| Konu: | Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 16.08.2016 |
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, önünüzde bir kanun tasarısı var, adı oldukça uzun. İşin garip kısmı, içeriği adıyla uyumlu olmayan bir kanun tasırısı. Varlık fonu kurulması hakkındaki kanun tasarısı olarak gelip... Varlık fonuyla ilgili şu anda Plan Bütçe Komisyonunda görüşülen bir kanun teklifi var. Meclisimizin bu tür kanun tasarılarıyla, bu şekildeki çalışma yöntemiyle uğraşıyor olmasını gerçekten üzücü bulduğumuzu burada ifade etmek istiyorum.
Meclis kanun yapıcıdır, Meclis tasdik makamı değildir. O nedenle de sadece "411 sıra sayılı Kanun Tasarısı" demekle yetinmekten ötürü gerçekten hicap duyuyorum ama 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım, diyerek başlamak zorundayım.
Sözlerime başlarken Diyarbakır saldırısını lanetliyorum, yaşamını kaybedenlere rahmet, yaralılara da sağlıklar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, göz bebeğimiz, demokratik cumhuriyetimiz terör saldırıları altında. Hangi gün, nereden ne geleceğini artık bilemez bir hâle geldik. Terör örgütleri demokratik rejime saldıracak, darbeye teşebbüs edecek kadar alçaklaştı ancak halkımızın demokrasiye kararlılıkla sahip çıkması, siyasi partilerin tümünün kararlılıkla darbeye karşı tavır alması sayesinde şimdilik bu badireyi atlattık.
Değerli milletvekilleri, böyle badirelerden çıkarken siyasetin de normal dönemlerin davranışlarını sergilemesi beklenmemelidir. Demokratik cumhuriyetin korunmasında gereken hassasiyeti gösterenler, ülkenin önceliklerini göz önüne alarak gündemlerini belirlemeli, üzerinde mutabakat sağlanan konularda hukuk devleti ilkelerini gözeterek düzenlemeler yapmalı, toplumdaki tedirginliği bir an önce gidermek için devlete duyulan güveni yeniden tesis etmelidir. Önemli olan bu zemini oluşturmak, yurttaşlara dışlanmışlık duygusu yaşatacak düzenlemelerden kesinlikle kaçınmaktır. Toplumdaki gerginliği artıracak, yurttaşlarımızı tedirgin edecek düzenlemeler bugünün sorunu olamaz.
Peki, biz ne yapıyoruz? Biz torba yasa çıkarıyoruz. Yangından mal kaçırırcasına, doğru dürüst tartışmadan, neye hizmet ettiğini ve hangi sonuçları doğuracağını gerçek anlamıyla anlamadan ve anlatamadan torba yasalar yapıyoruz, bu yasaların içerisinde Anayasa'ya aykırı maddeler düzenliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ne yapıyoruz, ne yapmaya çalışıyoruz? 80 maddelik bir kanun tasarısı görüşüyorsunuz. Tasarı defin ruhsatlarıyla ilgili başlıyor, "Hakkâri ve Şırnak illeri kaldırılmıştır." diye bitiyor. Defin ruhsatlarıyla başlayıp da "Hakkâri ve Şırnak illeri kaldırılmıştır." diye bitmesi trajikomik bir olaydır. Veleddalin amin! (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Maalesef öyle.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Olamaz böyle bir kanun düzenlemesi. Bu Meclis böyle bir kanun düzenlemesini hak etmiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, görüştüğümüz kanun tasarısının torba yasa olarak, daha doğrusu temel yasa olarak görüşülmeyeceğine ilişkin, oturup, daha önceki konuşmalarımızda uzun uzun saydığımız şeyleri bir daha saymayacağız ancak sizi temin ederim ki bu şekildeki 80 maddelik bir kanun tasarısı temel yasa olamaz, olması mümkün değildir. Bu, sadece ve sadece çok özel durumlara bireysel çözümler, hatta nokta bazında çözümler oluşturan bir yasa kapsamına girer.
