Konu: | Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 125 |
Tarih: | 16.08.2016 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Tasarı'nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
80 maddeden oluşan tasarı, konu itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı bulunmayan 39 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklikler yapmakta olup bu durum usul yönünden mevzuata aykırıdır.
Ayrıca, tasarının ilgili mevzuat gereği zorunlu olan düzenleyici etki analizi hazırlanmamış, yine ilgili mevzuat gereği zorunlu olan mali yük hesabı yapılmamıştır.
Yasama işleri, düzensiz, özensiz, eksik ve ciddiyetsiz bir şekilde yürütülmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonu âdeta Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğüne dönüşmüş olup eksiklikler giderilmeye çalışılmakla birlikte, Komisyon görüşmelerinde maddeler hakkında bilgi verecek yetkili bulunamadığı durumlarla da karşılaşılmıştır.
Tasarı hazırlanırken katılımcılık ve sosyal diyaloğun dikkate alınmadığı, toplumda birçok kesimi ilgilendiren düzenlemeler konusunda ilgili sektör temsilcilerinin, sendikaların, meslek örgütlerinin, kurum ve kuruluşların görüşlerine başvurulmadığı görülmüştür.
Ayrıca, başka komisyonların uzmanlık alanına giren konular ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülmemiştir.
Bir daha torba düzenleme getirilmeyeceği sözü verilmiş olmasına rağmen, AKP Hükûmeti torba sevdasından bir türlü vazgeçmemektedir. Torba düzenlemelerde pek çok konu dikkatlerden kaçmakta ya da kaçırılmaktadır. Anayasa'ya aykırı, özel nitelikte, adrese teslim, hatta çıkar sağlamaya yönelik bazı maddeler torba kanunlara sıkıştırılmaktadır. Bu tasarıda da benzer nitelikte düzenlemeler yer almıştır.
Tasarının en fazla tartışılan maddeleri Hakkâri ve Şırnak illerine yönelik düzenlemelerdir. Yüksekova ve Cizre'nin, hatta il olmayı çoktan hak etmiş daha birçok ilçenin il yapılmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz ancak Hakkâri ve Şırnak'ın ilçeye dönüştürülmesi büyük haksızlık olup Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna karşı olduğumuzu defalarca açıklamış bulunmaktayız. Hakkâri ve Şırnak halkını küstürmeye, devlete olan güven ve bağlılıklarını örselemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Hele ki bugünkü ortamda böyle bir düzenlemeye gidilmesi akıl kârı da değildir. Bu düzenlemenin kime faydası olacak, kime hizmet edecek; çok iyi düşünülmeli ve tasarıdan mutlaka çıkarılmalıdır.
Tasarının 35'inci maddesinde özel bütçeli idarelere ait ticari amaçlı kuruluşlardaki hisseler ile varlıklardan bu idarelerce Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilenlerin özelleştirilmesi düzenlenmektedir. Kapsamdaki kuruluşlara bakıldığında çok büyük bir portföyün söz konusu olduğu açıkça görülmektedir. Bu idareler kendi hisse ve varlıklarının durumunu daha iyi bilirler ve daha iyi yönetirler. Böyle bir düzenleme doğru değildir ve akıllara başka şeyleri getirmektedir.
Tasarının 62'nci maddesi de çok tartışılmıştır. Bu maddeye göre, vakıflara yayın lisansı yasağı kaldırılmakta ve vakıf kurucularına medya ortağı olma imkânı verilmektedir. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'da siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, birlikler, dernekler, vakıflar, mahallî idareler ve bunların şirketleri ile ortaklarına yayın lisansı verilmeyeceği, medya hizmeti sağlayıcı kuruluşlara doğrudan veya dolaylı ortak olamayacakları hüküm altına alınmıştır. Anılan kanun AKP döneminde, 2011 yılında çıkarılmıştır. Bu kanunla getirilen yayın lisansı yasağına ilişkin düzenlemede şimdi sadece vakıfların âdeta cımbızla çıkarılması dikkat çekmekte olup özel nitelikte ve adresi belli bir düzenleme yapıldığı kanaati oluşturmaktadır. Bu şaibeli düzenleme de tasarıdan çıkarılmalıdır.
