GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:121
Tarih:02.08.2016

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sıra sayısı 409 olan Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi açıklamaya çalışacağım bu saatte.

Biliyorsunuz, yaklaşık iki senede bir af çıkaran, yani yönetemeyen -iki senede bir af çıkarılıyorsa- bir iktidarın 6'ncı af düzenlemesini -bu, 6'ncı affıdır- konuşuyoruz, 6'ncı af düzenlemesi. İki senede bir af çıkarılıyorsa bu işi yönetemiyorsunuz demektir değerli arkadaşlarım. İktidar da maalesef özellikle kamu mali düzenini yönetemiyor.

Bu, kapsamlı bir mali af düzenlemesi; çok kapsamlı, görüyorsunuz. Kapsamlı bir mali af düzenlemesi yapılıyorsa bu ne olarak gelir? Hükûmet tarafından bir tasarı olarak getirilir. İlgili kurumlara, kamu kuruluşlarına sorulur, görüşleri alınır yazılı olarak, ilgili meslek kuruluşlarının görüşleri alınır, kamuoyunun görüşleri oluşturulur, ondan sonra gelir. Bu, teklif olarak geldi, bir grup başkan vekilinin ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının imzasıyla geldi; ilgili kamu kuruluşlarının görüşleri de yok, meslek kuruluşlarının görüşleri de yok ve burada biz -alelacele Komisyonda, şimdi de çalışıyoruz- yanlış, eksik bir yığın konu var, onları ilave etmeye çalışıyoruz.

Teklif olarak gelmesi bir kere yanlıştı, bunu Komisyonda da eleştirdik, şimdi de eleştiriyoruz; bu yanlıştır, böyle bir usul olmaz. Kamuyla ilgili, kamuoyunu bu kadar çok ilgilendiren bir konuyla ilgili olarak ilgili bakanlık olan Maliye Bakanlığının, sosyal güvenlikle ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının gereken çalışmaları yapması, Bakanlar Kurulunun gereken çalışmaları yapması, ondan sonra bunu bir tasarı olarak getirmesi gerekirdi, maalesef öyle değil.

Değerli arkadaşlarım, istisnai bir iş yapıyoruz, bir af çıkarıyoruz. Şimdi, teklif sahipleri maalesef burada değil ama onlara soruyorum, tutanaklara geçiyor: Bu af kaç kişiyi ilgilendiriyor, kaç iş yerini ilgilendiriyor, kaç vatandaşımızı ilgilendiriyor biliyor musunuz? Ne kadar kişi bundan yararlanacak? Borcu olan, Maliyeye vergi borcu olan ya da SGK'ya prim borcu olan, 50 bin liraya kadar borçlu olan kaç kişi var, kaç iş yerimiz var? 50 ila 100 bin arasında borcu olan kaç kişi var, 100 bin ila 500 bin arasında ya da 1 milyon lirayı aşkın borcu olan kaç kişi var? Bunlara göre bir teklifte bulunulamaz mıydı, bunlara göre bir düzenleme yapılamaz mıydı? Bölgeler arasındaki farklılıklara göre -şu anda Diyarbakır'da durum farklı, İstanbul'da farklı, Ankara'da farklı, çeşitli bölgelerimizde farklı- bu bölgelerde özellikle nerelere bu borçlular yığılmış, hangi bölgelerde bu iş yerlerimizin borcu daha fazla ya da o bölgelerde küçük işletmeler mi, büyük işletmeler mi borçlu ya da sektörler itibarıyla bu borçların, kamunun alacağının durumu nedir, hangi sektörlerde daha fazla borçluluk söz konusu, bunları biliyor muyuz, teklif sahipleri bunları biliyor mu? Yok, bilmiyor. Ama ben onları ayıplamıyorum, teklif sahipleri bilmiyor ama Sayın Bakan da Hükûmet adına burada oturuyor, o da bilmiyor çünkü, onun için teklif sahiplerini ayıplamıyorum. İlgili Bakan da bilmiyor ya da biliyorsa da bize söylemedi.