İç Tüzük ihlallerini düzenleyen herhangi bir şeyimiz yok. "İç Tüzük'e aykırıdır." diye istediğiniz kadar bağırın, "Bu eylemli bir İç Tüzük değişikliğidir." deyip geçiriyor, Anayasa Mahkemesi de bunu böyle görüyor, Meclis de böyle görüyor. Bunu sürdüremezsiniz.
Torba yasayla getirilen konular çoğaldıkça, herkes sorununu getirip orada çözmeye çalışıyor. En tehlikeli olan da kuvvetler ayrılığı ilkelerinin bu tür düzenlemelerle ortadan kaldırılıyor olması. Yasa yürürlükte, o yasaya uygun olarak idare bir işlem yapıyor, idari işlem yargıya gidiyor, yargı kararını veriyor. Bu durumda olan nedir? Yargının kararına uymaktır, ama ilgili yasayı değiştirmeden yargının kararını ve sonuçlarını ortadan kaldıracak bir yasa düzenlemesi yaparsanız bu ne olur? Bu, yasamanın yargının görevlerine el koyması olur. Toptancı bir yaklaşımla, kanunla, yargıyı ve idareyi tam anlamıyla dışlamak anlamına gelir. Bunu da yapamazsınız, bu da Anayasa'ya aykırı. Elinizdeki kanun tasarısında bunun gibi maddeler var.
Şimdi, Meclisin bu tür yasalarda bir tasdik makamı olarak kullanılması olgusunu bu şekilde sürdürmesinin uluslararası yansımasını bir düşünün. Şu anda bizler, bir taraftan torba kanun maddeleriyle bu düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz, bir taraftan da uluslararası hukuka uygun düzenlemeler yaparak uluslararası yatırımcıları ülkemize çağırırken diyoruz ki: "Gelin, bakın, biz burada çok iyi teşvikler veriyoruz, düzenlemeler yapıyoruz." Değerli milletvekilleri, insanların verilen vaatlere değil de yapılan düzenlemelerin niteliğine baktıklarını, bu niteliğe göre davrandıklarını asla göz ardı etmeyin; yok böyle bir olay, böyle bir olayı kesin olarak gerçekleştiremiyorsunuz. Şu anda bir sürü derecelendirme kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti'nin reform yapma kapasitesinin olduğunu ve bu kapasiteyi evrensel kurallara uygun bir şekilde kullanabildiğini görmeye çalışıyor; eğer bunu göremezse de ülkenizi "yatırım yapılacak ülkeler" grubundan çıkartıyor. Peki, biz bu düzenlemelerle reform yapma kapasitemizi insanlara, yatırım yapacaklara, diğer ülkelere gösterebiliyor muyuz? Sorun burada.
Bu torba yasa tasarısı 80 madde; 37 tane kanunda değişiklik yapıyor. Değerli arkadaşlar, sadece değişiklik maddelerini okumaya kalksam buradaki yirmi dakikaya asla sığdıramam, onların içeriğine girsek tamamen boğulur kalırız. Temel yasa olarak görüşülüyor. Bundan sonra ne yapacaksınız? Üç bölüme ayırdınız; onar dakikadan yarım saat. Mümkün değildir bu kanunlarda ne getirdiğinizi ve neler yaptığınızı görmeniz, olmaz böyle bir olay. Ama bu yasa tasarısıyla getirilen ve asla kabul edilemeyecek, toplumda ciddi anlamda huzursuzluk yaratan birkaç tane konuyu burada açıklamak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının 35'inci maddesiyle, şu anda toplumda ciddi olarak tedirginlik yaratan bir uygulama geliyor özellikle kamu işletmeleriyle ilgili olarak, varlıklarını Özelleştirme İdaresi yoluyla satmalarına ilişkin bir düzenlememiz var 35'inci maddede. Tasarının gerekçesinde diyor ki: "Profesyonel hizmet sunmak." Yani "Özelleştirme İdaresi bu satış işlemlerini iyi bilir, sizin mallarınızı bu satsın." Peki, altında yatan gerçek nedenler? Profesyonel hizmet o kadar önemli değil. Bu kuruluşlar 2886'ya tabi yani İhale Yasası'na tabi, birçok kanuna tabi. Özelleştirme İdaresine geçtiği andan itibaren bu kanunlara tabi değilsiniz.