Tasarının 69'uncu maddesiyle, Sağlık Bakanlığına kamu-özel iş birliği modeliyle yaptıracağı işleri özel kişilere denetlettirme yetkisi veren düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine yeni bir düzenleme yapılmaktadır ancak yapılan düzenleme Anayasa Mahkemesi kararının iptal gerekçesini karşılamamaktadır. Ayrıca, kamuya maliyeti çok büyük boyutta olan ve uzun yıllar sürecek bu işlerin kamu denetim elemanlarınca denetlenmesinin daha uygun ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Tasarının 48'inci maddesiyle, Sağlık Bakanlığında 4924 sayılı Kanun'a tabi sözleşmelilerden kadroya geçenler sebebiyle iptal edilen pozisyonların yeniden kullanımına imkân sağlanmaktadır. Eleman temininde güçlük çekilen yerler için sözleşmeli personel alımı yapılan Hükûmet, bunları kadroya geçirmiş, şimdi tekrar sözleşmeli personel almak için düzenleme yapmaktadır. Hükûmet bu uygulamasıyla kadro açılmasını bekleyen işsiz gençlerimizin haklarını gasbetmektedir. Yıllardır atanmayı bekleyen milyonlarca KPSS mağduru gencimiz varken, taşeron, 4/C'li, geçici, mevsimlik, vekil ve fahri statüde çalışanlar umutla kadro beklerken Hükûmet sözleşmelilerle kadroları doldurma peşindedir.
Tasarının 3'üncü ve 4'üncü maddesiyle orman talanına da yol açabilecek nitelikte ve sadece birkaç kişiye yönelik özel düzenleme yapan Hükûmet, toplumda geniş kesimlerin beklediği düzenlemeleri hiç dikkate almamaktadır. Asgari ücretliler, net asgari ücretin ekim ayında 70 lira azalmasının önüne geçecek düzenlemeyi bekliyor ama her şeyi torbaya dolduran AKP Hükûmeti buna yanaşmamaktadır, asgari ücretlinin aldığı aylıkla nasıl geçinebildiğini hiç düşünmemektedir, çalışanların vergi yükünü azaltmaya yönelik bir düzenlemeye gitmemektedir.
Emekliler de hâlâ banka promosyonu verilmesini bekliyor. Hükûmet emeklileri oyalamakta ve sürekli aldatmaktadır. Yıllardır sözler verilmiş ama bir türlü becerememiş, sözünü yerine getirememiştir. Emekliler banka promosyonu için sekiz yıldır mücadele vermektedir. Herkes alıyor ama emekliler bir türlü alamıyor.
Emeklilikte yaşa takılanlar da umutla bir düzenleme bekliyor ama Hükûmet hiç oralı değildir. Emeklilik için gerekli hizmet süresi ve prim ödeme gün sayısı dolduğu hâlde yaş şartına takılanlar mağduriyet yaşamaktadır. Çalışma Bakanı kendisinin de emeklilikte yaşa takılmasına rağmen bu talebe karşı olduğunu söylemektedir. Emeklilikte yaşa takılanların birçoğu iş bulamıyor, yaşı nedeniyle kimse işe almıyor. Sayın Bakan bunları biliyor mu? Bu insanların ailelerinin geçimini nasıl sağlayabildiğini acaba hiç düşünüyor mu? Emeklilikte yaşa takılanlar görmezden gelinmemelidir.