Maliye Bakanlığı da, bizim vergi idaresi de, maalesef, dünyanın en az şeffaflaşan vergi idarelerinden bir tanesi. Geçenlerde OECD'de böyle bir çalışma yapılmıştı, maalesef öyle bir durum da var, yani Maliye Bakanlığı şeffaf değil, hesap verebilir değil; bunları açıklamada sürekli olarak tereddüt eden, duvar ören bir bakanlık maalesef.

Maliye Bakanlığı deyince Değerli Bakandan da bahsedeyim. Biz, Sayın Bakan Maliye Bakanlığında Hesap Uzmanları Kurulunu ya da kendi kurulu olan Maliye Teftiş Heyetini lağvettiği zaman, yani ona katkısı olduğu zaman "Genç bir arkadaşımız, demek ki bir devrim gerçekleştirecek, Maliye Bakanlığını yeniden inşa edecek." diye düşündük ama, hem müsteşar olarak hem de bakan olarak, maalesef, bu konulara henüz giremedi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Son derece önemli reformlara imza attık, son derece önemli reformları yaptık Sayın Kuşoğlu, siz de biliyorsunuz bunları.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Çok önemli bir konuyu söyledim Sayın Bakanım, sizden bunları bekliyoruz. Bir genç bakan olarak madem Maliye Teftiş gibi, Hesap Uzmanları gibi kurulları yıktınız...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yıkmadık.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - ...arkasından da bu yeni yapılanmayı yapacaktınız. Daha vergi reformu söz konusu değil; getirdiniz vergi reformu diye, geri çekmek zorunda kaldınız...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sizin hayalinizden dahi geçmez o yaptıklarımız!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - ...gelir ve kurumlar vergisi birleşmesi ortada duruyor, geçici bütçe yanlış oldu, şimdi de bunu getirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunlar yanlış işlerdir, sizden bilgi ve birikiminize göre çok daha iyi işler bekliyoruz; Maliye Bakanlığının, Türkiye'nin, Türkiye'deki yapıların bunlara ihtiyacı var.

NURETTİN DEMİR (Muğla) - İyi yönetemiyorlar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yapacağız inşallah, merak etmeyin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - İnşallah, inşallah, inşallah.

Değerli arkadaşlarım, bunları söylüyorum çünkü bunlar önemli konular. Türkiye'deki vergi sistemi sıkıntılı, vergi sistemi yok daha doğrusu.

Bakın, 2016 bütçesine göre -570,5 milyarlık bir bütçemiz var- 460 milyar lira vergi geliri var bütçemizde ama bunun içerisinde beyana dayanan vergiler -ki en önemlisi odur; beyana dayanan vergileri Maliye Bakanlığı alır, takip eder, denetler, bununla ilgili düzenlemeleri yapar- 36 milyar lira, kurumlar vergisi... 99 milyar liradır 2016'da gelir vergisi ama bunun çoğu kamu tarafından alınır ya da stopajla alınır, gerçekte 5-6 milyardır beyana dayanan kısmı. Yani, ne yapar 36, 5 daha? 41.41 milyar lira için Maliye Bakanlığı ya da Gelir İdaresi beyana dayanan vergileri almaya çalışır. Geri kalan, mesela en önemli kalan, 116 milyarla ÖTV'dir. Bunun için vergi idaresine gerek yok. Ya da 87 milyar liralık, ithalde alınan katma değer vergisi vardır, 51 milyar liralık dâhilde alınan katma değer vergisi vardır, bunlar çok yekûn tutar. Yani, 400 milyar liraya yakını bunlardan oluşuyor, çok az bir kısmı, maalesef beyana dayanan vergiler.

Böyle bir yapımız var, bunun bir an önce değişmesi lazım. Onun için, bir vergi sistemi olmadığı için Türkiye'de ikide bir, iki senede bir af çıkarıyoruz maalesef. Vergi idaresi olmadığı için, vergi sistemi olmadığı için, vergi bilinci olmadığı için, vergi ahlakı olmadığı için bunlara, maalesef, düçar oluyoruz. Onun için, bir an önce bunların değişmesi lazım.