Çok daha önemlisi, bir devletin böyle bir kanun çıkaracağını anlayabilmek gerçekten mümkün değil. Bu kuruluşlara kamu görevi verilmiş, kuruluş kanunlarıyla kamu görevi verilmiş. Kamu görevi yapmak üzere kurulmuş bunların hepsi; yasalarında var, kuruluş yasalarında var, daha önceden işledikleri, yaptıkları işlemlerinde çok net olarak görülüyor kamu görevlisi oldukları. Bunların, olabilir, bir gayrimenkulü artabilir, bir şeyleri artabilir; bunu da ona uygun olarak kullanmak zorunda kalabilirler. Ancak, bunun satışını yapmaya kalktıkları zaman bunu Özelleştirme İdaresine verecekler. Örneğin, Millî Piyango İdaresinin Kızılay'daki binası. Millî Piyango İdaresi orayı satmaya kalktığı zaman bunu Özelleştirme İdaresine verecek. Özelleştirme İdaresinin neyi var? İmar durumunu değiştirme yetkisi var, değiştirecek. 50 katlı veriverdi, 5 milyar liralık bina 50 kat olarak değerini artırmış oldu. İşte, devletin tevessül ettiği satış yöntemi bu. Bir devlet rant yaratmaz, bir devlet özellikle ve özellikle rant yaratarak kendisine gelir sağlamaz. Kamu yararı ilkesi bu nedenle önemlidir.
Tahsis edilen gayrimenkuller nitelik değiştirir değerli arkadaşlar. Siz bir kuruluşa bir gayrimenkulü verdiğiniz, tahsis ettiğiniz andan itibaren o kuruluşun amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere nitelik değiştirmiştir. O kuruluşu ortadan kaldırmadığınız sürece, yasalarını değiştirmediğiniz sürece istediğiniz anda onu bir metaya çeviremezsiniz. Çevirirseniz adınız "devlet" olmaz.
Değerli arkadaşlar, kanun tasarısının defin ruhsatlarıyla başlayıp Hakkâri ve Şırnak illerinin kaldırılmasıyla bittiğini söyledim. 2 tane ilimiz "Kaldırılmıştır." cümlesiyle, 3 kelimeyle kaldırılıyor: "Hakkari İli kaldırılmıştır.", "Şırnak İli kaldırılmıştır." Hepiniz ülkemizdeki hemşehrilik duygusunun ne anlama geldiğini bilirsiniz. Bu bir statüdür, bu bir prestijdir.
Sayın Bakanım, bizler Sivaslılığımızla hep övünmez miyiz? Şimdi, birisi kalkıp da "Sivas'ı ilçe yaptım." dese siz ne yaparsınız? Ben tahammül edemem.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Siz Tokatlısınız.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Tokatlı olarak Tokat'a da -yarı Sivaslı, yarı Tokatlıyımdır ben- tahammül edemem. Olmaz, bunu yapamazsınız.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Ama kime söylüyorsunuz Sayın Bakanım?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Ama bunlar yaparlar.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Almanlar Türklerle ilgili değerlendirmeler yaparken 1960'lı yıllarda ülkelerine gelen Türklerle ilgili olarak şu cümleyi kurmuşlar: "Biz iş gücü ihtiyacımızı karşılamak istiyorduk, işçiler yerine insanlar geldi."
Değerli arkadaşlar, bir ili ortadan kaldırıyorsanız orada insan olduğu faktörünü asla unutmayacaksınız. Niye kaldırıyorsunuz? Hakkâri niye kalkıyor, niye il olmaktan çıkıyor? Güvenlik sorunu mu? Gerekçede "güvenlik" diyor. İl olduğu için güvenliğini sağlayamayınca ilçe olduğu zaman orada güvenlik sağlanması daha mı kolay olacak?