AKP, prim yükünün hafifletilmesi için işverenlere sağladığı aylık 100 liralık prim desteğini esnafımıza ve çiftçimize vermemiştir. Esnafın ve çiftçinin yüksek oranda artırılan BAĞ-KUR primlerini ödeyebilmesine imkân yoktur, vaziyet ortadadır. O sebeple, işverenlere sağlanan 100 liralık prim desteği esnaf ve çiftçilere de verilmelidir. Birçok esnaf ve çiftçimiz geçmişteki hizmetleriyle ilgili sigortalılık kayıt ve tescili yapılmadığından bu sürelerini hizmetine saydıramamakta ve bu nedenle emekli olamamaktadır. Söz konusu süreler daha önce kayıt ve tescil edilmiş olma şartı aranmadan esnaf ve çiftçilerin hizmetine sayılmalı, geçmiş hizmetlerin borçlanılmasına imkân verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla, yatırımların teşvikine yönelik radikal düzenleme yapılmaktadır. Ancak, yapılan düzenleme son derece muğlak yazılmış olup kötü kullanıma açıktır. Ayrıca, işletme dönemine ilişkin verilecek agresif teşvikler sektörde var olan diğer işletmelere karşı haksız rekabet oluşturabilecektir. Yatırımın tamamlanması ve öngörülen istihdamın beş yıl sağlanması şartıyla hazine taşınmazının talep edilmesi hâlinde bedelsiz devredilmesine yönelik düzenlemeyle hazine arazilerinin birilerine peşkeş çekilmesinin önü açılmaktadır. Yine, yatırımın devrine ilişkin hüküm, yatırımın hangi aşamada devredilebileceğine dair açıklık içermediği için "çantacı" denilen aracıların türemesine ve yolsuzluklara yol açabilecektir.
Teşvikler konusu önem arz etmektedir. Çünkü yöneticiler kamunun parasını dağıtırken hem hesap verebilirliği hem de uygunluğu gözetmelidir. Tasarıda, teşvik kullanımında ciddi esneklik sağlanmasına rağmen şeffaflığı ve hesap verebilirliği sağlayan hiçbir unsur yer almamaktadır. O sebeple, yapılacak uygulamaların suistimale açık olduğu bilinmelidir. Ülkemizin yatırım ihtiyacı vardır ve yatırımların, üretimin artırılması için gerekli tedbirler alınmalıdır. AKP döneminde imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı düşmüş, yenilik ve teknoloji alanında atılım yapılamadığı gibi geriye gidilmiş, yüksek katma değerli ve AR-GE yoğun üretim yapısına geçilememiştir. Yüksek teknolojili ürünlerin sanayi üretimi ve ihracatı içindeki payı 2002 yılına göre yarı yarıya düşmüştür. AKP hükûmetleri inovasyonun yalnızca dedikodusunu yapmaktadır, ses var ama görüntü yoktur. Küresel İnovasyon Endeksi sıralamasında 141 ülke arasında Türkiye 54'üncü sıradadır. Türkiye yedi yıl içinde listede 9 sıra geriye düşmüştür. Bizim ülke olarak ekonomide yeni ufuklara, yeni yollara, millî çarelere ihtiyacımız vardır. Teknoloji geliştirebilen, yenilikçiliği, girişimciliği ödüllendiren, ekonomik alan hâkimiyetini kurmak için küreyi kavrayan ve bilgi üretebilen bir ekonomik atılıma ihtiyaç bulunmaktadır. Yenilik ve teknoloji altyapısı güçlü olmayan ve imalat sanayisindeki sıçramaya dayanmayan bir üretim yapısıyla yüksek büyüme hedeflerine ulaşılması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 43'üncü maddesiyle de terörle mücadelede hayatını kaybeden şehitlerimizin eş veya çocuklarından birisi, eş ve çocuğu yoksa ana veya babasından birisi tarafından ÖTV'siz araç alımına imkân sağlanmaktadır. Bu düzenleme Milliyetçi Hareket Partisinin vaatleri arasında yer almakta olup terörle mücadelede gazi olanlara da bu imkânın verilmesine yönelik önergemiz maalesef kabul edilmemiştir. Gaziler de eşitlik gereği ÖTV'siz araç imkânından yararlandırılmalıdır.
Tasarının 56'ncı maddesinde, 3713 sayılı Kanun kapsamına girmese dahi atış, tatbikat veya diğer ateşli silah yaralanmaları nedeniyle malul olan vazife ve harp malullerinin de ihtiyacı olan her türlü ortez, protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçlerin herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanması öngörülmektedir; böylelikle bazı gazilerimizin önemli bir mağduriyeti giderilmektedir. Türk milleti için, şehitler nurlanmış, gaziler onurlanmış kahramanlar demektir. Şehitlerimizin emanetlerine ve gazilerimize sahip çıkmak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak devlet ve millet olarak hepimizin vazifesidir.