Şimdi, vergi aflarının çok önemli bir sebebi, kamu alacağını azaltmaktır, kamu alacağını azaltmak için vergi affı çıkarırsınız. Bu teklifin gerekçesinde de "Kamu alacaklarını azaltmak için getiriyoruz." denmiş zaten, genel gerekçede bu var. Peki, öyle mi? Bakın, iki sene önce, iki sene olmadı daha doğrusu, 2014'ün dokuzuncu ayında biz 6552 sayılı bir kanun çıkardık, bir nevi orada vergi affı yaptık, böyle geniş kapsamlı. İki sene olmadı, daha taksitlendirmeleri bitmedi, bitmedi, daha iki senesi dolmadı. O zaman sormuştuk "Maliyenin ne kadar vergi aslı alacağı var?" diye, 67 milyar liraydı, 67 milyar liraydı. Şimdi vergi aslı ne kadar? 90 milyara çıkmış. Ya iki senesi dolmamış, tamamlanmamış, nasıl oluyor vergi böyle buraya çıkıyor, bir anormallik yok mu bunda? Bunu niye Maliye Bakanı, Hükûmet sormaz? Daha iki sene dolmamış; 67 milyar alacağımız varmış, af yapmışız, af çıkarmışız, süresi dolmamış, 90 milyara çıkmış, "Bunun sebebi nedir?" diye sormaz mı? Bu nasıl bir anlayıştır? SGK'nın alacağı o tarihte 32 milyar. Şimdi ne kadar? 68'e çıkmış. Olur mu böyle bir şey yani af çıkarıyorsunuz, alacağınız artıyor, bir anormallik yok mu burada, bunu bir sormaz mı Hükûmet ya da Maliye Bakanlığı gündeme getirmez mi? Nasıl iş yapılıyor burada, nasıl bir kurumdur bu? Olur mu böyle bir şey?

Şimdi, bunlar yapılıyorsa, yani kamu alacağını azaltmak için yapılıyorsa, bir af çıkarılıyorsa -ki af çok önemli bir müessesedir, yapılmaması gereken, istisnai bir müessesidir- bütün bunların düşünülmesi gerekir; böyle ezbere getirilmez, böyle bir anlayış olmaz, böyle bir kamu maliyesi anlayışı olmaz. Yani, demek ki bir anormallik var.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bunlar Maliye Bakanımızın bize, yalvardıktan sonra verdiği rakamlar. Vermiyor rakamları. "Ya nedir? Niye getirdiniz? Ne kadar borçlu var? Bu borçluların durumları nedir?" "Vereceğiz, maddelere geçince vereceğiz, daha sonra vereceğiz." falan, verilmedi. Sonuçta verilen şu: 90 milyar 750 milyon liralık -vergi türleri bazında alacak stoku bu, Haziran 2016 itibarıyla- vergi aslı borcu var, gecikme zammı da 45 milyar 861 milyon lira.

Şimdi, bakıyorsunuz, katma değer vergisi -vergi türü itibarıyla- borçlu mükellef sayısı 1 milyon 533 bin, 1 milyon 533 bin. 2 milyon 477 bin katma değer vergisi mükellefi var, 1 milyon 533 bini borçlu. Şimdi, "Bunlar içerisinde faaliyetini terk etmiş olanlar var." diyor ama 2 milyon 477 bin içerisinde de... "Biz onları sürekli olarak terkin işlemine tabi tutuyoruz." diyorlar, burada da "Tabi tutuyoruz." diyorlar. Onu anlamadım, bir.

İki: 1 milyon 533 bin terkin işlemine tabi tutulmuşsa da anormal bir rakam, çok anormal bir rakam. Yani, o zaman, demek ki vergi almıyorsunuz. Bakın, toplamı 2 milyon 477 bin. Hadi, 1 milyon 533 binin içerisinde terkin işlemine tabi tutulmamışlar var. Hadi çıkarın, 533 binini çıkardın, 1 milyon mükellef... Katma değer vergisi emanet bir vergidir. Siz birisinden alırsınız, bir işletmeden, bir mükelleften, Maliyeye yatırmak üzere geçici olarak alırsınız bünyenize, yatırırsınız. Bu 34 milyar 785 milyon lira. 18 milyar 733 bin lira da bunun gecikme zammı var. Anormal bir rakam bu. Bu nasıl ödenecek?

