GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:122
Tarih:03.08.2016

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 409 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle ilgili görüşlerimizi paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, "Bu kanun teklifi, kanun teklifi midir tasarı mıdır?" sorgulamasıyla başlamamız gereken bir konu içeriğinde. "Neden?" derseniz, kanun teklifinin ağırlıklı kısmına baktığımızda içinde afların olduğu, yapılandırmaların başlığı altında gerçekten vergi ve vatandaşlık görevinin sürekliliğini, sürdürülebilirliğini beraberinde taşıyacak bir sorumluluğun intikali yerine bir af sürecinin işletilmesinin ağırlığını gördüğümüz bir düzenleme. Sayın Maliye Bakanı bunun tasarı olarak gelmesi noktasında herhâlde imtina ettiler çünkü kendileri bu yılın mart ayında "Kesinlikle ve kesinlikle bir af kanunu gelmesi söz konusu olmayacaktır." diye beyan etmişlerdi. Bu beyanlarındaki şekilsel ve hukuksal tutarlılığın geçerliliğini sağlamak üzere -sanırım kendileri- Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekili arkadaşımız ve yine Komisyonumuzun Değerli Başkanına bir teklif hazırlatmak suretiyle, bu yasama faaliyetinin gündeme gelmesini gerçekleştirdiler ve hukuken baktığınızda tabii ki teklif ama uygulamada baktığınızda, ben de bir Komisyon üyesi olarak, her türlü gerekçe, her türlü çalışma, detaylandırma, önergeyle değişime kadar Bakanlığımızın sorumluluğu dâhilinde yapılmış bir çalışma olarak kendini gösterdi.

Şimdi, benim üzerinde görüşlerimizi beyan edeceğim ikinci bölüme baktığımız zaman da, tabii, daha önce yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla ortaya konmuş olan, yine bir torba yasa sürecinde ortaya çıkan, yurt dışından Türkiye'ye kaynak getirimini sağlayacak bir yasal düzenleme ve onunla beraber, bu yapılan af kanununa paralel olarak ödeme süreçlerini düzenleyen ilgili maddelerin içeriğini görüyoruz. Şimdi, o zaman yatırım ortamını iyileştirmeydi kanun. İyileştirme niye yapılır? Ortada bir hastalık var demek ki. Bu hastalığın iyileştirilmesi için de bir tedaviye ihtiyaç var. O tedaviyi gerçekleştirirken, şimdiki yapılanlar gibi, geçici, dönemsel, günü kurtarma mantığıyla yapılan yasama faaliyetlerinin kalıcı bir vizyonel stratejik geleceği hazırlamayacağı çok açık ve alenidir. O zaman o kanun teklifi üzerinde görüştüğümüzde, bu, yurt dışından getirilecek ve vergisiz varlık barışı yapacağız. Tekrar altını çizdiğimizde: "Vergisiz varlık barışı" yapacağımız kaynaklarla ilgili tüm muhalefet partileri olarak buradaki çekincelerimizi dile getirmiştik çünkü içeriğinde menşesi ve aidiyeti belli olmayan, üçüncü şahıslarla ilgili olarak burada kayda girebilecek ve bizim yıllar içerisinde uluslararası anlaşma, direktif ve taraf olduğumuz yapılanımlar açısından buraya gelecek paraların kara para olma, suç teşkil eden eylemlerden elde edilen kaynak olma, terörün finansmanı veyahut uyuşturucu ticaretine bağlı olarak ortaya çıkan kaynakların ülkeye getirilmesinin ve sonrasında işleyecek sürecin riskini açıkça vurgulayan bir çalışma dönemi geçirdik. Şimdi, bugün, bu geldiğimiz noktada, Maliye Bakanlığımızın yine bu konuda bir çalışması olduğunu biliyorum, özellikle hassasiyetle üzerinde durduğumuz, son dönemde de şimdi "millî ekonomiye kazandırılacak varlıklar" başlığı altında gelen madde içeriğinde gördüğümüz, gemi ve deniz taşıtlarıyla ilgili de birtakım vergisiz kayıt işlemlerini ortaya koyan tercihlerle ilgili yeni düzenlemelerin geleceğinin bilgisini edinmiş olduk.