Son yıllarda şehit aileleri ve gazilere yönelik çok önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır ancak hâlen çözüm bekleyen bazı sorunlar ve talepler bulunmaktadır. Şehitlerin birden fazla çocuğu varsa sadece birine istihdam hakkı tanınmakta, diğerlerine sahip çıkılmamaktadır. Şehitlerin tüm çocuklarının devlet kurumlarında istihdam edilmesi sağlanmalıdır. Şehitlerin ve gazilerin ana ve babalarına bağlanan aylık her biri için asgari ücretin net tutarından az olmamak üzere artırılmalıdır. Maluliyetlerinden dolayı sıkıntı çeken gazilerimiz yaşlılık aylığı almak için zor şartlarda çalışmaktadır. Engellilere sağlanan haklardan istifade eden bir kısım gazimiz 3600 prim gün sayısıyla yaşlılık aylığı almaktayken diğer gazilerimiz bu haktan yararlanamamaktadır. Gazilerimize 3600 günde emekli olabilme hakkı tanınmalıdır. Kore ve Kıbrıs gazilerimize yapılan ayrımcı uygulama giderilmelidir. Bu çerçevede, muharip gazilerin -sosyal güvencesi olsun olmasın- hepsine aynı tutarda şeref aylığı ödenmelidir. Devlet Övünç Madalyası alanlara şeref aylığı bağlanmalıdır.
2013 yılında 6495 sayılı Kanun'la getirilen düzenlemeler neticesinde vazife malullerinin aylıklarında iyileştirme yapılmış ve yüzde 25 zam verilmiştir ancak rütbeli ordu ve polis vazife malulleri maalesef bu artıştan yararlanamamıştır. Ayrıca, memur olarak çalışanların da aylıkları kesilmektedir. Ordu ve polis vazife malullerinin de yüzde 25 maaş artışından yararlandırılması ve çalışmaya başladıklarında aylıklarının kesilmemesi için düzenleme yapılmalıdır.
Terörle mücadelede malul sayılmayacak derecede yaralanan, malul sayılmayan gaziler hiçbir haktan yararlanamamaktadır. Sivil terör mağdurlarına yüzde 40 sakatlık oranıyla aylık bağlanırken, yüzde 40'ın üzerinde sakatlık oranı olan ve malul sayılmadığı için aylık bağlanmayan gazilerimiz bulunmaktadır. Terörle mücadelede büyük kahramanlık gösteren, malul sayılmayan gazilerimize kimseye muhtaç olmadan hayatlarını sürdürebilmeleri için aylık bağlanmalı, öncelikli iş hakkı tanınmalı, onurla taşıyacakları "gazi" ibareli seyahat kartı ve faizsiz konut kredisi hakkı verilmeli, özellikle de sağlık hizmetlerinde katılım payı muafiyeti tanınmalıdır.
Bu arada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinde önemle durduğumuz bir konuyu burada tekrar gündeme getirmek istiyorum: Polislerimize her daim haklı olarak övgüler düzülmektedir ancak polislerimiz sadece lafla taltif edilmekte, yıllardır yaşadıkları mağduriyet bir türlü giderilmemektedir. Ağır çalışma şartları, geçim sıkıntısı ve ödenemeyecek boyuta yükselen borçları nedeniyle bunalıma giren polisler vardır. AKP hükûmetleri, geçmişte sözler de vermiş olmasına rağmen polislerimizin, özellikle de emekli polislerimizin sıkıntılarını çözecek bir düzenlemeyi yapmamıştır. Polislerimiz emekli olunca maaşı yarı yarıya düştüğünden yaş haddine kadar çalışmak zorunda kalmaktadır, emekli olunca da şiddetli geçim sıkıntısı çekmekte, yeniden iş bulabilmek, gelir elde edebilmek için çabalamaktadır. Emniyet mensuplarının başlıca isteği, ek göstergelerinin yükseltilmesi ve çalışma şartlarının iyileştirilmesidir. Polislerimiz 3600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. Birlikte kahramanca mücadele verdikleri astsubaylara ve kamuda emsal alınabilecek birçok kadroya verilen 3600 ek göstergenin kendilerine de verilmesini istiyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, emniyet çalışanlarının özlük haklarını ve çalışma şartlarını iyileştirecek, polislerimize 3600 ek gösterge verilmesini de içeren düzenlemenin bir an önce yapılmasını istiyoruz. Gelin, oy birliğiyle bu konuları bu torba kanuna dâhil edelim, bu onuru hep birlikte yaşayalım. Polislerimize, şehitlerimizin emanetlerine ve gazilerimize hep beraber sahip çıkalım.
