GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:124
Tarih:10.08.2016

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüştüğümüz tasarıda, bireysel emeklilik sistemiyle ilgili olarak iş yeri bazlı emeklilik planını içeren ve önemli tutarda devlet katkısı öngören yeni bir düzenleme yapılmaktadır. Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi Milliyetçi Hareket Partisinin de ortağı olduğu 57'nci Hükûmet döneminde gerçekleştirilen yapısal reformlar kapsamında, 7 Ekim 2001 tarih ve 4632 sayılı Kanun'la düzenlenmiştir.

AKP hükûmetleri bireysel emeklilik sisteminin karşılaştığı zorlukları giderecek tedbirleri uzun yıllar almamıştır. Nihayet 2012 yılında yapılan ve 2013 yılında uygulamaya giren devlet katkı payı ve teşviklerle ilgili düzenlemeler, bireysel emeklilik sistemine bir ivme kazandırmıştır. Ancak emeklilik fonlarının millî gelir içindeki payı sınırlı kalmaya devam etmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bireysel emeklilik sisteminin ekonomiye layıkıyla dâhil edilmesini önemli görmekle birlikte, yapılan bu düzenlemeye yönelik eleştirilerimiz bulunmaktadır.

Tasarıyla yapılan düzenleme, ücret karşılığı çalışanları yani kamu ve özel sektör çalışanlarını kapsamaktadır. Buna göre 45 yaşını doldurmamış olanlardan ücret karşılığı çalışanların otomatik olarak bir emeklilik planına dâhil edilmesi ve prime esas kazancının yüzde 3'üne karşılık gelen tutarda katkı payı ödemesi, çalışan adına bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı payları üzerinden devlet katkısı sağlanması, çalışanın iki ay süreli cayma hakkını kullanmaması hâlinde, sisteme girişte bir defaya mahsus olmak üzere bin lira ilave devlet katkısı sağlanması, ayrıca emeklilik hakkının kullanılması hâlinde, çalışana, birikiminin yüzde 5'i karşılığı ek devlet katkısı ödenmesi öngörülmektedir. Anayasa'mıza göre devletin çalışanlara sağladığı sosyal güvenlikle piyasaya açılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Çalışanların hâlen zorunlu ve kamusal bir sosyal güvenlik sistemi, ayrıca isteyenler için gönüllü ve devlet katkılı bireysel emeklilik sistemi bulunmasına rağmen, 45 yaşın altında çalışanlara yönelik böyle otomatik katılım öngören bir düzenlemeye gidilmesi mevcut şartlarda doğru değildir.

Yapılan düzenleme önümüzdeki yıl yürürlüğe gireceğinden, 2017 Ocak ayına ilişkin ücret zamları bireysel emeklilik kesintisine gidecektir. Yani çalışanlar bir anlamda ocak ayında zam alamayacaktır. Çalışanların gelirleri zaten düşüktür. Dolayısıyla bir de bireysel emeklilik için nasıl pay ayırabileceklerdir?

Aylık ve ücret, bugün milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Çalışanların büyük çoğunluğunun aldığı ücret zaten çok yetersiz durumdadır. Bugün resmî verilere göre 5 milyonun üzerinde asgari ücretle çalışan bulunmaktadır. Milyonlarca kişi taşeron işçisi olarak düşük ücretle köle gibi çalıştırılmaktadır. Kamu çalışanları geçinemiyor, özel sektör çalışanları geçinemiyor, asgari ücretli geçinemiyor, taşeron işçileri geçinemiyor. Aldıkları parayla nasıl geçinsinler ki?

TÜRK-İŞ tarafından yapılan araştırmaya göre, 2016 Temmuz ayı itibarıyla dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 1.370 lira, yoksulluk sınırı 4.462 lira, bir kişinin geçim maliyeti 1.705 liradır. Biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığımız 2016 fitre miktarını 15 lira olarak açıklamıştır. Bir kişinin bir günlük asgari ihtiyacı karşılığı belirlenen fitre miktarı dört kişilik bir aileye göre hesaplandığında aylık 1.800 liraya denk gelmektedir.