Baktığınızda ilk hâliyle uluslararası hukuk açısından çok önemli olarak taşıdığı risklerin tamamı sonuçlanmasa bile geçmişe göre daha iyileştirilen ve yine içerisinde soru işaretleri olan bir düzenleme hâline dönüşeceği beklentisi kanun maddelerinde gerçekleşecek mi göreceğiz. Ama bunun yanında şunu da unutmamak gerekiyor: Ülkemizin şu anda içinde olduğu, geçtiği süreçte geçici, bir anda bugünü kurtaracak ve gelecekte karşımıza çıkacak problemleri önleme mantığını da düşünmeyecek yasamadan uzak durması lazım. Çünkü bir problemi çözerken bulunan çözümler problemli olursa daha kötü sonuçlara varılır ve elimizden gelen budur deyip de, bu işin en iyisini yapıyoruz mantığıyla bakmadan başarının elde edilmesi söz konusu değildir.

Şimdi, o maddenin içeriğine baktığınızda daha acı şeyler de var yani sadece olaya kara para noktasıyla baktığımızda ürküten, korkutan gelişmelerin yanı sıra o madde içeriğinde şu da var, diyor ki: "Borcu olan kişiler yurt dışındaki parasıyla bu borçlarını kapatabilirler." Peki, şimdi, millî ekonomiye kazandıracağımız para neden yurt dışında? Yani, yurt dışında niye kalıyor? İhracat, ithalat, buna bağlı işlemler için mi kalıyor, borç ödemeleri için mi kalıyor, yoksa bizim işleyen ekonomik sistemimize güven duyulmuyor, o güvensizliğin getirmiş olduğu duraksamadan dolayı mı orada tutuluyor?

Şimdi, bakın, 180 milyar dolar Türkiye'deki özel sektörün açık pozisyonu var ve bilançolarına baktığınızda 500 büyük sanayi kuruluşunun geçen seneden bu seneye finansman giderlerinde yüzde 75'lik artış var. Bunun yanı sıra, faaliyet gelirlerinin yüzde 63'ü kur farkı ve finansman gideri ödemesi olarak gidiyor. Yani, bir de deniyor ki: Efendim, bu şirketlerin yurt dışında parası var, bu parayı orada tutuyorlar, karşılığında kredi olarak Türkiye'ye kaynak getiriyorlar. Burada bu kaynak kullanılıyor, hem vergiden imtina ve kaçınma hem de -iki taraf da- baktığınızda ballı börek bir gelir. Şimdi, diyoruz ki: "Aman siz bunları kapatın; zaten vergi de ödemediniz, bu sistemi işlettiniz. Hadi şimdi getirin bunu da koyun bilançonuza, 5 kuruş da vergi almayacağız." Ama vergi adaletsizliğinin hâkim olduğu ülkemizde -vergi yükünün dolaylı vergilerle işçi, memur, emekli üzerinde olduğu- uluslararası literatürde "vergi anestezisi" denilen -insanların farkında olmadan ödediği bu dolaylı vergilerle topladığınız- büyük bir kesimin hakkını yiyerek, sıfır, hiç ödenmeyen vergilerle bu ülkeye kaynağı çekiyoruz.

Ha, bir de, unutmayalım, yakında bir açıklama oldu, Panama belgeleri. Neydi o belgeler? Birtakım kişiler vergiyi daha düşük ödemek, burada vergi sistemine dâhil olmamak üzere yurt dışında hani şu cennetler var ya, ada cennetleri, adları farklı farklı olan, oralarda paralarını, işlemlerini devam ettiriyorlar. Ama işte, çekirge iki sıçrar, üç sıçrar, ondan sonra sıçrayamaz misali OECD ve Avrupa Konseyinin de ve bizim de üyesi olduğumuz o yapıların içerisinde bir süreç işlemeye başladı, o süreç de otomatik bilgi değişim sistemi. Şimdi, en geç 2018'e kadar otomatik bilgi değişim sistemi işlemeye başlayacak ve bu sistem dâhilinde de yapılan bütün işlemler bilgi dâhilinde, kontrol edilebilir hâle gelecek.

Ha, bunun öncesinde bizim mevzuatımızda yani tam mükellefiyet olduğu zaman, tam mükelleflerin yurt dışı gelirleri veya bir yılın altı aylık süresinden uzun Türkiye'de kalanların tam mükellefiyeti dâhilinde, ilgili mevzuata göre uymak zorunda oldukları ve mevzuatımıza koyduğumuz bir kontrol edilen yabancı kurum kavramımız var. Kontrol edilen yabancı kurum kavramı nedir biliyor musunuz? Yani bu düşük vergili, cennet olan yerlerde işte, fonlar, buradaki elde edilen "trust" yapılanımları veyahut oralardaki kurulan dolaylı dolaysız ortaklıklardan temettü dağıtılmasa bile elde edilen gelirler burada tam mükellefler tarafından beyan edilmek zorundadır. Hani o farklı ülkelerde olma ihtiyacıyla gidilen ülkelerden artık bu bilgi değişimi sisteminden dolayı vergiyi ödememe, kaçınma gibi bir imkân olamayacaktır.