Değerli milletvekilleri, son dönemde torba torba düzenlemeler yapılmakta, her biri 70-80 maddelik kanunlar çıkarılmakta ama ne hikmetse çiftçi ve köylümüze hiç piyango vurmamakta, çiftçimize yönelik bırakın torbayı bir paketçik bile yapılmamaktadır. Ülkemizde köylü ve çiftçi zor günler yaşamaktadır. Tarımda sorunlar çığ gibi büyürken AKP Hükûmeti inatla duyarsız kalmaktadır.
Bakınız, Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı zorunlu sigortalı çiftçi sayısı her geçen yıl azalmakta olup son açıklanan mayıs ayı verilerine göre bir yılda 110 bin kişi azalmıştır. Tarımın başkenti olan Konya'daki çiftçilerimiz afetlere de maruz kalmıştır. 2015 yılının ekim ayından itibaren Konya Ovası'nda yüksek düzeyli bir kuraklık söz konusu olmuş, yeterli yağışın olmaması nedeniyle başta hububat üretiminde önemli oranda düşüşler bulunmaktadır.
Yine, geçtiğimiz aylarda Bozkır, Güneysınır, Ereğli, Karapınar, Çumra, Beyşehir, Ilgın ilçelerimiz başta olmak üzere Konya'da meydana gelen dolu ve sel afetinden üreticilerimiz büyük zarar görmüştür. Tarım il müdürlüğünün tespitlerine göre, zararın boyutu ortalama yüzde 60 düzeyinde olup, Güneysınır'da yüzde 85, Bozkır'da yüzde 80, Ereğli'de yüzde 65 oranında zarar söz konusudur. Çiftçilerimiz çaresiz kalmış, devletinden bir yardım eli uzanmasını beklemektedir. Afetlerden zarar gören üreticilerimizin beklentileri karşılanmalıdır. Üreticimizin sorunlarına duyarsız kalınmamalı, kapsamlı bir destek paketi acilen uygulamaya konulmalıdır.
Çiftçilerin tarımsal kredi ve elektrik borçlarının ilk yılı ödemesiz, birkaç yıla yayılması suretiyle faizsiz ertelenmesi sağlanmalıdır. Üreticilerin mazotunu, gübresini alabilmeleri, tarlasını işleyebilmeleri, üretimlerini sürdürebilmeleri için afetten zarar gören bölgelerde faizsiz ya da düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkânı verilmelidir. Hükûmet, mağduriyet yaşayan çiftçilerimize muhakkak yardım eli uzatarak şefkat ve iyi niyet göstermelidir.
Çiftçimiz bankalar tarafından kıskaca alınmıştır; tarlası, bahçesi ipoteklidir. Çiftçimizin kredi borçları 2002 yılında sadece 530 milyon lira iken dün açıklanan BDDK verilerine göre 2016 Haziran ayı itibarıyla 70,3 milyar liraya ulaşmıştır. AKP, çiftçimizi tam 133 kat borca sokmuştur. Çiftçinin kredi borcu son altı ayda yüzde 15, son bir yılda yüzde 31,4 artmıştır. Borç tuzağına düşen ve borçlarını ödeyemez hâle gelen, artık sadece ihtiyaçlarını karşılamak için banka kredi kuyruklarında bekleyen çiftçilerimiz geçimlerini sağladıkları ve alın teriyle ekmeklerini kazandıkları arazilerini haraç mezat satmak zorunda kalmaktadır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)