Bugün milyonlarca çalışan açlık sınırının altında aylık ve ücret almaktadır. Çalışanların neredeyse tamamının aylık ve ücreti yoksulluk sınırının altındadır. Bugünkü asgari ücret ise sefalet ücretidir. Çalışanlar şiddetli geçim sıkıntısı nedeniyle borç batağına girmiştir. Türkiye Bankalar Birliğinin son açıkladığı Mart 2016 Tüketici Kredileri Raporu'na göre ülkemizde kullanılan tüketici kredileri tutarının yüzde 62,7'sini, tüketici kredisi kullanan kişilerin de yüzde 65,6'sını ücretli çalışanlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla çalışanlar borçla, kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle geçimini ancak sağlayabilmektedir. Zaten çalışanlar üzerinde adaletsiz ve ağır vergi yükü bulunmaktadır. Çalışanların ücret ve aylıkları vergi kesintileri nedeniyle yıl içinde aydan aya giderek azalmaktadır. Asgari ücretlinin bile vergi tarifesinden dolayı vergi oranı yükselmekte ve yıl içinde eline geçen ücreti düşmektedir. Nitekim, asgari ücretli, iki ay sonra yüzde 20 vergi oranına yakalanacak olup, yılın son üç ayında 1.230 lira ücret alacaktır.

AKP Hükûmeti, çalışanların aldığı ücretle, aldığı aylıkla nasıl geçinebildiğini hiç düşünmemektedir, umurunda bile değildir. Hükûmet, çalışanlardan zorla prim almaktan, çalışanlara yeni yük getirmekten önce, net asgari ücretin ekim ayında 70 lira azalmasının önüne geçecek düzenlemeyi yapmalıdır. Asgari ücret, çalışanlara insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. İşçiye ödenen net asgari ücret mutlaka açlık sınırının üzerinde olmalıdır. Ayrıca, ücretlilerin, çalışanların vergi yükü de azaltılmalıdır.

Taşeron işçilik çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. Kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verileceği sözlerine, bizzat Başbakan tarafından tüm taşeron işçilerine müjde verilmesine karşın bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştır. O nedenle, Hükûmet, öncelikle çalışanlara, taşeron işçilerine verdiği sözleri yerine getirmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde tasarrufun da yatırımın da gelişmekte olan ekonomilerle kıyaslandığında çok düşük düzeylerde olduğu görülmektedir. Ülkemizde tasarrufları artırmak, Türk ekonomisinin çözümlenmesi gereken en önemli sorunu konumundadır. Tasarrufların düzeyi AKP iktidarı döneminde sürekli olarak düşmüş olup, cumhuriyet tarihimizin en düşük tasarruf oranıyla karşılaşılmıştır. 2002 yılında yüzde 23 seviyesinde olan özel kesim tasarruf oranı yüzde 11'e inmiş, hane halkının tasarruf oranı ise yüzde 7'lerde olup yerlerde sürünmektedir.

57'nci Hükûmet döneminde gerçekleştirilen yapısal reformları devam ettirmeyen AKP hükûmetleri, tasarrufların hızla düşmesini yıllarca seyretmiş, uyarılara hep kulak tıkamıştır. Şimdi, AKP Hükûmeti yurt içi tasarrufların artırılması gibi önemli ve yapısal bir konuyu sadece bireysel emeklilik sistemi üzerinden çözmek isteme gibi bir yanlış içerisindedir. Oysa tasarrufları artırma, bunun çok ötesinde ve derin bir konudur. Hükûmetin ivedi olarak tasarrufların artırılması konusunda ciddi adımlar atması gerekmektedir. Tasarrufu artırmak için öncelikle üretimi artıracak, vatandaşın gelirini artıracak önlemlerin alınması gerekmektedir. Yurt içi tasarrufların rolü, verimlilik ve rekabet gücü artışından bağımsız düşünülemez. Bu noktada, ekonominin verimlilik artışı sağlayacak sermaye yoğun üretime geçmesi ve rekabet gücü oluşturacak yüksek katma değerli üretime yönelmesi zorunludur.

Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözecek ve vatandaşlarımızın refah seviyesini artıracak, borç sarmalından kurtaracak program ve projeler acilen uygulamaya konulmalıdır. Bir an önce de rant ekonomisinden yatırım, üretim ve istihdamı sürekli artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilmelidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)