O yüzden, şimdi, biz diyoruz ki gelin, kim olursanız olun riskinizi de anlatım, tanıtım ve bunun içerisinde Maliye Bakanlığı olarak tüm kovuşturma ve soruşturma aşamasındaki sorumluluklarla ilgili yani bu kara mıdır ak mıdır, ne renkse veya riski... Çünkü siz burada vergi almayabilirsiniz ama sizden giden bir para eğer ki menşesi açısından riskliyse büyük problemlere yol açar, onunla ilgili belli düzenlemeleri ki bu maddede de Maliye Bakanlığı üstüne alıyor.

Şimdi bir diğer özellik, buraya para geldi, şirket gitti, bankanın kapısını çaldı, bilanço büyüklüğüne göre kredi anlaşması yaptı, ondan sonra diyoruz ki: "Bu para gidebilir." E, risk ne olacak? Veya Kamu İhale Kanunu dâhilinde ihalelere girdi, oluşacak risk ne olacak? Yani, birtakım düzenlemeleri yaparken bu düzenlemelerin getireceği risklerin de net olarak görülmesi gerektiğinin altını özellikle çizmek istiyorum.

Şimdi gelelim adalete. Adalet, hak ve hukuka uygun olarak hareket etmekte midir? Vergi adaleti dediğiniz zaman da Anayasa'nın 73'üncü maddesinde de tanımlandığı üzere; vergisini, gelirini, elde ettiği geliri vergi olarak ödemek ve devletin de diğer bir taraf olarak aldığı vergiyi adil bir şekilde dağıtması ve oluşan vergi yükünü de yapacağı vergi mevzuatıyla ilgili düzenlemelerle koordine etmesidir.

Şimdi biz, ortalama iki buçuk senede bir yaptığımız af düzenlemeleriyle beraber ülkede vergi mevzuatı uygulamasını yerle bir ediyoruz, vergi ahlakını yerle bir ediyoruz, vergi değişikliğini yerle bir ediyoruz, vergi psikolojisini yok ediyoruz, vergi hukukunu işlemez hâle getiriyoruz. Vergi hukukundaki alan ve toplayan kesimler arasındaki ortaya çıkan sorunları halletmek yerine bu ülkede üreten, vergisini ödeyen ve vergi ödeme bilincini de vatandaşlık bilinciyle ortaya koyanlara karşı da haksızlık ve o kişilere de gerçi kelimeyi söylemenin de doğru olduğunu düşünmüyorum ama...(CHP sıralarından "söyle, söyle" sesleri)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Söyle abla, söyle.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - O kişileri enayi ve ahmak yerine koyuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz her türlü zorlukta, her türlü sıkıntıda -işte 15 Temmuzda yaşadık- toplumumuza, demokrasimize, milletimize karşı yapılan her türlü saldırıda bir ve beraber olmayı becerebilen bir toplumuz. Vatandaş olarak sorumluluklarımızı yerine getirmekte imtina etmiyoruz ama biz, bu Parlamento olarak, vatandaşlık görevini yerine getiren kişilere karşı da ayrımcılık yapmadan, onların vatandaş olarak hak ettikleri yönetim şeklinin ortaya konmasının kararlılığını da ortaya çıkarmak zorundayız. Biz bunun takipçisi olacağız, çıkarılan yasalarla ilgili uygulamaların takipçisi olacağız; bunun ötesinde, vergi, reform, hukuk ve buna bağlı gelişmelerin tek tek uygulama ve gerçekleşmesinde yakın olarak görev alacağız. Çünkü, bu ülkenin bugünkü şartlarda... Bakın, G20'nin son toplantısında IMF, Türkiye tablosu çizdi, OECD'nin başekonomisti bir Türk, Türkiye için, ekonomisi için başlıkları yetiştiremediğim çok önemli tespitler içinde bulundu. "Ben tanımam." demekle dünyadan kopmak olmaz. Türkiye, bugün eğer bu G20 içerisinde güçlü bir ekonomisi varsa, bunun sürekliliğini, bunun gücünü devam ettirmek istiyorsa demokratikleşmeden vazgeçmeyecek, hukuk devletinden vazgeçmeyecek, eşitlik ve özgürlükten vazgeçmeyecek ve yatırımını, güveni artırarak güçlü ülke olmaya devam edecek.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)