GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:124
Tarih:10.08.2016

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan öneri üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine Şırnak'tan gelen acı haberler, ne yazık ki yüreğimizi dağlayarak, o haberlerin yarattığı travma içeresinde bu görüşmeleri sürdürüyoruz. Şırnak'tan gelen acı haberlerdeki tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, Türk ulusuna başsağlığı diliyorum.

Yine, bugün 10 Ekim Ankara Garı patlamasında hayatını kaybedenlerin 10'uncu ayının dolduğu gün. Ankara Garı'nda hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı da tekrar saygıyla anıyorum.

Ayrıca, bugün Anafartalar Zaferi'nin 101'inci yıl dönümü. Conkbayırı'nda düşman kuvvetlerini süngüyle ülke toprağından çıkarma başarısını gösteren ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına vesile olan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm askerlerimizi bir kez daha saygıyla, minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli konularımız var. Tabii, önemli konularımızdan bir tanesi de kanun hükmünde kararnameler. Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde ilk kararname, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıktığı zaman Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin Türkiye'yle ilgili vermiş olduğu bir raporu sizlerle paylaşmak isterim. Bunlar önemli, ileride bizleri nelerin beklediği konusunda bir ipucu veriyor. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ilk kararnameyle ilgili bir değerlendirme yaptıktan sonra bu kararnameyle getirilen kimi hükümlerin Avrupa içtihatlarına uymadığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince daha önce verilen pek çok tazminat davasının konusunu oluşturduğu belirterek aynen öyle diyor: "Türkiye'de bu önemli süreçte eğer kanun hükmünde kararnamelerin kapsamı, konusu, süresi ve temel hak ve özgürlükler konusunda eğer uygulamada noksanlıklar olursa, korkarım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yüz binlerce dosya gelecektir."

Değerli milletvekilleri, bu uyarıları dikkate almak ve biz de ana muhalefet partisinin milletvekilleri olarak sizlerle paylaşmak durumundayız. Genel Başkanımız, Cumhuriyet Halk Partisinin lideri bu kaygılarını Sayın Başbakanla paylaştı ve kanun hükmünde kararnamelerin mutlaka Meclisin denetimine de gelmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu konuda iktidarın tasarrufunu beklediğimizi ve... Özellikle temel hak ve hürriyetlerden asla geriye gidilmeden demokratik hukuk devleti içerisinde sap ile samanı, kuru ile yaşı karıştırmadan bir sürecin götürülmesi gerekiyor.

Biz böyle bir süreçte FETÖ örgütünün, devlete sızmış olan bu örgütün temizlenmesi açısından her türlü desteği vermeye hazırız ama hukuk içerisinde, yanlışlıklar yapılmamak kaydıyla çünkü ortaya çıkan daha fazla mağduriyetler belki bu sürecin belirleyici bir yolu olacaktır. Giderek artan mağduriyetlere tanık oluyoruz; kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin durumu, öğretim üyelerinin durumu, oradan mezun olmak isteyip de olamayan öğrenciler, başka okullara nakledilen öğrenciler. Devasa sorunlarımız var, bu sorunların giderilememesi hâlinde Türkiye çok daha fazla mağduriyetlerle karşılaşabilir ve 15 Temmuz o karanlık, kâbus gecesinde eğer darbe başarılı olsa idi Türkiye hangi kötü süreçlerden geçer ise Türkiye bu mağduriyetlerden dolayı aynı kötü günlerini yaşayabilir değerli arkadaşlarım. Çok dikkatli olmamız gerekiyor. Özellikle Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin bu raporunu sizlerle paylaşmak istedim; endişeler var, kaygılar var.

