendirildiği bir bölüm. Bunun içerisinde, dediğim gibi, başlangıcımız defin ruhsatlarıyla ilgili. İkincisi: Baktığınızda, önem açısından değerlendirdiğinizde, yükseköğretim kurumlarıyla ilgili bir karar veriyoruz. Gerçekten, "Ne kadar çok üniversitemiz var." diye övünmek üzere fütursuzca verilen üniversite, vakıf üniversitesi açma kararlarının bugün geldiği noktada, gerek darbe girişimi dönemiyle bağlantılı olarak alınan kararlar gerekse "'Vakıf' adı altında üniversite işletiyorum." denilen anlayış altında ticari bir yol bulma arayışının düzeltilmesi amacıyla kanun yapıyoruz. Peki, bu düzeltmeyi yaparken ak ile karayı, doğru ile yanlışı, raporların ortaya çıkışı ve denetimini... Yani bu kanun buraya geldi, mevcut durumu düzelteceğiz ama önümüzdeki dönemde üniversitelerle ilgili yeterli denetim ve raporlama ve onun objektifliği konusunda da bir düzenlemenin ve bir işleyişin olma gerekliliğini çok iyi anlamamız lazım. Bakın, onun için, stratejik ve vizyoner yasama diyorum, onun için, ortaya çıkabilecek sorunları çözecek mantıkta bir yasama yapılması gerektiğini dile getirmeye çalışıyorum.
Diğer taraftan, baktığımızda, Merkez Bankasına bir yetki veriyoruz, daha doğrusu, yetkinin ötesinde, Merkez Bankasının "reeskont kredileri" diye bir uygulaması vardır. Tarih, hataları ders çıkarılırsa tekerrür etmeyecek şekilde işler. Ama, bugün, baktığınızda, 1980'li yıllardan 1990'lı yıllara kadar Merkez Bankası reeskont kredilerinin uygulamasından kaynaklanan sorunları birçok arkadaşım -zamanım yetmediği için anlatamıyorum- biliyordur. Daha sonra, bu sorunların ortaya çıkardığı tablodan dolayı reeskont kredileri ihracatı teşvik noktasına dönmüş ama o zamandan itibaren işleyen ve EXİMBANK çatısı altında gerçekleştirilen kredi mekanizması, kredilendirme mekanizması ve teminat mekanizması şimdi değiştiriliyor ve deniyor ki: "3 imza yerine 2 imzalı bir teminat sistemi oluşturulsun." Ama, bu teminat sisteminde maliyetten ortaya çıkan sonuçları ikame edecek Kredi Garanti Fonu olsun veya ihracatla ilgili kredi garantisi noktasında teminat oluşturacak düzenlemeler ne kadar farkındalıkta?
Onun ötesinde, yine çok önemli, daha önceki bu tür kredi kullanma miktarı genişletiliyor. Bakın, biz bu dönemde gerek uluslararası gerek yurt içi ekonomik dengeler açısından belli risklerin üzerinde, buzun üstünde yürüyen bir dengede iken yapılan uygulamaların ekonomi politikalarına getireceği etkileri iyi hesap etmek zorundayız. Para politikasıyla ilgili farklı bir yönü aştığınız zaman sonuçlarının ne olacağını da iyi değerlendirmeden yasama yapmak, yine bu süzgeçten geçirilerek gerçekleşmesi gereken bir gerçek.
Diğer taraftan, yine bu torba içinde bu bölümde ne var? İki tane kamu idaresi arasında güvenlik sebebiyle birtakım yerlere el konulması, açıkçası el konulması. Şimdi, bakınız, idareler arasındaki el değiştirmeler, kaynak, mal, irtifak haklarının değiştirilmesi bir kanun hükmünde gerçekleşir. Kamulaştırma Kanunu'nun 30'uncu maddesine baktığımız zaman orada açık ve seçik olarak neden ve hangi gerekçelerle gerçekleşeceği ortaya konmaktadır.
Şimdi, yine birtakım tepkilerin ortaya çıkmasıyla "onları çözeceğim" diye bir kanun yaparsanız, daha sonra işleyen yasal altyapı içinde çizilmiş sınırları yerinden oynatıp o çivileri yerinden sökmeye başlarsanız, o zaman dengeler bozulur. Bu denge bozulmasını dikkate alarak yasamayı gerçekleştirmek gerekir. Bakın, yasa yaparken Anayasa'nın temel ilkelerinden vazgeçemeyiz. Bu da en önemlilerinden biri, hukuk devleti olmamız; bir diğer önemli anayasal yapımız, yargı, yürütme ve yasamanın birbirinin alanlarına müdahale etmemesidir. Biz, burada yasa yaparak yargı kararına veya uygulamalara müdahale edersek ve bu torba yasalar içerisinde kendimizi yargının vermiş olduğu kararların üstünde görüp birtakım düzenlemeler yaparsak bu devletin hukuk devleti olma ilkesi tamamen ortadan kalkar.
Bugün baktığınızda gerek IMF gerek OECD, Türkiye'yle ilgili ekonomik dataları değerlendirirken, bilgileri değerlendirirken onun yanında diyor ki... Türkiye'deki demokrasi, hukuk, devlet işleyişi açısından hassas dengeleri de gözden geçiriyorlar. Şimdi, biz yaşadığımız sorunlardan sonra hukuk devletini ihmal etmeden, onun gereklerini yerine getirecek hassasiyet içerisinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - ...ve o hassasiyetin getirdiği anlayışla yasa yapmalıyız, ama 75 gelip 81'e çıkar ki, içindeki zayiatlarla beraber baktığınızda bir torba yasayla ne doğru dürüst bir yasama yaparız ne de bizden çözüm bekleyenlerin derdine deva oluruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)