| Konu: | Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 124 |
| Tarih: | 10.08.2016 |
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 410 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Gazi Meclisi saygılarımla selamlamaktayım.
Hain darbe girişimi gecesi olan 15 Temmuz itibarıyla Türk milleti hep meydanlardaydı, demokrasimizin bekçisiydi. Aziz Türk milleti dik duruşuyla tüm dünyaya örnek olmuştur, al bayrağımızı gururla yükselterek şehitlerimize ve gazilerimize sahip çıkmıştır, hainlere ve teröristlere hadlerini korkusuzca bildirmiştir. Büyük Türk milletinin birliğinin ve beraberliğinin daim olmasını Yüce Allah'tan niyaz ederim. Aziz Türk milleti şanlı, şerefli geçmişini korumuştur ve bundan sonra da korumaya devam edecektir. Bunu hep birlikte 7 Ağustos 2016 tarihinde İstanbul Yenikapı'da yaşadık ve gördük. Hamdolsun bu güzel ülkenin bir Türk evladıyım, gururluyum. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletine kefen biçenlere, Türk yurdunu kendi evlatlarıyla vurmaya kalkan hainlere karşı yüce Türk milletiyle daha gür bir sesle kucaklaşmak için Yenikapı'daydık.
BAŞKAN - Sayın Erdem, bir saniye lütfen.
Sayın milletvekilleri, gerçekten Genel Kurulda çok uğultu var. Özellikle telefonla konuşan sayın milletvekilleri çok sesli konuşuyorlar ve sayın hatibi duymakta zorluk çekiyoruz.
Buyurunuz Sayın Erdem, devam ediniz.
ARZU ERDEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bizler bu Gazi Meclis çatısı altında milletimizin vekili olarak milletimizin vebaliyle oturmaktayız. Doğruları aktarmak bizim vazifemizdir, doğruları söylemek bizim görevimizdir; yanlış olana karşı çıkmak yine bizim görevimizdir. Bu puslu ortamda, mazlum milletimiz ve kamu görevlilerimiz mağdur edilmektedir. Türk askerlerinin hepsine darbeci ve suçlu damgası vurulmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri bizim göz bebeğimizdir, böyleydi, böyle de olacak; Emniyet teşkilatı bizim göz bebeğimizdir, böyleydi, böyle de olacak.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz, özellikle iktidar partisi için bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir, kendileri de bunu milat olarak tayin etmişlerdir. Tek gayemiz, milletimizin yanında olmak diye düşünüyorum ve vazifemizi adil ve eşit davranarak yerine getirmeliyiz. Hukukun üstünlüğü prensibi ilke alınarak hareket etmeli, suçsuzu suçludan ayırmalıyız. Geçmişte yapılan hatalardan burada oturan her bir milletvekili, iktidar partisinin her bir bakanı, Başbakan ve hatta Cumhurbaşkanı kendine düşen dersi çıkarmalıdır. Bunu ancak "önce vatan, sonra millet" dersek yapabiliriz değerli milletvekilleri.
Bugün suçsuza kin gütme günü değil, bugün mazlumdan hınç alma günü de değil. Mücadelemiz ortak, mücadelemiz vatanımıza ve milletimize kastetmiş tüm terör örgütleriyle olmalıdır. Bu mücadelede tek yürek olmalıyız, bu mücadelede tek yumruk olmalıyız. Görevden alınanların, toplu işten çıkarılanların, öğretmenlik lisansları iptal edilenlerin, kapatılan üniversitelerde eğitim gören gençlerimizin çığlıkları mutlaka dikkate alınmalıdır, iyi incelenmelidir, yargısız infaz yapılmamalıdır. İşte tam burada üzerine basa basa tekrar söylemek istiyorum: Fethullahçı terör örgütünün kökü kazınmalıdır, IŞİD'in kökü kazınmalıdır, PKK'nın kökü kazınmalıdır yani tüm paralel devlet yapılanmalarının kökü kazınmalıdır ve bunlara yardım ve yataklık edenlerin de hak ettikleri cezayı alması için tek yürek olmalıyız.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'nın 5'inci maddesinde "Devletin amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." der. Devletin görevi, milletin yanlış yapmasını engellemektir ve bununla ilgili tedbirleri almaktır. Nasıl ki anne ve baba çocuğunu tehlikelerden korumak üzere her tür önlemi alıyorsa Hükûmet de milletinin yanlışa düşmemesi için her tür önlemi almak zorundadır. Hükûmetimizin, yanlışa düştüğünü söylemesi ve itiraf etmesi burada çok önemli bir nokta. Bugün içinde bulunduğumuz durum tam tabiriyle bıçak sırtı bir durum. Bugün elbette ki geçmişi konuşma zamanı değil ama geçmiş bugünümüzü belirleyip milletimizin vebaline girmesine vesile olacaksa bununla yüzleşip bundan sonraki uygulamalarımızı ona göre şekillendirmek zorundayız arkadaşlar. Ülkemizin -tırnak içinde söylüyorum- itibarlı kurumları arasında olan tüm kurumlar bugün birer kanser hücresi çıkmıştır. Bunları hep birlikte temizleyeceğiz ancak bu temizlik yapılırken kurunun yanında yaş yanmamalıdır, uygulamalar dikkatle, özenle ve son derece titizlikle yapılmalıdır. Kamu personellerine yönelik yapılan uygulamalar kişiselleştirilmeden ve siyasi ayrımlardan uzak yapılmalıdır.