Değerli arkadaşlarım, bakın, kanun hükmünde kararnamelerde nasıl ifrata kaçıyoruz? Genco Erkal, Türkiye'nin dev sanatçısı, bir oyun sergileyecek Kadıköy ilçesinde, oyunun adı "Güneşin Sofrasında -Nazım..." Bu oyun 250 kişilik bir kapasitesi olan bir sahnede sergilenecek. Güvenlik gerekçesiyle, OHAL kapsamında bulunduğu gerekçesiyle ertelendi. Biletler satışa çıkarıldı, yarın ilk gösterimi var. Başbakan pazar günü 5 milyonun huzurunda Nazım'ın şiirlerini okudu, şimdi, önceki gün Kadıköy İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün aldığı kararla Nazım'ın oyunu 250 kişiye sergilenmekten mahrum hâle geldi. Şimdi, böyle bir tabloyu yaratan idareciler de aslında şu andaki OHAL sürecinin kötü ya da iyi gitmesinin tarafı olacak değerli arkadaşlarım. Bu duruma derhâl bu akşama kadar son verilmeli. Yani, bir Başbakan çıkacak 5 milyon kişiye, televizyonların önündeki 80 milyon insana Nazım'ın şiirlerini okuyacak; Kadıköy ilçesinde Genco Erkal'ın Nazım'la ilgili piyesi sergilenemeyecek. Bunları, bu antidemokratik uygulamaları, kraldan çok kralcı davrananları da ayıklamamız gerekiyor. Bu ayıbın derhâl sona erdirilmesini bekliyoruz. Böyle bir tablo Türkiye'ye yakışmıyor. İşte, bunlar arttığı zaman Türkiye'nin FETÖ'yle olan mücadelesini zaafa uğratacak sonuçlar çıkabilir, endişemiz budur. Yani, haklı olunan bir mücadele, haddini aşan kimi yöneticiler tarafından haksız hâle getirilebilir. Çok dikkatli olmamız gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde olan bir konu da idam. Şimdi, bu konuda sizlerle bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Türkiye gerek ulusal ölçekte gerek uluslararası düzeyde idamla ilgili kararını vermiştir. 25 Kasım 1999 tarihinde Abdullah Öcalan'la ilgili idam kararı verildiği zaman mahkemede, Abdullah Öcalan aynı gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu, değerli arkadaşlarım, 25 Kasım 1999 tarihinde ve 30 Kasım 1999 tarihinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu cezayı durdurdu. Şimdi, ironik olacaktır, Abdullah Öcalan'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmasına dayanak olan karar ne zaman çıkmıştı biliyor musunuz ve kim tarafından çıkartılmıştı, hangi yasaya dayanmıştı, onu sizlerle paylaşayım. 14 Mayıs 1997 tarihinde Refahyol döneminde, Sayın Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığı döneminde çıkarılan bir kanun, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin Oluşturduğu Denetim Mekanizmasının Yeniden Yapılanmasına İlişkin 11 No.lu Protokol çerçevesinde Abdullah Öcalan, Necmettin Erbakan'ın çıkarmış olduğu bu yasaya dayanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu yasaya dayanarak o idamı durdurdu. Şimdi geldiğimiz noktaya bakın. Necmettin Erbakan o dönemde, Apo yakalanmadan önce çıkarttığı bu yasada haklı mıydı? Haklıydı. Çünkü devleti yönetmenin bir reel koşulları vardır. Bütün dünyaya entegre olmak istiyorsanız tüm dünyada geçerli olan uluslararası hukuk kurallarını ve içtihatlarını da ülkenizde uygulamanız gerekir. Necmettin Erbakan ve Hükûmeti o gün doğru bir iş yapmıştı dünyaya entegre olmak açısından.

Daha sonra, bu tablo böyle olduktan sonra, Hükûmet de 12 Ocak 2000'de idamı durdurdu ve 3 Ekim 2001 tarihinde bu Parlamentoda terör, savaş ve çok yakın savaş hâli ayrık olmak üzere idam cezası kaldırıldı. Daha sonra AKP iktidara geldi, 17 Eylül 2003'te, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca bir 6 No.lu Protokol vardır, çekince koymuştuk biz o protokole, o protokolü AKP Hükûmeti kaldırdı değerli arkadaşlar ve sonuçta 7 Mayıs 2004 tarihinde de terör, savaş, çok yakın savaş hâli de kaldırılarak hem barış zamanında hem her türlü ortamda Türkiye'nin hukuk dünyasından idam cezası çıkartıldı. Bunlar yapılmalı mıydı? Elbette Türkiye'nin Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde, uymakta olduğumuz uluslararası sözleşmeler çerçevesinde yapılması gerekli düzenlemelerdi. AKP o zaman doğru mu yaptı? Evet, doğru yaptı, yapılması gerekiyordu. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bugün bir idam cezası gelse dahi Ceza Kanunu'muza göre geçmişe doğru yürümez çünkü bizim ceza hukukumuzun temel prensiplerinden bir tanesi failin aleyhine olan hüküm uygulanmaz. Dolayısıyla, biz şu anda kitlelerin yarattığı duygusallıktan arınarak devletimizi reel ve gerçekçi yönetmek durumundayız. Yani rahmetli Necmettin Erbakan döneminden gelen bu uygulamaların Türkiye'de artık hukuk dünyasında yeri kalmamıştır, idam cezası hukukun dışına çıkartılmıştır. Dolayısıyla, soğukkanlı olmamız gereken bir süreçtir. Ben bazı hatırlatmalar yaparak bu süreçle ilgili yapıcı muhalefet anlayışımızı sizlerle paylaşmak istedim.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)