Bakın, gelir vergisi için de aynı şekilde. 2 milyon 841 bin borçlu mükellef sayısı. Gelir vergisi borçlu mükellef sayısı 2 milyon 841 bin, toplam 1 milyon 815 bin gelir vergisi mükellefi var. Borçlu mükellef sayısı 2 milyon 841 bin.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Ama, 1 lira, 3 lira, 5 lira borcu olanlar da var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - 1 lira, 3 lira, 5 lira borcu olan var mı yok mu, söylesin Sayın Bakan.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Söyleyecektir.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Söyleyemedi, ben de onu söylüyorum. Vedat Bey, bunu söylüyor...

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Bir de on beş yıllık tortu var, on beş yıllık tortu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bakın, bu 6'ncı aftır. Ya, bir gün bunların bir hesabını verin. Bu nedir, kaç kişi borçludur? Af çıkarıyoruz, borç artıyor. Gelecek sefer bunun altından kalkamayız. Bakın, af getiriyorsanız, af yapıyorsak bu bir sıfırlamadır. Ondan sonra öyle bir reform yapacaksınız ki bir daha affa gerek kalmayacak. Affedeceksiniz, "Devlet olarak ben büyüklük gösteriyorum, affediyorum, af çıkardım." diyeceksiniz, ondan sonra da işi temizleyeceksiniz. İki senesi dolmadan borcu ikiye katlarsanız bu, af olmaz; bu, devlet idaresi olmaz. Burada bir hata vardır, bir anormallik vardır. Böyle bir şey olur mu?

Kurumlar vergisi: 559 bin 317 borçlu mükellef var. Haziran itibarıyla 715 bin kurumlar vergisi mükellefinin 559 bini borçlu ve biraz önce anlattım, bu sene tahsil edeceğimiz beklenti tutarı bütçede 36 milyar. 11 milyar 274 milyon lira vergi aslı borcu var, 5 milyar lira da bunun gecikme zammı var. 16 milyar lirayı aşıyor kurumlar vergisi. Nasıl ödeyecek? 36 milyar lira beklentisi olan bir yerden ilave olarak 16 milyar lira daha alacağız. Bütün bunları toplayın, SGK, vergi, matrah artırımından gelecekler "300-350 milyar lira alacağız." diyor Maliye Bakanlığı, Bakanlar Kurulu. 300-350 milyar lira alamazsınız. Ülkenin bu ekonomi koşullarında bu parayı alamazsınız ve mükellefi, vatandaşı, esnafı, işçiyi, köylüyü çok daha kötü duruma getirirsiniz. Bu, yanlış bir iş. Bunlar düşünülmeden getirilmez. Bunlar üzerinde düşünülmesi gereken konular.

Bakın, aynı şekilde, benzeri şekilde SGK'nın durumu da böyle. 7.413 kamu kuruluşu var, Emekli Sandığına bile borçlular yani belediyelerimiz, kamu çalışanı olan kuruluşlarımız, 7.413 kuruluşumuz borçlu. 1 milyon 790 bin BAĞ-KUR'lu var borcu olan ki toplamı 1 milyon 996 bindir yıl sonu itibarıyla. 1 milyon 250 bin de SGK işvereni yani eski tabirle SSK işvereni borçlu. İdari para cezalarıyla, gecikme zammıyla 86,5 milyar lira da SGK'ya para ödenecek. Af kapsamına giriyor. Bunları yapıyoruz, önemli bir değişiklik.

Bir darbe teşebbüsü yapılmış. Dedik ki: Madem bir darbe teşebbüsü sonrası toplumun, devletin yeni bir şekilde, yeni bir heyecanla düzenlenmesi söz konusu bu affı da daha doğru dürüst yapalım, daha kapsamlı hâle getirelim, gerçek bir af olsun, silelim bazı alacakları yoksa bunlar birikir, altından kalkılmaz hâle gelir. Yani şu -biraz önce bahsettim ya- 90 milyar lira Maliyenin alacağı; 67, 68 milyar lira da -sadece aslı- SGK'nın alacağı. Bunları topluyorsunuz; 157, 158 milyar yapıyor, gecikme zammı vesaireyle 200 küsur, 250 milyara yaklaşıyor. Bu, gelecek sefer, bu aftan sonra 2 misline çıkacak. Ondan sonra hiç alamayız, ondan sonra bir karmaşa yaşanır, ondan sonra altından kalkılmaz hâle gelir. Demek ki ekonomide büyük bir sorun var.