Burada değinmem gereken ve milletimizin feryadı hâline gelmiş olan ve benim de aklımda büyük bir soru işareti olarak duran bir konu var ve buna değinmek istiyorum. Şöyle ki: Türkiye 2. Futbol Ligi A kategorisine 2008 yılında Bank Asya sponsor olmuştur ve adı Bank Asya 1. Lig olarak değiştirilmiştir. Yani, Bank Asya spor camiasına sokulmuş ve itibar kazanmasına sebep olunmuştur. Yine, terör örgütünün okulları ve dershaneleri tüm milletimizin ileri gelenleri tarafından çocukları gönderilmek suretiyle itibarlı hâle getirilmiştir. Ancak, hepimizin de bildiği gibi, 17-25 Aralık 2013 sonrasında Hükûmet, Milliyetçi Hareket Partisinin o güne kadar uyardığı Pensilvanya imamı gerçeğiyle yüzleşmiştir. 17-25 Aralık sürecinden önceki süreçle alakalı aldatıldıklarını da itiraf etmişlerdir.
Eleştirilerimiz çok olmasına rağmen bugün birleştirici bir tutum içerisinde milletimizin mağduriyetlerinin önlenmesi için eleştiri haklarımızı saklı tutuyoruz. Lakin zihinde oturmayan, kafaları karıştıran bir soru yöneltmek istiyorum: 17-25 Aralık 2013 tarihi sonrasında Pensilvanya imamının bir terör örgütü mensubu olduğunu bilmenize rağmen, bunlara hizmet eden Bank Asya'ya, bunların eğitim kurumlarına, bunların yurtlarına neden kilit vurmadınız? Hamdolsun, devletimizin bu gücü varmış. Darbe kalkışması sonrasında on gün içinde bunların tamamına kilit vurulurken o günden sonra neden bunlar yapılmadı? Eğer yapılsaydı 17-25 Aralık 2013'ten sonra kanser hücresi hain Fethullahçı terör örgütüne hizmet eden Bank Asya'ya kimse para yatıramazdı, kimse onların eğitim kurumlarına evlatlarını göndermezdi, kimse yurtlarına çocuklarını emanet etmezdi.
Değerli milletvekilleri, bu kurumların açık kalmasıyla o okullara çocuğunu gönderen ve sırf okul değişikliği yapmamak için, çocuğunun psikolojisi bozulmasın diye çabalayan aileler ve çocukları mağdur olacak mı? Bir konut projesinden ev alıp gayrimenkul şirketi tarafından Bank Asya'ya yönlendirilen ve oradan kredi kullanan kişiler mağdur olacak mı? Bir otomobil bayisinden araç alıp bu bayi tarafından Bank Asya'ya yönlendirilen kişi mağdur olacak mı? FETÖ'cü okullar ve dershaneler açık olduğu için burada eğitim gören çocuklar mağdur edilecek mi? Bu eğitim kurumlarında öğretmenlik yapan öğretmenlerin tamamı mağdur edilecek mi? Şimdi aklınızdan tabii ki "Mağdur edilmeyecek." geçebilir ama bana gelen bir müracaatı okumak istiyorum.
"Sayın Vekilim, Ankara'dayım şu an, ailemin yanındayım yirmi gündür. Ne annem ne babam ne ben doğru düzgün yemek yiyebiliyoruz. Bir bankaya para yatırmak ya da kredi kartını kullanmak suç mudur? Anayasa'da suç tanımı olmayan bir sebepten hayatımız mağdur edilmiştir. Hâlbuki bu parayı ev almak için bankaya yatırdığımı ispatlayabilirim. Ev almak için yatırdığım paradan dolayı canımdan çok sevdiğim öğretmenlik mesleğinden açığa alındım ve kulağımıza, kanun hükmünde OHAL kararları sebebiyle savunma hakkı verilmeden atılacağımız gelmektedir. İntihar etmeyi düşünüyorum."
Değerli milletvekilleri, kapatılan üniversitelerden belgelerini almayan öğretmenler, öğrenciler iki gözü iki çeşme beni aramaktalar, eminim sizleri de arıyorlar. Bunun çözümü YÖK tarafından bulunmalı. Bu ve bunun gibi yüzlerce müracaat var. Bunların tamamını vicdanınıza teslim ediyorum. Ne kadar ağır bir vebal altında olduğumuzu ve olduğunuzu tekrar belirtmek istiyorum. Unutmayalım ki, en kötü ihtimali düşünmeyen komutan iyi bir komutan değildir.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)