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Tam tersi.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Böyle şey olur mu, böyle bir mantık olur mu? Hadi varsayın ki böyle bir mantığınız var, il olduğu zaman güvenlik sağlamada pek fazla zorluk olmuyor. 81 tane iliniz var, 83 tane olsa ne olur? Hakkâri'yi de bırakın, Şırnak'ı da bırakın; onun yanında Cizre'yi de, Yüksekova'yı da il yapın, ilçelerini de ekleyin. Üstelik bir "sınır ili" kavramı vardır. O sınır ilindeki illere belirli görevler verin, sınır ticaretiyle ilgili görevler verin, ne bileyim başka görevler verin. O ülkelerle ilişkileri geliştirme konusunda valilere özel yetkiler verin, verin de verin.
Değerli arkadaşlar, bir insanın prestij olarak gördüğü ve yaşadığı yeri, nüfus cüzdanında kayıtlı olan yeri böyle bir gerekçeyle değiştiremezsiniz, böyle bir hakkınız yok. İnsanlara ilave hak verirsiniz, statülerini yükseltecek şeyler verirsiniz ama gerçek bir gerekçe olmadan o statüleri yerle bir edemezsiniz. Böyle bir maddeyi de böyle bir kanun tasarısının içerisinde kesinlikle ve kesinlikle düzenleyemezsiniz.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıda ciddi anlamda bizleri de rahatsız eden ve yerel demokrasiyle asla bağdaşmayan kayyum uygulamaları var. Yerel demokrasinin yöneticileri elbette ki suç işleyebilirler, o suçlarla ilgili olarak görevlerinden de alınabilirler ama bu bir süreçtir. O durumda ne yapılacağını ilgili yasalar çok net olarak belirtiyor. Şunlara şunlara karışması veya şu işleyişte şu suçları işlemeleri nedeniyle görevden alınanların yerine kendi içinde meclis içerisinden seçim yapılacağını söylüyor. Birisinin suç işlemiş olması oradaki yerel demokrasinin olduğu gibi ortadan kaldırılmasını gerekli kılar mı? Böyle bir olay var mı? Bizlere prestij sağlayacak olan bazı kanunlar yapmaya çalışıyoruz, Türkiye'nin kanun yapma kapasitesinin, reform yapma kapasitesinin olduğunu bütün dünyaya haykırmak istiyoruz; yerel demokrasiyle ilgili en ilkel konularda sınıfta kalıyoruz. Böyle bir şey olmaz, bunun olması mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının içerisinde Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli reformlarından, teşvik reformlarından biri de var kendilerine göre, çok değerli çalışmalar var onun içerisinde. Ancak bunları yaparken bir de bakıyorsunuz ki bu teşvikle ilgili düzenlemeleri yaparken daha önce yasalarla tanınmış olan hakların Bakanlar Kurulu kararıyla uygulanmayacağına ilişkin de bir hüküm var; 75'inci maddenin (4)'üncü fıkrası. Şimdi, değerli arkadaşlar, yasayla yapılmış bir düzenlemenin Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilebileceğini kabul edebilir misiniz? Böyle şey olmaz, bunu yapamazsınız. İnsanlar kendilerini güvencede hissetmezler. İnsanlar kesin olarak belirli bir süre sonra aidiyet sorunu yaşamaya başlarlar ve otomatik olarak "Ben neyim, ben nereye aidim? Benimle ilgili karar verenler benim bu konumumu düşünmüyorlar mı? Daha önceden benim hak olarak gördüğüm bu yasayı istediği gibi değiştirme hakkını nerede görüyor bu insanlar?" derler.
Bu yasanın içerisinde, işte bütün bu nedenlerle her biri ayrı ayrı görüşülmesi gereken, konuşulması gereken konular var. Bu konularda temel yasa olarak görüşmenin bir gereği olarak görüşmeler ilgili komisyonlarda yapılır. İlgili komisyonlarda günlerce konuşursunuz, günlerce tartışırsınız, boğuşursunuz. Sonra, oradaki arkadaşlarına güvendiği için iktidar partisi de "Onlar yeteri kadar savundular, görüştüler. Dolayısıyla, ben onların uzmanlıklarına güveniyorum, bu yasayı temel yasa olarak oyluyorum." der, burada teker teker maddelerine girmez, böyle bir şey yapmaz.