Darbe girişiminden sonra kanun hükmünde kararnamelerin ekonomiyle ilgili olanı nedir -bu arada dün çıktı- biliyor musunuz? İflas ertelemelerin ertelenmesi. "Mahkemeler bundan sonra iflas erteleme kararları veremeyecek." diyor. Neden? Çünkü büyük bir sıkıntı var. Peki, böyle büyük bir sıkıntı varsa siz nasıl bu vergi affını böyle getirirsiniz, nasıl böyle bir af yaparsınız? Bunun bir anlamı var mı? Bu yarın Türkiye'yi çok daha büyük sıkıntılara sokacaktır, çok açık yani bunun örneği de var. Bakın, iki sene önceki alacakları, kamunun alacakları 2 misline çıkmış. Bu sefer yine aynı şey olacak, iki sene sonra yine 2 misline çıkacak, ödenmeyecek. Bunları anlatıyoruz ama göz göre göre yine de sağ olsun bunu Maliyemiz getiriyor.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir konudan da bahsetmek istiyorum, bizim programımızda da var. Her hâlükârda vergi ve primini zamanında ödeyenlerin teşvik edilmesi lazım. Onun için de ya onlarla ilgili olarak belli bir baz puan alınıp o puan üzerinden düşürülmesi gerekir ya da o kişilerin, o işletmelerin, düzgün ödeme yapan işletmelerin faizsiz kredi almaları sağlanmalıdır, bunun yapılması lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bizim programımızda var, buraya da eklenmesi lazım. Biz bunu Komisyonda da teklif ettik, burada da teklif ediyoruz tekrar, edeceğiz.

Şimdi, diğer bir konu da bu varlıkların, bazı varlıkların millî ekonomiye kazandırılması. Geçen sefer, biliyorsunuz -yatırım ortamının iyileştirilmesi- torba kanunda vardı bu, çıkardınız ısrarımız üzerine ama şimdi görüyoruz ki tekrar gelmiş; bir başka dille, aynı anlama gelecek şekilde tekrar yazılmış tekrar.

Değerli arkadaşlar, özellikle bu darbe girişimi Batı'da, küresel dünyada çok karşılık bulmadı, çok inandırıcı olmadı, bir NATO ülkesi olarak, Avrupa Birliği üyelik sürecindeki bir ülke olarak maalesef desteklenmedi, dış desteğimiz yok. Böyle bir ortamda kara parayı aklayan bir Türkiye herhâlde çok kötü olur kabul edersiniz ki. Yani, kara para aklayacak bir Türkiye bundan sonra sıcak para da bulamaz. En önemli konumuz budur. Bundan sonra Türkiye ekonomisinin özellikle sağlıklı olması lazım, ayakta durabilmesi lazım, özellikle finans problemi, döviz problemi olmaması lazım. Böyle bir düzenleme yapıyoruz, biz diyoruz ki: "Özellikle Körfez'den -ya da nereden gelecek bilmiyoruz- getir parayı, beyanda bulun, bir gün bankacılık sistemine girsin, ertesi gün çek götür, hiçbir şekilde vergi almayacağım, kayıtlara da sokma şartı yoktur; yabancı da olabilir, Türk vatandaşı da olabilir, yabancı da getirebilir, bir başkası adı altında da getirebilir." Arkadaşlar, böyle bir düzenleme Türkiye'yi kara para ülkesi yapar ve Türkiye'ye şu anda gelen sıcak para gelmez olur, Türkiye durup dururken kendi ayaklarına kurşun sıkmış olur, ayakta duramaz hâle gelir. Bunu anlayamıyorum. Aranızda bunu bilenler var, yanlış olduğunu bize de söyleyenler var. Ama, gerçekten yanlış bir düzenleme, bunun bir kere değişmesi lazım, bunun kalkması lazım. Evet, bu AK PARTİ iktidarını götürür ama bu Türkiye'yi de götürür. Onun için bu kadar ısrarcı oluyoruz, onun için bu konuyla ilgili olarak geçen sefer de, bu sefer de ısrarla vurguluyoruz; yanlış bir iş yapıyorsunuz, bunun muhakkak düzeltilmesi lazım.

Özellikle bu konuyla ilgili daha fazla şey söylemek istiyordum ama sürem bitti. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)