Peki, bu 80 madde içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonuyla uzaktan yakından veya Plan ve Bütçe Komisyonunun üyelerinin niteliğiyle uzaktan yakından ilgili olmayan kaç tane madde var? En önce, Hakkâri ve Şırnak illerinin kaldırılmasıyla ilgili düzenleme var. En önce, belediyelere kayyum atanmasıyla ilgili düzenlemeler var. Bunlar İçişleri Komisyonunun görevleri, onların uzmanlık alanı. Ben kırk yıldır devletin içerisindeyim ama yerel yönetim veya yerel yasalarla, yerel demokrasiyle ilgili öyle pek fazla bir ilintim yok, kültür olarak bunları bilirim. "Bunları sen biliyorsun. Sizin orada tartıştığınız yeterlidir." diyemezsiniz. Bütün komisyonların görevinin tek bir komisyona verilmesi Anayasa'nın 162'nci maddesine aykırıdır. İhtisas komisyonlarında görüşülerek gelen kanunları siz burada o nitelikte görüşebilirsiniz. Öyle bir ihtisasları falan yok herkesin. Yani, kim olursa olsun, Zaloğlu Rüstem olsa bu kanunların altından kalkamaz o koşullar altında. Dikkat edemiyorsunuz, olayları kaçırıyorsunuz. Onları kaçırdığınız için, yeteri kadar muhalefet gösteremediğiniz için toplumda suçlanıyorsunuz. Böyle bir kanun çıkarmışsınız; "Allah Allah! Gerçekten mi çıkarmışız yani nerede çıkarmışız?" diye başlıyorsunuz aramaya. Diğer ihtisas komisyonlarının, özelliği olan Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen kanunlar nedeniyle görevlerini yapmamış olmaları -burada bir defa daha tekrar ediyorum- Anayasa'nın 162'nci maddesine aykırıdır. Komisyonlarda görüşülecek, değerlendirilecek, onların raporları okunacak, onların raporlarından sonra ilgili komisyonlar ancak onları görüşebilecek. "Her konuda bilgi sahibiyim, ben her şeyi yaparım." demek ne demek? Plan ve Bütçe Komisyonunda 40 kişilik Komisyon üyesinin 25'i iktidar partisinindir, isterse azınlıkta olsun iktidar 25'i onlara aittir. Öyle bir azınlık hükûmeti olduğunu düşünün, diğer komisyonlarda muhalefet çoğunlukta, her şeyi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürseniz diğer partilere ne iş kalır? Meclisin işlevini Meclisin elinden almaya kimsenin hakkı yoktur. Meclis bütçe hakkını devredemediği gibi, diğer komisyonlarda da o bilgilerinden ve uzmanlıklarından görevlendirmeyi sağlayacak olan faydayı hiç kimse minimize edemez, yok sayamaz.
Değerli arkadaşlar, içerisinden geçtiğimiz süreç sıradan bir süreç değil. Bu Parlamento, toplumun gereksinim duyduğu bütün olayların hepsini kendi çerçevesi içinde değerlendirerek yasa yapmak zorunda. Bunu yaparsınız, bu Parlamento bunu yapar; gece çalışır, gündüz çalışır, cumartesi çalışır, pazar çalışır, gerekirse tatil yapmaz bunları yapar; tatil şantajıyla bu tür kanunların hepsinin paldır küldür çıkarılmasına da izin vermez. Kanun yapılsın. Teşvik yasası mı çıkartmak istiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Getirin bir teşvik, getirin, bunu çıkarırsınız zaten herhangi bir sorununuz olmaz.
Sanıyorum ne demek istediğimi anlatabildim. Karşıtlık sadece ve sadece yasaların lafzıyla olmuyor. Yasaların bir sürü maddesinin düzenlenmesine veya içerisindeki hükümlere karşı olmayan insanlar var. Onlarla beraber, en azından bu zemin içerisinde müşterek olarak desteklenecek olan yasaları çıkarmak bu Meclise onur kazandırır. Sürekli olarak birilerine baskı kurarak düzenleme yapmak bu konuda pek fazla bir hayır getirmez.
BAŞKAN - Sayın Temizel, süreniz bitti.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)